|
Babil"de son günler!

Başbakan Tayip Erdoğan''ın Tahran ziyareti, ikili ilişkiler ve İran''ın nükleer silahlanması gibi genel gündemin dışında, çok özel bir anlam taşıyor. Ziyareti, daha önce yapılan Amman ziyaretiyle, 28 Kasım''da Riga''da yapılan çok önemli NATO zirvesiyle, sıradaki Şam ve Beyrut ziyaretiyle birlikte ele almak gerekiyor. Bu da, hem Ortadoğu, hem ABD''nin bölge politikaları hem de Türkiye için çok önemli gelişmelerin gündemde olduğuna işaret ediyor.

Elbette, yeni olan bu durum sadece Erdoğan''ın ziyaretiyle sınırlı değil. Bölgedeki hareketliliği dikkatle izleyenler, baş döndürücü bir diplomasi trafiği yürütüldüğünü, Irak''taki iç savaşın ve ABD hezimetinin, Washington''u düşmanlarından yardım istemeye zorladığını, “zafer stratejisi” ya da “zarifçe çekilme” seçeneklerinin ABD''yi Irak batağından çıkarmaya yetmeyeceğini, yarın açıklanacak Irak Gözlem Grubu raporunun yeni sürece ilişkin önemli ipuçları sunacağını, bütün çabanın ABD''yi bir çıkmazdan kurtarmaya ayarlı olduğunu görüyorlar. Şimdi daha detaya girelim:

Riga''daki NATO toplantısı: Enerji, Ukrayna-Gürcistan ve NATO''nun Ortadoğu''daki (Büyük Ortadoğu Projesi. BOP) rolü gündemiyle toplanan ve 26 ülke temsilcisinin katıldığı zirvede, ABD müttefiklerinden Afganistan''daki asker sayısını artırmalarını ve bu güçlerin sevk ve idaresini tamamen kendisine bırakmalarını istedi.

NATO Irak''ta yardıma çağrıldı. NATO-Akdeniz İnisiyatifi kapsamında, İttifa''ın Basra Körfezi, Kuveyt ve Katar''da askeri üsler kurması tartışıldı. NATO''nun BOP''ta etkin rol almasının önü açıldı.

Daha önemlisi; Körfez İşbirliği Konseyi, Ürdün, Mısır ve bazı Sünni ülkelerle ABD ve özellikle de İsrail arasında bir yakınlaşmanın temellerinin atılmasına çalışılıyor. Bu çerçevede, Suudi Arabistan ve Hamas''la İsrail arasında gizli, dolaylı görüşmelerin yapıldığı iddiaları var. Irak''taki mezhep eksenli bölünme ve çatışma, Lübnan''da çatışmaya doğru sürüklenen Şii ve Sünniler arasındaki bölünme ve bütün bölgede güçlenen İran nüfuzuna karşı bir çeşit “Sünni Arap-ABD/İsrail dayanışmas”nın gündemde olduğu öne sürülüyor.

ABD''yi Irak''taki zor durumda kurtarma karşılığında Filistin meselesinde nasıl bir ilerleme olabilir? Artık Türkiye dahil, bütün ülkeler Irak-Lübnan ve Filistin meselesini bir bütün olarak görüyor. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice''ın bölge ziyareti, kapsamlı diplomasinin Filistin boyutuyla ilgiliydi. ABD Başkanı George Bush, Ürdün''ün başkenti Amman''da Kral Abdullah ve Irak Başbakanı Nuri el Maliki ile görüşürken Rice, sürecin Filistin ayağı ile ilgileniyordu.

Ama ilginç bir ziyaret daha oldu ve biraz gözlerden kaçtı. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, 25 Kasım''da Suudi Arabistan''daydı. Riyad''da Kral Abdullah''la tam iki saat görüştü. Bu çok önemli görüşmede ele alındığı iddia edilen konular şöyle:

Cheney, Riyad''a, ABD-İran diyaloğu olmayacağına ilişkin güvence verdi. ABD''nin bölgede zayıflayan durumu için bir nevi İran karşıtı blok oluşturulması amacıyla, yukarıda değindiğimiz güç birliğinin oluşturulması; Katar, Kuveyt, Ürdün ve Mısır''ın da içinde bulunduğu Sünni Arap-ABD/İsrail dayanışması, NATO için askeri alanlar oluşturulması konuları ve bölgede yeni bir güvenlik yapılanması ele alındı. Yine, Lübnan''daki Suriye-İran ittifakı içinde yer alan Hizbullah''la Michel Aoun arasındaki dayanışmanın kırılmasına ilişkin bir süreç işletildiği söyleniyor.

ABD bir yandan komşuları Irak''ta inisiyatif almaya itiyor gibi bir hava veriyor, İran ve Suriye ile diyalog sürecini işletiyor gibi görünüyor diğer yandan ise, Sünni dünyayı Şiilere karşı örgütlemeye çalışıyor. Bir taraftan Irak''taki iç savaşı derinleştiriyor, Lübnan''ı iç savaşa sürüklüyor, diğer taraftan iç savaşı önlemeye çalışıyor görüntüsü veriyor.

Ancak hem Irak''ta hem de bütün bölgede pozisyonu giderek zayıflıyor. Babil''de sona doğru yaklaşırken Lübnan''da bütün denemeleri başarısız başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi komşuları yardıma çağırıyor, düşmanlarına sarılmaya çalışıyor. Bölgesel direnç, giderek etkisini artırıyor.

Tahran ziyaretinin Türkiye için anlamı çok büyük. ABD''nin bilgisi dahilinde gerçekleşse de, Türkiye ilk kez ciddi bir inisiyatif alma şansını yakaladı. Hem Irak''ta hem de Lübnan''da, taraflarla yakın ilişkisini kullanarak, tarafsız bir güç olarak, hem dış müdahaleyi dizginleyici hem de iç çatışmalarda arabulucu bir rol üslenebilir ve dünyanın saygısını kazanabilir. Başbakan''ın Irak ve Lübnan için yaptığı uyarılar son derece sağduyulu. Türkiye''nin işgalden bu yana ortaya koyduğu kaygıları ABD daha şimdi anlayabildi.

İnisiyatif ABD''nin elinde kalırsa, yada sadece İran ve Suriye''nin restleşmesine endekslenirse, bugün sokaklarda devam eden kimlik üzerinden siyasi iktidar savaşı, yarın devletler düzeyinde kendini gösterecek. Ama her şartta, bölgede yakın zamanda çok önemli gelişmelerin yaşanacağını söylemeliyiz.

17 yıl önce
Babil"de son günler!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle