|
Barış ya da hesaplaşma: Türkiye bir karar vermeli

Kuzey Irak''a operasyon tartışmasını Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte ele aldığımızda nasıl bir durum çıkıyor ortaya? Kamuoyunun yoğun biçimde Cumhurbaşkanı''nın kim olacağına, Tayyip Erdoğan olması halinde kriz yaşanıp yaşanmayacağına, krize yatırım yapanların başarılı olup olamayacağına, Başbakan''ın son anda bir sürpriz yapıp herkesi şaşırtıp şaşırtmayacağına odaklandığı, "kim olacak, nasıl olacak" tartışmasının politik öngörülerin sınırlarını zorladığı, kehanetlere kapı araladığı bir dönemde Kuzey Irak meselesi ne anlam ifade ediyor?

Türkiye''nin bunları tartıştığı, Avrup Birliği ve Irak meselesinin gündemin gerisine düştüğü bir dönemde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt''ın "Kuzey Irak''a operasyon yapılmalı mı? Evet, yapılmalı. Fayda sağlar mı? Evet, sağlar. Bir hudut ötesi operasyon için siyasi kararın çıkması lazım" sözlerinin hiçbir bir karşılığı olmayacak mı? Olmayacaksa bu neden gündeme getirildi? Sadece Mesut Barzani''nin hırçın konuşmalarına bir cevap mıydı? Yoksa, daha önceki örneklerde olduğu gibi bir blöf müydü?

Genelkurmay''ın, Türkiye''nin önceliklerini dışarıdan gelen tehditle özetlemesi ve buna yönelik önerisine elbette siyasi iktidar sıcak bakmıyor. Bölgeye aylar öncesi yığılan on binlerce askerin sınırda, dağlarda beklemesi, bir bekleme oyunu ile sabır sınavına tâbi tutulması bir tarafa, ABD''nin yaklaşımı başından beri Türkiye''nin tek taraflı müdahalesine açık karşıtlık biçiminde oldu. Bu da, hükümetin operasyonun başarısız olacağına ilişkin kanaatini etkileyen faktörlerden biri.

Dahası, Türkiye''de milli refleksin güç kazandığı, ülke bütünlüğü tartışmalarının gündelik hale geldiği bir dönemde, bu ülkenin önemli bir bölümü, yüzyıllardır birlikte yaşadığı insanlarla çatışma içine germek istemiyor. Bütün Ortadoğu''da etnik, din/mezhep eksenli çözülmenin arttığını ve bu çözülmelerin kontrol edilemez çatışmalara dönüştüğünü görenler, Irak örneğinden hareket edenler, ortak değerlerin güçlendirilmesini, birlikte yaşama alanlarının genişletilmesini daha uzun vadeli bir çözüm olarak görüyor.

Kürt meselesinin hızla hak/adalet alanından uzaklaşıp bölgesel hatta küresel denklem içinde bir karta dönüştüğünü görenler, bu yolun sonunun kesin bir ayrışma ve çatışma hatta bütün taraflar için bir nihai hesaplaşma/yıkım olduğunun farkında.

O zaman, bu bekleme oyununun sebebi ne? Şimdiye kadar operasyona/çatışmaya çekince koyanlar, hiçbir sağlıklı çözüm önerisi koyamadılar ortaya. Çözümü güvenlik eksenli politikalarda görenler ise, bugüne kadarki süreçte kaydedilebilir bir başarı gösteremediler, sorunu sadece ertelediler.

Türkiye''nin, K. Irak yönetiminin ve ABD''nin çözüme ilişkin hiçbir somut projesi yok. ABD için Kürtler zinde bir güç ve iyi bir müttefik. Irak''ta ve bölgedeki gelecekleri için çok önemli bir unsur. K. Irak yönetimi için konu, tarihsel bir fırsat. Tarih, onlara yeni bir şans kapısı araladı. Beslenen milliyetçi dalga ile, bölge tarihinde bir kırılmaya zemin hazırlayacaklarını düşünüyorlar. Türkiye içinse durum daha da karmaşık. Önünde iki seçenek var. Ya barış yolunu tercih edecek ya da hesaplaşmla yolunu.

Barış yolu özveriler, tavizler gerektiriyor. Demokratik hakların arttırılması ya da zenginleşme artık bu yol için yeterli değil ve karşı tarafı tatmin etmekten uzak. Çünkü konu bir terör sorunu, güvenlik sorunu olmanın çok ötesine geçti. Birlikte yaşayıp yaşamama konusunda bir tercih çizgisine geldi. Eğer birlikte yaşanacaksa, cumhuriyet tarihinde olmadık bir dönüşüm, felsefe değişikliği gerekiyor. Ayrışma öylesine derin ki, etle tırnağın ayrılması kadar sancı veriyor. Bu yırtılma engellenemedi. Öyleyse yırtılmayı tedavi etmek Türkiye Cumhuriyeti''nin hiç yaşamadığı kadar sarsıcı olabilir.

Nihai hesaplaşmayı çözüm görmek, olayı sadece güvenlik/terör sorunu olarak algılamak, sonu bölgesel savaşlara kadar uzanacak çetin bir yolu tercih etmek anlamına geliyor. Kürt kartının Türkiye''nin elinden çıktığını, Anglo-Amerikan cephesinin bölgesel projesinin en önemli unsurlarından biri olduğunu, Kürt meselesinde inisiyatifin Kürtler''in de elinden çıktığını bilerek bu yöntemi sorgulamak gerekiyor. Bütün bunları göze alarak tercih edilecek bir hesaplaşma çizgisi hem Türkiye''nin intiharına da neden olabilir.

Peki öyleyse, K.Irak''a operasyonu nasıl anlayacağız? Sınırda 10-15 kilometrelik bir tampon bölge oluşturulması mı? Yoksa PKK operasyonu bahanesiyle Kuzey Irak yönetimini tüketmeyi mi? Sorunun gerçekte PKK olmadığı ortada. Sadece bu dil üzerinden konuşuluyor. Amaç diğeri ise, Türkiye, bölgeyi yeniden dizayn eden güçleri karşısına almayı göze alabilir mi? ABD''nin, İngiltere''nin Kuzey Irak/petrol hesaplarının üstesinden gelebilir mi?

Barzani Türkiye sınırına yığınak yapıyormuş. Bu aylardır devam ediyor? İsrail, aylardır bölgeyi nasıl füze deposuna dönüştürüyor. Neden hiç ses çıkarılmadı?

Elbette her devlet, kendi geleceği için varoluş çizgisi üzerindeyken akıl almaz yöntemlere başvurabilir. Ama bu bir intihar da olabilir. Kürt meselesine bakış, Türkiye''de rejimin karakteriyle ilgili bir konu. Dünya değişiyor, bölge değişiyor, insanlar değişiyor. Ama Ankara Tandoğan''daki mitingde konuşanlar, 1940''lardan bugüne sesleniyor. Bağımsızlık, özgürlük, vatanseverlik, ülke bütünlüğü, emperyal müdahalelere karşıtlık hepimizin tutkusu. Ama bugünün sorunları o seslerle tartışılmıyor. Başka şeyler de gerekiyor. Özgürlük, bağımsızlık, bir arada yaşamak, refah için Türkiye''nin bir karar vermesi gerekiyor. Tabiî Kürtler''in de….

17 yıl önce
Barış ya da hesaplaşma: Türkiye bir karar vermeli
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle