|
Gidelim serv-i revânım yürü internete!

"İtiraf edelim: Hepimiz yani yazarlar, akademisyenler, gazeteciler, televizyoncular, bir vakitler dokumacıların, demircilerin, debbağların, nalbantların ve yüzlerce başka meslek erbabının başına gelmiş olanların şimdi de bizim başımıza gelmekte olduğunu görüyor veya seziyor ve bütün bu olup bitenleri (günün moda tabiriyle) ''içimize sindirmekte zorlanıyoruz.''"

"Acaba, diyorum, şu nevzuhur on-line gazeteler, dergiler, e-zine''ler Şeyhülislam fetvasıyla kurulan matbaanın ve pıtırak gibi biten on-line üniversiteler de Islah-ı Medaris Nizamnamesi''nin frenkçesi olabilir mi? Ve mesela Kanadalı meslektaşlarımızın hem on-line, hem de matbu yayınladıkları brokenpencil* (kırıkkurşunkalem!) dergisi umutsuz bir Ontariolu Suhte Ayaklanması gibi okunamaz mı?

"Züğürt tesellisi saymazsanız şunu da ekliyeyim: Ölmüş eşşek kurttan korkmaz ve de acı patlıcanı kırağı çalmaz; Ece Ayhanvari söylersek: Biz kaç alfabe eskittik abiler..." (30 Ağustos 2000)

"Talim Terbiye Kurulu daha bilgisayar destekli eğitim malzemelerinin nasıl denetleneceği meselesini halledemeden bir de internet çıktı. İnsanlar dört duvarlı okulun, üni-formanın, başörtülü/başörtüsüz eğitimin, müfredatın ve Talim-Terbiye''nin o kadar da matah bir şey olmayabileceğine uyanmak üzereler."

Yukarıdaki satırlar, Medyakronik.com adlı internet sitesinden alındı. Yazarı, Yeni Şafak gazetesini ilk günlerinden beri izleyenlerin unut-a-madıklarını umduğum Nabi Avcı. Yazının tümünü görmek isteyenler, adı geçen adresi bulup "Medyanın Prehistoryasına Dair Notlar-1, 2" satırlarını ''tıklayıversinler''! (Elbette sırayla; önce 1, sonra 2!)

Bu iktibasın sebebi, internet siteleri hakkında bir iki kelâm ettikten sonra, bir adresin reklamını yapmaktır.

Efendim, "Bizim de bir sitemiz olsun!" hevesiyle yahut "Aaa, sizin web sayfanız yok mu hâlâ?" gibisinden kışkırtmalara kapılarak site inşâ etmiş bulunan nice kurum, kuruluş, işletme, yayınevi, dergi ve elbette kişi, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de hemen bu inşaata soyunmuş, iyi kötü bir şeyler yapmış, gelin görün ki, bu işi "zahmetli, sıkıcı, masraflı, lüzumsuz" ve daha bilmem ne bularak, ipin ucunu bırakıvermiştir. Böylece, meselâ falan veya filan şehrin internet sayfasında bir, iki, hattâ üç yıl öncesinin filan günündeki "nöbetçi eczane" ile karşılaşmanız mümkün olmaktadır! Bu işin sırrı, "güncelleme"nin yapıl-a-mamasından kaynaklanmaktadır.

Reklamını yapmak istediğim derginin adresine gelince: www.kirkikindi.com. Fatih Turanalp''ın editörü olduğu, Ocak 2001''de 5. sayısını yükleyen "İki Aylık E-Dergi"de sık sık güncellenen bölümler de var. Hele, her salı ve cuma günü güncellenen ''Kavuklu''nun Yeri''nde Dil Burcu''nda yapılanların görüntüyle desteklenmiş hâlini görebilirsiniz. Bu, aynı zamanda dilimizin ve medyamızın hâl-i pür-melâlini de görmenizi sağlayacaktır.

12 Ocak tarihli yerinde Kavuklu, "Kılavuzu Oktay olanın..." başlığı altında Oktay Ekşi ile Hakkı Devrim''in "Şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler" mısraını nasıl yanlış anladıklarını, "merd-i kıptî" ile "kıptî-i merd"i nasıl ayırt edemediklerini pek güzel anlatmış. (Kılavyesine sağlık!)

Ben de bu vesîle ile, Koca Ragıp Paşa hakkında küçük bir araştırma yaptım. Rastladığım tuhaflıkları anlatmaya yerim kalmadı maalesef. Haftaya inşaallah!

Not: İrfan Külyutmaz Bey''in Zaman gazetesinin geçen Pazar günkü nüshasında neşrolunan "Hamakate dair..." serlevhalı nefis yazısı tarafımdan okunmuştur. Böyle bir yazıya vesîle olmaklıktan hoşnut olduğumu söyler isem, bana kızmayınız. Çünkü "kem söz sâhibine âiddir" ; yani, ''onun malıdır veya ona döner'' denmiştir ki bu doğrudur. Bu yarı şaka mübâreze ve mübâhase sonunda bendeniz, Koca Ragıp Paşa merhûmun "Uyûb-ı nâsı ifşâdan libâsın soymak ehvendir" mısraının, yani ki, "İnsanların giysilerini soymak, ayıplarını ortaya koymaktan, daha iyidir" sözünün ne kadar doğru olduğunu da anlamış durumdayım.

23 yıl önce
Gidelim serv-i revânım yürü internete!
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu