|
Okuma yazma sorunu

Yalçın Çetinkaya''nın Şenol Demiröz''e ilk sorusu şöyle yazılmıştı:

"Bir kültür adamını, üstelik bir devlet memurunu "gece saat 24:00''ten sonra havai fişek patlatıyor" diye 12-13 saat gözaltına almak nasıl izah edilebilir?"

(Yeni Şafak, 25 Haziran 2000)

"Yazılmıştı" diyorum, çünkü okunan ile yazılan arasında önemli farklar var. Örneğin, "memur" kelimesinin ilk hecesini uzatarak okuduğumuz halde bu özelliği yazıda belirtmiyoruz. Böylece, meselâ Kamer Genç''i (Genc''i) "cesur" der gibi "memur" dediği için kınama hakkından yoksun kalıyoruz. Aynı yoksunluğumuz "havai" sözcüğü için de geçerli. Yazıldığı gibi okumaya kalkışırsak, havâî fişekler, Havai adalarıyla karıştırılmaktan kurtulamayacak. Benzer bir durum "izah"ın başına da gelecek; külâhsızlık, îzâhı mizaha çevirecek.

Yazı ile seslendirme arasında görülen bu aykırılıkların işiterek öğrenmiş olma yoluyla giderildiği ve giderilebileceği kanısı imlâmıza yön verenlerin öteden beri benimsedikleri bir yaklaşımdır. Bu çok iyimser yaklaşımın altında, "doğrucu" davranmak yerine "kolaycı" davranmayı tercîh edişimizin sayısız örneğinden birini bulabiliriz.

Bir şeyi daha bulabiliriz bu yaklaşımın altında: Uzun heceli sözcüklerin hemen hepsi, Arapça ya da Farsçadan dilimize girmiştir. Dil devrimi süreci, bu sözcüklerin tümünü tedâvülden kaldıracak, dolayısıyla kısa heceli sözcüklerden oluşan Türkçede uzatma/düzeltme/inceltme imi şapkaya gerek kalmayacaktır.

Aradan geçen onca yıla karşın, bu beklentinin gerçekleşmediğini, hâlâ havâî mêmurların îzahları ile meşguul olmak mecbûriyetinden kurtulamadığımızı îtiraf etmeliyiz.

Yukarıdaki cümlede üzerinde durulması gereken bir özellik de "gece saat 24:00''ten sonra" ibaresinde karşımıza çıkıyor. Saatin kaç olduğunu bildiren sayıların yazılışı, yazım kurallarına göre değil, dijital ekranlara bakılarak belirlenmiş. Yazım kılavuzlarına göre, saati bildiren sayı ile, dakikayı bildiren sayı arasına nokta konur; yani, 24.00 yazılır. Oysa adı geçen söyleşide yedi sekiz kez, yazım kurallarının değil, ekran görüntüsünün esas alındığı görülüyor.

Burada daha ilginç bir durum da dakikayı bildiren "00" sayılarının yazıldığı halde okunmamasını istemektir. Davetiyelerde, şurada burada bu uygulamaya çok sık rastlanıyor ve ben bu durumu anlayamıyorum. Okunmasını istemiyorsanız, yazmazsınız; yazmışsanız, okursunuz. Durumu örneğimize uygularsak; "Gece saat 24''ten sonra" veya "Gece saat 24.00''dan sonra" yazılmalı değil mi? (Böyle birkaç kez yazınca şunu da fark ediyorsunuz: Saat 24 ise, "gece" demeye gerek var mı? "Gece" demişseniz, "saat 12" demeniz daha doğru olmaz mı?)

Bunlar önemsiz ayrıntılar gibi görünebilir. Ama bu ayrıntılara dikkat etmekle, falan saatte buluşma sözünü dakika sektirmeden yerine getirmek arasında bir ilişki olduğunu söylemek, okuma yazma dikkatine taşıyamayacağı bir yük yüklemek midir?

24 yıl önce
Okuma yazma sorunu
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık