|
Davutoğlu zaferden emin..
Yeni Şafak ekibi olarak, Hatay ve Mersin mitinglerini izlemek için Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun misafiri olduk. Hem iki mitingi izledik, hem insanlarla konuştuk hem de dönüşte Davutoğlu ile samimi bir sohbet gerçekleştirdik.

Yeri gelmişken söyleyeyim: Siyasetçilerin kitle ile iletişimi, sokaktaki insana dokunabilmesi, onların gönlüne girebilmesi ne kadar önemliyse gazeteciler için de böyle bir sorumluluk var. Ne zamandır saha çalışmalarını ihmal eden, merkezden herkese ayar veren, çoğu zaman sanal projeler üretip onları birer gerçekmiş gibi servis eden bir gazetecilik türedi.

Medya siyasetten daha tembel

7 Haziran seçimleri için kampanyaların en sıcak halinin yaşandığı bugünlerde, Türkiye'de gazetelerin, televizyonların, önceki yılların tam tersine, saha çalışmalarıyla hiç ilgilenmediğine siz de dikkat etmişsinizdir. Tembellik mi, atalet mi, artık gazetecilerin sorumluluk duygusunu önemli ölçüde yitirmesi mi ya da medya anlayışımızın değişmesinden mi bilmiyorum ama bu gerçeğin medyaya ciddi bir sığlık, düzeysizlik getirdiği ortada.

Yeni Şafak ve TVNET olarak bunu kırmaya çalışıyoruz. “11 Saat” adı altında muhabirlerimiz her gününü bir adayla geçiriyor. Sabah güne onlarla başlıyor, gün boyu kampanyalarını, insanlarla iletişimini izliyor ve bunları sizinle paylaşıyoruz. Yeni Şafak ve TVNET adına hazırladığımız otobüslerimiz il il Anadolu'yu dolaşmaya başladı. Bazı bölgelerde yazarlarımızın da katılacağı bu çalışma ile habercilerimiz o bölgelerde seçmenin nabzını toplayıp sizlere sunacak.

Başbakan'ın kitle ile güçlü bir iletişimi var

Erzurum'dan bu yana, Başbakan'ın mitingleri iyi gidiyor. Her geçen gün daha kalabalıklaşıyor, heyecanın dozu yükseliyor. Hatay da öyleydi. Mersin mitinginden etkilendiğimi söylemeliyim. Dünkü Şanlıurfa mitingi de bu gerçeği teslim etti zaten. Sanıyorum gelecek günlerde mitinglerdeki coşku ve katılım daha da artacak. İlk başlarda alttan alta işlenen “bir durgunluk var” havasının hiç de gerçekçi olmadığını gördüm ve böyle bir kanaatin özellikle yaygınlaştırılmak istendiğini düşünüyorum.

Bugün yayınladığımız kamuoyu anketinde de göreceğiniz gibi, AK Parti'nin oyu her geçen gün yükseliyor. Kamuoyu analizlerine göre bu yükseliş seçim yaklaştıkça daha da artacak. Özellikle AK Parti'nin bütün ülkeyi kucaklayan söylemleri, seçmenin istikrar arayışı, diğer partilerin dar alanlara sıkışması bu yükselişi besliyor.

Başbakan'ın kitle ile iletişiminde bir coşku yakalanmış. Bunu kalabalıklarla ilişkisinden, karşılıklı iletişimden anlıyorsunuz. Bu sıcak havanın ve karşılıklı bağın ileriki günlerde çok daha sağlamlaşacağını, o gönül dilinin, o içten söylemlerin çok daha güçleneceğini göreceğiz.

HDP ve CHP iki ayrı siyasi dil kullanıyor

Uçakta yaptığımız sohbet, Başbakan'ın derin siyasi aklının seçim kampanyasının çok ötesinde mesajlar vermeye ayarlı olduğunu ortaya koydu. Bu hep böyleydi aslında. Davutoğlu'nun sözleri, geleceğin Türkiye'sine yönelik mesajlarla, ortak, güçlü, müreffeh ülke inşasına yönelik cümlelerle dolu oluyor hep.

HDP'nin din karşıtı söyleminin analizini yaptı bizlere. HDP'nin CHP'leşme sürecini anlattı. Bu iki partinin de bir çeşit maskelenmiş siyasi söylem kullanmasına, bunun altında yatan sorumsuzluğa işaret etti. HDP'lilerin ikili bir dil kullandığını, marjinal bir terminoloji ile hareket ettiğini, söylemlerinin muhafazakar Kürtlere değil dar laik kesimlere ayarlı olduğunu anlattı.

“Biz dini milletin mayası olarak görüyoruz, onlarınsa zihinlerinin arkasında dini temelde ulusal kimlik olmayacağı kanaati var. Bu zıtlıkları nedeniyle iki ayrı siyasi söylemleri var. CHP de öyle. Tek Parti CHP'si de, ulusal kimlik oluşturmada din engelinin aşılması gerektiğine inanıyordu” dedi.

İki parti de Baasçı bir söyleme sarıldı

Başbakan'ın din ve mezhep temelli siyasi dil konusunda uyarıları bence çok önemli. HDP ve CHP'nin bu çerçevede sadece Aleviler üzerinden bir siyasi kurgu yaptıklarına, bunun bir istismar olduğuna inanıyor. Diyanet'e saldırarak, onu yuhalatarak din karşıtlarını, marjinal çevreleri, bazı kimlikleri etkilemeye çalıştıklarını söylüyor. Aslında onların böyle yapmaları AK Parti'ye oy hesabı olarak yarıyor ama o yine de onları bu tehlike konusunda uyarmayı tercih ediyor.

Çünkü, CHP ve HDP'nin kampanyalarını yoğun olarak Alevi oylarının paylaşımına hasretmiş olmaları gelecek günlerde bu iki partinin de oy oranında gerilemeye neden olabilir. HDP'nin İslam ve din konusundaki gayet olumsuz, rahatsız edici söylemi, hızla CHP ile aynı kimliğe bürünmesi, ikisinin de tipik Baasçı söylemle kitlelerin karşısına çıkması, muhafazakar Kürt kökenli tabanda rahatsızlığa yol açabilir ve bu oylar AK Parti'ye yönelebilir. Pragmatik bir bakışla bu AK Parti lehinedir ama uzun vadede Türkiye'nin toplumsal dokusu için son derece tehlikelidir.

Demirtaş bunları nasıl unutturacak?

HDP ve Demirtaş'ın terör bağlantısını, dini değerler konusundaki karşıtlığını, Kandil'den habersiz bir şey yapamayacağını, Türkiye partisi olmak isterken etnik milliyetçilikten gide gide Baasçı söyleme teslim olmasını, seçmenin kurşunla tehdit edilmesini, karşı çıkanların öldürülmesini, bölgedeki belediye başkanlarına giden tehdit mesajlarını unutturması mümkün mü?

Bazı medya çevrelerinin bütün bunları gizleyip unutturma ve Demirtaş'tan yıldız çıkarmaya dönük çabaları sadece bir projedir ve bu projenin artık gizlenecek hali de kalmamıştır.

Kendinden emin ve gerçekçi

Başbakan Davutoğlu'nu oldukça keyifli gördüm. Gidişattan memnun. Daha iyi olacağına dair güçlü bir kanaate sahip. Oy oranının yükselişini izliyor, 47, 48 bandında bir sonuç olacağını tahmin ediyor. “Rakiplerimizin performansına bakıyorum, bizim gibi yaygın bir kampanya yapan yok. 7 Haziran'la ilgili hiçbir kaygım yok. Milletin ferasetine, basiretine, AK parti kadrolarının dinamizmine güveniyorum. Bizim yapacağımızdan daha çok muhalefetin ne yapabileceğini o gün göreceğiz” diyor.

Onu, kampanyanın sıcak atmosferine rağmen son derece gerçekçi, soğukkanlı ve özgüveni yüksek gördüm.
#Yeni Şafak
#Ahmet Davutoğlu
#miting
9 سال واپس
Davutoğlu zaferden emin..
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?