|
Sorun PKK mı, Kerkük mü?

Kerkük meselesi neden birden bire bu kadar alevlendi? Öteden beri devam ettirdiği suskunluğu iki haftadan bu yana bozan Türkiye''deki bu ani Irak ve Kerkük hassasiyetinin anlamı ne? Irak''ın parçalanacağı söylenirken susan, mezhep savaşı başladığı zaman susan, Kerkük''ün demografik yapısı değiştirilirken etkin önlemler almayan, Irak merkezli patlamanın bütün komşularını yakacağı söylenirken duymayan, bütün kırmızı çizgilerini kendi elleriyle silen Türkiye''ye ne oldu da, bütün boyutları ile Irak''a odaklandı. Sadece PKK için mi? Sanmıyorum.

PKK meselesi, ABD ve müttefikleri için Türkiye''ye karşı en etkili koz. Bu kozu kullanmada şu ana kadar son derece başarılı oldular. Türkiye''nin elini kolunu bağladılar. Kuzey Irak, bir bütün olarak Irak ve değişen Ortadoğu''ya ilişkin dikkatlerini tamamen PKK üzerine yönlendirmesini sağladılar. Türkiye, bu yüzden bugüne kadar Irak''a ilişkin hiç bir politika geliştiremedi.

Gözleri köreltildi. Önüne bakmaya zorlandı. Biraz kafasını kaldırıp çevresine bakmaya kalkıştığında ise önüne PKK ile mücadele adına yeni öneriler sunuldu. Her öneride aylarca zaman kaybedildi. En son Koordinatörlük meselesi ile oyalandı. Yakında yeni bir öneri getirirler ve bir süre de onunla oyalanır. Irak işgalinden bu yana Washington''a bakan Ankara, yakınmamalarına hiçbir karşılık bulamadı, bulamayacak da. Çünkü kimsenin PKK ile mücadele diye bir gündemi yok.

Peki Türkiye''nin hassasiyetini yükselten sadece Kerkük mü? Bu yıl Kerkük için yapılacak referandum mu? Irak petrolleri için çıkarılacak petrol yasasının Kerkük petrollerinin kaderini belirleyecek olması mı? Türkmenlerin ezilmesi mi? Kerkük''te etnik patlama yaşanacağına ilişkin korku mu?

PKK ve Kerkük gibi dar anlamda sorunlara yoğunlaşmak Türkiye için yeterli değil. Bu iki sorun bölgesel özellikler taşısa, Irak''ın içişleriyle sınırlı olmasa bile, bu iki sorunun daha geniş bölgesel kriz içinde oynayacağı rol açısından çok daha önemli.

Sürece bakalım: Başbakan Tayip Erdoğan, önce koordinatörlük formülünün çöktüğüne dair açıklama yaptı. Sonra PKK ve Kerkük''e ilişkin hassasiyetlerini her fırsatta tekrarladı. Kuzey Irak Kürt yönetimi ve ABD''nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad, Erdoğan''ı Irak''ın içişlerine katılmakla suçladı. Başbakanın cevabı sert oldu. Onlar binlerce kilometreden gelince içişlerine karışmak olmuyor da, Türkiye yanı başındaki sorunla ilgilenince mi içişlerine karışmak oluyor benzeri cümleler kullandı.

Sertlik giderek arttı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Irak için genel görüşme kararı aldı. Kürt sorunu ve Irak üzerine toplantılar arttı. PKK, Kerkük ve Irak, Türk iç politikasının en önemli konusu haline geldi. Dünkü açıklamasında ise, Türkiye''yi Irak''a komşu bir ülke olarak değerlendiren bazı kesimlerin, sadece tribünden olup bitenleri seyreden bir ülke olarak görmeye çalıştığını vurguladı ve “Dün birileri başları sıkıntıya girince ''gelin şu derdimize çare olun diyenler'' bugün nasıl bu ifadeleri kullanabiliyor. Türkiye''nin Irak üzerindeki hakları başka bir ülkenin haklarına benzemez. Tarihi, kültürel bağların olacak 350 km sınırın olacak sadece seyirci kalacağız bu mümkün değil. Biz bu konuda seyirci kalamayız. Biz bir yerden izin alarak bu düşüncelerimizi açıklayacak değiliz. Düşüncelerimizi açıklamak için izin almayız” ifadelerini kullandı. Bunlar şimdiye kadar Türkiye''den duymadığımız ileri derecede açıklamalar.

Bu hassasiyeti birkaç açıdan ele alabiliriz. PKK ve Kerkük konusundaki genel hassasiyet. (PKK''ye karşı Kerkük kartı ya da Kerkük''e karşı PKK kartı.) Irk''ın parçalanmasına ve ABD''nin Türkiye''nin hassasiyetini dikkate almayacağına ilişkin genel kanaat. Seçimler yaklaşırken kamuoyunun en hassas olduğu konuların iç politika malzemesi olarak kullanılması. (Durumun vahameti karşısında bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum.) En önemlisi, İran''a karşı hazırlıklara giren ABD ve İsrail ile Türkiye arasında kamuoyunun bilgisinin dışında bir dayanışma olma olup olmadığı.

Son günlerde hem Irak içinde hem de doğrudan İran''a karşı sert bir tutum içine giren ABD''nin tavrı savaş hazırlığı olarak niteleniyor. Bölgeye gönderilecek Patriot füzeleri direnişçilere karşı kullanılacak değil her halde. ABD''ye göre, İran durdurulamazsa bütün bölgede Irak merkezli bir patlama yaşanacak. Bush''un son konuşması, İran''ın Irak''la bağlantısını kesmeye yönelik. İran''ın nükleer tesislerine yönelik saldırı planlarının yeniden masaya yatırıldığı, saldırının Irak''tan veya bir bölge ülkesinden değil, denizden yapılacağı, Patriot''ların da petrol bölgelerine yerleştirileceği, böyle bir saldırı durumunda Irak''ı kontrol etmek için Bağdat''a yığınak yapıldığı, gönderilen askerlerin İran saldırısına karşı ayaklanacak Şii grupları durduracağı, saldırının 2006 yılında yapılmasının planlandığı ancak Irak direnişinin buna izin vermediği belirtiliyor. Dışişleri ve Savunma Bakanı''nın planın ertelenmesini istediği ancak Bush ve Cheney''nin saldırı istediği, böyle bir saldırının Suriye''yi de zayıflatacağı iddiaları var.

Bir yanda bu senaryolar bir yanda Türkiye''nin giderek sertleşen Irak hassasiyeti. Ve yıkıma doğru giden bütün bölge. Safların hiç biri güvende değil ve her an her şey olabilir!

17 yıl önce
Sorun PKK mı, Kerkük mü?
Düşünemeyen insan, Batılı Leviathan düzeni ve İslâm’ın direnişi
Benliğin lekeleri
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı