|
Yine aynı hata!

Seçim sonuçlarının Türkiye''de algılanmasıyla AB ve ABD''de algılanması birbirine taban tabana zıt! Türkiye, seçmenin verdiği mesajı doğru algıladı. Çatışma yerine uzlaşmayı, ayrılık yerine birlikteliği, Türkiye''yi kucaklayacak politikalara öncelik vermeyi içeren mesaj, seçim öncesi çatışma senaryolarını besleyenleri bile yola getirdi! Bu senaryolardan beslenenlerin bir kısmı, artık farklı bir Türkiye olduğunu, bunu doğru anlamak gerektiğini itiraf etme inceliğini gösterdi. Bu, durum hem seçmenler açısından hem Türkiye''ye yön verenler açısından son derece umut verici.

Sonuçlara ilişkin, Batı''dan gelen, Batı basınında yansıyan, Batılı siyasi çevrelerden aktarılan yorumlar ise, “demokrasi kazandı, seçmenin tercihine saygı duymak gerekir” türü ağırbaşlı yorumlarla sınırlı kalmadı. Hemen ardından, yine iç çatışma senaryoları üzerinden değerlendirmelerin öne çıktığını, Batı''nın Türkiye''yi algılama biçiminde en ufak bir sapmanın söz konusu olmadığını gördük.

Batı, seçmenin vermek istediği mesaj yerine kendi bildiğini okumaya, kendi doğrularını dayatmaya, kendi Türkiye algısını bu ülkede yerleşik hale getirmeye devam ediyor ve bunun göstergesi olarak seçim sonuçlarını bir hesaplaşma mantığı içinde sunuyor.

Oysa biz, bu çatışmacı, gerilimli politikalardan, bakış açısından bıktık, yorulduk! Türkiye''nin kendine özgü açmazlarını provoke eden, seçim öncesi gerilimli günler yaşamamıza neden olan atmosferin oluşumuna katkıda bulunanlar aynı senaryoları devam ettirmekte ısrarlı. Ama biz, bu dili kullanmayacağız. Kullanmamalıyız.

Türkiye''de her şeyin sorumlusunu dışarıda arayan olmayalım, doğru. Bu ülkenin kendine özgü ve çok derin sorunları var. Ama onların tartışması bir şekilde içerideki çatışma ortamını tetiklemeye devam ediyor. Onların Türkiye ve bölge algısı bu ve bizim bunu değiştirmemiz mümkün görünmüyor. Onlar Irak''ı da, Suriye''yi de, Türkiye''yi de yaşadığımız bölgeyi de bu ayrışma, kamplaşma tezleriyle, yüzyılların biriktirdiği siyasal kültürle algılıyor. Bunun onlar için bir maliyeti yok. Ancak aynı tartışmayı içeriye taşıyan bizler ağır bir bedel ödemekle yüz yüze geliyoruz. Bunun bizim için maliyeti çok yüksek. Biz bu bedeli çok kez ödedik. Bedel ödemeye devam etmemeliyiz.

Örnekler verelim:

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Franco Frattini''nin “Türkiye''de laik azınlığın hakları korunmalı” şeklindeki açıklaması son derece tehlikeli ve tahrik edici. İlk bakışta sosyolojik bir gözlem, yeni bir durum tespiti, siyasi değişimin tanımlanması gibi görünen bu sözler, aslında şiddetli bir çatışma alanı açma potansiyeli taşıyor. Yine ABD Ankara Büyükelçisi Mark Parris''in seçimi Türk Silahlı Kuvvetleri''nin kaybettiğini söylemesi, varolan sıkıntıyı provoke edici sözler. Üç yıldır “Ak Parti Türkiye''yi şeriata götürüyor” palavralarıyla ortalığı ayağa kaldıran, darbe çağrıları yapan, askeri müdahaleyi kıştırtmak için Türkiye''deki ortaklarıyla yoğun çaba harcayan ABD''deki bazı çevreler, aynı söylemlerine devam ediyor, seçim sonucunu “İslamcı tehdit” yaygarası ile pazarlıyor.

Yine ABD basınında, Fransız basınında Türkiye kamuoyunun ortak umutları, “İslamcı tehdit” ile dünyaya sunuldu. Dikkatler bu yöne çekilmeye çalışıldı. Bütün bunlar, seçim öncesi siyasi krizde, ABD yönetiminin tavrını belli etmemesi, kimin kazançlı çıkacağını beklemesi, demokrasi diye bir derdi olmamasıyla aynı bakış açısı.

Bunları yargılamıyoruz. Bu bakış açısının bizleri rehin almasını, zihinlerimizi yönlendirmesini engellememizin ne kadar önemli olduğuna vurgu yapıyoruz. Türkiye seçmeni, etnik milliyetçiliği, demokrasi karşıtlığını, hukuk dışılığı, içe kapanmayı, bölgesel ayrışmayı reddetti.

Emin olun aynı Türkiye kamuoyu, Türkiye''yi karıştıran, bütün bölgeyi ateş çemberine dönüştüren, kardeşi kardeşe kırdıran ürkütücü senaryolara da karşı çıkmaya da devam edecektir.

17 yıl önce
Yine aynı hata!
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı