|
Terörün patronları, Batı’nın teröristleri.. Peki ya 15 Temmuz?
Sovyetler
i parçalamak ve
Soğuk Savaş zaferini
ilan etmek üzere olan ABD ve Avrupa,
1989
'da benzer bir senaryoyu
Çin
'e karşı uyguladı. Pekin'deki
Tiannenman
meydanında
Type59
tankının önünde duran
Wang Weilin
adlı öğrenci ya da
Meçhul Asi
, yıllarca küresel ölçekte
özgürlük sembolü
olarak
medyaya, sinema dünyasına, zihinlerimize
kazındı. Demokrasi ve özgürlük için mücadeleye vardık ama Batı'nın bu değerler üzerinden ne gibi senaryolar uyguladığını henüz kavrayamıyorduk.


15 Temmuz akşamı

, ABD ve Avrupa'nın planlayıp yönettiği,

Gülen ve teröristleri

üzerinden servis ettiği saldırıya karşı bütün ülke ayağa kalkarken, yüzlerce insan

tankların ve kurşunların üzerine

yürüyordu. Tanklar ele geçiriliyor, askerler teslim alınıyor,

bir millet ülkesine sahip çıkıyor

, çokuluslu koalisyonun Türkiye'ye saldırısına karşı

topyekûn mücadele

veriyordu.



Bayrak, ülke, öfke: Tarihte örneği yok


O bir gecede

Tiannenman meydanındaki o sahnenin yüzlerce farklı örneği sergileniyor

,

çok daha ötesine geçiliyor

, eline silah almamış insanlar tankların altına yatıyor, ev hanımları kurşun yağmuru karşısında bir adım bile gerilemiyordu.



Ellerinde bayrak, yüreklerinde ülke sevgisi, dillerinde öfke sözleriyle
dünya tarihinde örneği görülmemiş

bir direniş sergileniyordu. 15 Temmuz akşamından

zihinlerimizde kalan fotoğraf karelerini

bir yoklayın: Geçmişte, günümüzde, dünyada bu örnekleri

hangi resim kareleriyle

kıyaslayabilirsiniz? Sivil iradenin, vatanseverliğin öylesine ayağa kalktığı,

yumruklarla silahların kapıştığı

, üniformalıların teslim olduğu bir tane bile örnek göremezsiniz.



Tankları ele geçiren gençlerin,

kışlaları kuşatan kadınların

, Genelkurmay binasını kurtarmaya gidenlerin, yolları kapatan

kamyoncuların

, stüdyoyu basan askerlere direnen

gazetecilerin

, hava saldırılarına rağmen meydanlarda toplanan kalabalıkların

fedakarlıklarını, korkusuzluklarını tarih kitaplarında bulamazsınız

. ABD ve Avrupa'nın özgürlük operasyonlarında bulamazsınız.



Neden bir fotoğraf karesi öne çıkmadı?


Ama o akşamki

hiçbir resim, hiçbir görüntü, hiçbir cesaret örneği ABD-Avrupa basınında öne çıkarılmadı, sembolleştirilmedi

, Tiannenman'daki o öğrenci kadar saygı görmedi. Bu semboller, bu direniş, bu

fotoğraf

karelerinden

bir tanesi bile Batı basınını, Batı kamuoyunu, Batılı siyasi karar mekanizmalarını etkilemedi

.



Neden?


Çünkü
saldırıyı yapan onlardı

. Çünkü o korkusuz insanlar 15 Temmuz'un bir

istila

planı olduğunu biliyorlardı.

Kime direndiklerini, kimi teslim aldıklarını biliyorlardı.

ABD'ye karşı, Avrupa ülkelerine karşı harekete geçmişlerdi.

O gece sokağa çıkan herkes,

istisnasız, bu

saldırının arkasında kim olduğunun bilincindeydi

. Bu yüzden, Türkiye'yi kurtarmak ve korumak adına bin yıllık tarihe ders verircesine öne çıkmışlardı.



Ama bu sefer Batı, yenilmişti, kaybetmişti

, Türkiye'deki en büyük planını başaramamışlardı.

Kurşunlara direnenler Batı'ya direniyordu

. Onlar bırakın bu fotoğrafları sembolleştirmeyi, o gece İstanbul sokaklarına akın edenleri

terörist

gibi, düşman gibi görüyordu.



Onların teröristleri, onların sembolleri..


Biz bu örnekleri çok gördük.

Batı'ya hizmet ediyorsanız özgürlük kahramanlarısınız

. Batı istilasına direniyor ve ülkelerinizi savunuyorsanız, işgale, parçalanmaya karşı çıkıyorsanız, değerlerinize, tarihinize sığınıyorsanız terörist olursunuz.



1979'dan sonra Afganistan'da

Sovyetlere karşı onlarla birlikte savaşıyorduk.

Mücahitler

bizim kadar onların da

özgürlük savaşçıları

ydı. Daha sonra, 11 Eylül'den sonra

bu özgürlük savaşçılarının nasıl bir anda vahşi teröristler haline geldiğini

şaşkınlıkla izliyorduk. Yeryüzünün neresine bir müdahale varsa oraya “özgürlük” götürülüyor,

Batı ekseninde savaşanlar kahraman

ilan ediliyor, rol-model oluyordu.



Yayılmacılığa direnenler ise anında terörist oluyor

, hışımla üzerine gidiliyor, Müslüman olsalar bile biz Müslümanlar da onları terörist gözüyle görüyorduk. O dönemler, gerçeğin farkında olan

çok dar çevreler

vardı, onlar da

marjinalleştirilmişti

. Kendi ülkelerinde bile horlanıyorlar, vatan haini olarak görülüyorlardı.



Anti terör merkezleri ile kendimizi vurduk


1996

'ya geldiğimizde hemen bütün Müslüman ülkelerde

anti-terör merkezleri

kurulmaya başladı.

Mısır

'da,

Yemen

'de, Orta Afrika ülkelerinde,

Türkiye

'de,

Orta Asya

ve Güney Asya'daki Müslüman ülkelerde terörle mücadele merkezleri kuruluyordu.



Tam bu sırada Türkiye için,

yeni stratejik değer tanımı

yapılmış, ülke terörle mücadelede

ön saflara

sürülmüştü. Mücadele ettiğimiz çevreler

Müslüman cemaatlerdi, gruplardı

. 11 Eylül'den çok önce başlayan bu hazırlığı da

anlayamamıştık

. 11 Eylül sonrası anladık bunu. Hazırlık çok önceden başlamış, İslami yükseliş Batı için

tehdit

olarak tanımlanmış, Müslüman ülkeler kendi toplumlarına karşı savaşa sürülmüştü.



Türkiye-İsrail ekseni o zaman kuruldu. Refahyol bu proje ile devrildi. 28 Şubat müdahalesi bu projenin sonucuydu

. Koca Türkiye,

birkaç general

üzerinden Batı'nın yeni tehdit tanımlamalarına göre konumlanmış, bir cephe hattına dönüştürülmüştü.



Bizi İslam'la savaştırdılar!


Hemen bütün Müslüman ülke yönetimleri İslam'la savaşa sürüklendi

. O örgütlerin bazıları

demokratik

çizgideydi, bazılarının öne çıkan özelliği ise

Batı karşıtlığı

özellikle de yüz yıldır coğrafyamızı ezen

istila

idi. Bizi

kendi ellerimizle kırıyorlar

, kendi kurşunlarımızla öldürüyorlardı.



Afganistan ve Irak işgali bile

gözümüzü açmaya yetmedi

. Afganistan'ın

Taliban

ve

El Kaide

yüzünden, Irak'ın da

Saddam

yüzünden işgal edildiğini

sanıyorduk

. Bize öyle öğretmişlerdi. Mezopotamya'ya ve Orta Asya'ya yerleşmişlerdi. ABD ve Avrupa aslında dünyayı istila ediyordu. Bizler de bu

istilanın öncüleri gibi

ydik.



Terörle mücadeleyi küresel siyasi söyleme dönüştüren, hemen bütün ülkelerin güvenlik tanımlamalarını bu öğretiye göre yeniden şekillendirenler

aslında terörün patronlarıydı

.

Terör örgütleri kuruyor, eğitiyor, silahlandırıyor, onları hedef bölgelere gönderiyorlar, oralardan eleman devşiriyorlar, onların öfkelerini kullanıyorlardı

.



Müslüman dünyanın Batı'ya öfkesi, Müslümanlara karşı kullanıldı

, bunu başarmışlardı. Örgütler yabancı istilacılarla savaştıklarını, onların kontrolündeki zorba rejimlerle savaştıklarını zannederken, aslında kendi ülkelerini parçalıyor, milletlerini vuruyorlardı.



15 Temmuz'daki “Türkiye Cephesi” gözümüzü açtı


Bugüne gelelim.



15 Temmuz'da ABD adına, Avrupa adına çalışan terör mensupları harekete geçirildi

. 15 Temmuz öncesi

PKK

ile güneyden işgal planları yapanlar o akşam da

FETÖ

ile harekete geçti.

Gezi

olaylarında ise özellikle

Almanya ve Avrupa istihbaratlarına

çalışanlar sokakları örgütlüyordu. Suriye'nin kuzeyinde, Irak'ın kuzeyinde

Türkiye karşıtı kuşak

oluşturma projesi de ABD ve Avrupa istihbaratlarının kontrolündeki

terör örgütleri üzerinden

uygulanıyordu.



PKK'yı, PYD'yi, FETÖ'yü

Türkiye'yi parçalamak için kullananlar, bu örgütler üzerinden “

Türkiye cephesi

”ni açanlar artık terör ortaklıklarını

gizlemeye bile tenezzül etmiyor

. Açık savaş,

açık ortaklık

dönemi başladı. Bizim

gözümüzü açan da bu oldu

. DHKP-C'yi

Almanya, Avusturya, Belçika

istihbaratları yönetirken, FETÖ ve PKK'yı

ABD istihbaratı

yönetirken, aynı ülkeler terör konusunda Türkiye ile ortaklıklarını

fiilen askıya

almakta tereddüt bile etmedi.



15 Temmuz saldırısı başarısız olunca ABD istihbaratı FETÖ örgütünü, istihbarat mensuplarını topladı ve

korumaya aldı

. Medyada, iş dünyasında ABD ve Avrupa ülkelerine çalışan

istihbarat aparatlarının tamamı Batı'ya kaçtı

. Her şey ortada değil mi?



Coğrafyanın sorunu Batılı terör örgütleridir


Bugüne kadarki

sinsi

ortaklıkları cephe ortaklıklarına dönüştürdüler. Özellikle

ABD'nin Türkiye'ye karşı bir terör örgütüyle ortaklık kurması, Almanya'nın terör örgütlerini korumaya alması, çok derin bir ayrışmanın ilk işaretleridir

. Artık bölgede bu ülkelerle Türkiye'nin çıkarları tamamen ayrışmıştır. Artık Türkiye, kendi elleriyle kendi geleceğini kuracak, mücadelesini

Batılı terör örgütlerine

hatta bu ülkelere karşı yürütecektir.



1996'ta teröre karşı küresel mücadele ile başlayan ortaklık, Türkiye'yi parçalama hesaplarına kadar vardı

. Müslüman dünyayı kendi içinde savaştırıp

şehir devletlerine

bölme planları sınırlarımıza dayandı. Teröre karşı savaşın aslında

terörü koruma ve terör üzerinden ülkeleri parçalama planı

olduğu artık

zihinlerimize

kazındı. Onların demokrasi ve özgürlük söylemlerinin birer

güvenlik stratejisi

olduğu, coğrafyamıza yönelen yeni

harita taslakları

olduğu

hafızamıza

yerleşti.



En ciddi ayrışma, en büyük güven bunalımı


İşte bu yüzden 15 Temmuz'da başlayan şey,

yeni milli mücadele, yeni İstiklal Mücadelesidir

. Bu mücadele

hem içeride hem sınırlarımızın dışında

yapılmaktadır, yapılacaktır.



Batı, terör örgütleriyle

oynaşırken

biz onurlu mücadelemize devam edeceğiz, coğrafyamızdaki milletlerle

ortak bir gelecek kurmanın hesaplarını

yapacağız. Bu

tarihi bir ayrışma

dır. Bu, Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en ciddi

kırılmadır

. Türkiye ile Batı arasındaki

güvenin

silinip gitmesidir.



İşte bu yüzden

onlar bizim kahramanlarımıza asla saygı göstermeyecek

. Onlar bizim özgürlük ve değer mücadelemize saygı duymayacak.

15 Temmuz gecesinden hiçbir fotoğraf karesi onların zihinlerinde yer almayacak

.



Asla saygı duymazlar


O akşam tankların altında ezilenlerin, kurşunlanan sivillerin, F-16'larla bombalananların, buna rağmen ayağa kalkıp direnişe devam edenlerin

hiçbiri Tiennenman'da tankın önünde duran öğrenci kadar bile olamayacak

.



Çünkü biz o akşam ABD'nin, Avrupa'nın planlarını uygulamadık

. Onlara karşı, onların Türkiye'ye saldırılarına karşı, onların istihbarat aparatlarına karşı sokaklara çıktık.



Bin yıldır böyle tarih yazıyoruz


Biz, milletimize, vatanımıza, tarihimize sahip çıktıkça Batı'dan hiçbir saygı görmeyeceğiz.

Böyle bir beklenti ölümdür, tam anlamıyla yenilgidir, bunu asla yapmayacağız

. Onlara çalışanlar soluğu o ülkelerde alıyorlar zaten. Gitsinler, efendilerine sığınsınlar. Bizler bu topraklardan beslenenlerle, yerli olanlarla mücadele edeceğiz.



Bizim kahramanlarımız, bizim sembollerimiz bize yeter!

Biz, bin yıldır kendi kahramanlarımız, öncülerimiz, sembollerimizle yürüyoruz

. Kimsenin kanatları altına sığınmadık, yine yapmayacağız…

Çünkü biz tarihi hep böyle yazdık.

#FETÖ
#Darbe girişimi
#PKK
#Soğuk Savaş
#İstihbarat
7 yıl önce
Terörün patronları, Batı’nın teröristleri.. Peki ya 15 Temmuz?
Son Hezarfen: Necmeddin Okyay
Üç sıradan günün dehşetengiz tarihi
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?