|
Kimlik savaşı 7 Haziran’da Türkiye içine servis edildi..
Türkiye'nin hemen güneyinde,
Suriye ile, Arap/İslam dünyası ile, güneyimizdeki hemen bütün ülkelerle
bağlantı noktalarını kesecek, ona
nefes aralığı bile vermeyecek,
son on yılda ana
açılım haritasını
kendine kapatacak bir
proje
uygulanıyor.

7 Haziran
seçimleri öncesi içerideki yoğun gündem,
8 Haziran
'da ortaya çıkan tablo,
nasıl bir hükümet kurulacağına ya da seçimlerin “ikinci turu"nun yapılıp yapılmayacağına ilişkin belirsizlik,
Türkiye'nin bir süre daha
kendi içine
yoğunlaşmak zorunda kalacağına yönelik işaretler,
HDP/PKK çevresinin etkin bir siyasi güç elde etmiş olması ve Kürt milliyetçiliğinin “yeni harita biçimlendirme"de koçbaşı olarak kullanılması,
bu sefer Türkiye için bir belirsizlik ortaya çıkardı.

Seçimden hemen sonra ivedilikle uygulanmaya başlanan proje ile,
Kuzey Irak ile Akdeniz arasında,
Suriye topraklarında tam anlamıyla bir
kuşak
biçimlendiriliyor.
Demografik düzenlemeler, tehcir hatta etnik arındırma ile bir adım sonrası için ortam hazırlanıyor,
kuşağın kalıcı olması sağlanıyor.

Petrol değil, derin jeopolitik müdahale

Görünüşte
Kuzey Irak petrollerini Akdeniz'e taşımaya
dönük bir çalışma bu. Ama daha uzun vadede,
bütün bölgenin güç haritasını değiştirmeye,
bunu kalıcı hale getirmeye,
Türkiye gibi inisiyatif alan ve olağanüstü etki gücü bulunan ülkeleri sınırlandırmaya dönük,
Kürt milliyetçiliğini de aşan bir tasarım
var ortada.

Başarılı olursa, Irak işgalinden bu yana Türkiye'ye kurulan en büyük tuzak haline gelecek. Bu tuzak,
Suriye'nin meşru muhalefetini zayıflatırken Şam yönetimi, Hizbullah, PYD ve IŞİD'i aynı cephede birleştiriyor.
Burada Kürt milliyetçiliği gibi, örgütler koalisyonunun da uzun vadeli bir proje için harekete geçirildiği görülüyor.

Türkiye buna karşı ne yapabilir?
On yıldır etkin bir dış politika uygulayan,
hem uluslararası düzeyde hem de coğrafyada derin izler bırakan, baskın bir etki gücü kullanan Türkiye, bundan sonra aynı pozisyonunu koruyabilecek mi? Sorunun cevabı burada yatıyor.
Eğer AK Parti'nin ana omurga olduğu bir koalisyon şekillenirse ya da tekrar seçime
gidilip tek başına bir Ak Parti yönetimi kurulursa Türkiye'nin bu tür tasarımlara
sert ve caydırıcı bir şekilde müdahil
olacağını söylemek mümkün.

Türkiye'yi neden bu kadar vuruyorlar?

Ancak
muhalefet partilerinin dış politika anlayışına teslim olunursa, sığ, çekingen, içeri dönük, etkisiz bir dış politika perspektifi uygulamaya geçirilirse
ülkenin yeniden içeri hapsedileceğini, bu kuşak benzeri projelerin başarılı olacağını, daha da ileri gidilip Kürt milliyetçiliği üzerinden yeni bir istikrarsızlık projesi uygulanacağını, Anadolu'ya hapsedilen Türkiye'nin buna direnemeyeceğini, Irak ve Suriye'de gördüğümüz gibi Türkiye için yeni ve son derece tehlikeli bir süreç başlatılacağını söylemek mümkün.

Türkiye'yi
neden bu kadar vuruyorlar,
dışarıdaki vesayetçi iktidar odakları ve onların Türkiye içindeki ortakları nasıl bu kadar organize bir şekilde içeride politik dizayn uyguluyor, neden
Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun, AK Parti'nin temsil ettiği devlet aklı yok edilmek isteniyor?
Neden adeta küresel bir ortaklık üzerinden
Gezi ve 17 Aralık gibi darbe süreçleri servis edildi,
bu güçlerin son seçimlere müdahalesi ve
siyasi mühendislik
çabaları nasıldı ve nereye varmak istiyorlardır?

Cevapları bulduğumuzda gerçeği de görmüş oluyoruz.

Çünkü o devlet aklını yok etmek istiyorlar

O gerçek içerideki
siyasi muhalefetin tezlerinin çok ötesinde, iç iktidar kavgalarının çok ötesinde bir ülkenin geleceğinin yok edilmesiyle, onu yeniden yönetilebilir alana çekmeyle, yeniden vesayet altına almayla alakalıdır. Mısır'
a servis edilen askeri
darbeyi, ardından gelen idamlarla bir siyasi kadronun tasfiyesini
gördünüz. 17 Aralık üzerinden böyle bir tasfiye yapacaklardı.

Mesele AK Parti'yi etkisiz hale getirmek değildi, mesele
Türkiye'ye çağ atlatan, onu yıldızlaştıran, onu ayağa kaldıran ve meydan okur bir pozisyona getiren siyasi aklı mahkum etmek ve onu bu topraklarda bir daha dirilemez hale getirmektir.
Bu, da bir iktidar mücadelesi değildir. Bu coğrafyanın mücadelesidir, Türkiye'nin yeniden tarih sahnesine çıkmasını engellemektir.

Osmanlı'
yı parçalayıp coğrafyayı susturanlar bugün de
Türkiye'ye karşı aynı cephe
dir ve aynı senaryoyu servis etmektedir.
Maalesef siyasi muhalefetimiz, Anadolu insanının büyük oranda farkına vardığı bu gerçeği anlamaktan çok uzaktır.
Onlar hala, eskinin
iktidar dağıtıcıların
himayesinde iktidar arayışlarını sürdürmekte,
zihinlerindeki vesayeti
kıramamış görünmektedir.

İlk adımı attılar, ikinci adım çatışma

Eğer bu
suskunlaşma
devam ederse, yükseliş döneminin sonu getirilirse Türkiye için çok sıkıntılı, oldukça hazin bir gelecek bizi bekliyor olacaktır.
CHP ve HDP'nin aday listesine, Meclis'e taşıdıkları siyasi kimliklere bakılırsa, bir adım sonrasında Kürt milliyetçiliği ve Alevilik ortaklığı üzerinden bir müdahale sürecinin başlatılacağını söylemek kehanet değildir.

7 Haziran seçim sonuçları ile bu servis başlatılmıştır, Ortadoğu'nun tamamını saran kimlik savaşları siyasi olarak Türkiye içine servis edilmiştir. Bunun bir adım sonrası çatışmalardır.
Bu çevrelerin
AK Parti-MHP
koalisyonunu sabote etme çabaları, MHP'nin ise tam da bu çevrelerin istediği
basiretsizlik
örneğini sergiliyor görüntüsü,
Sünni İslam
üzerinden olası denemelerin önünü kesme,
Türk milliyetçiliğini de, bir adım sonrasında engel olmaması için tasfiye etme
planlarına zemin hazırlamaktadır.

Medya bir an önce kendini toparlamalı

Maalesef,
medyadaki sığlaşma, aynileşme
uyarıcı etkileri de yok etmektedir.
Araştırmayan, sorgulamayan, merak etmeyen, hiçbir entelektüel akıl üretemeyen medya çevreleri
Türkiye içine servis edilen bu
dehşet verici projeyi
anlamaktan çok uzaktır.

Seçimden iki gün sonra Türkiye'nin güney sınırının kapatılmasının anlamını
bile kavrayamayan medyanın sadece akılsızlığından değil, bir ülke kimliği yoksunluğundan bile söz edilmelidir. Bazıları ise doğrudan bu projenin içindedir, kitlesel manipülasyonlarla
ileri düzeyde tetikçiliğe
soyunmuştur.

Türkiye güçlü bir ülkedir. Çok derin krizlerin üstesinden gelmeyi bilmiştir.
Güney'den hapsedilmesine, kimlik savaşlarının seçim sonuçları ile içeriye servis edilmesine karşı da bir akıl üretecektir.
Bunu umuyoruz. Ama aksi olursa, gerçekten hazin,
acı dolu bir yarın
bizi bekliyor demektir.
Ortak Türkiye kimliği paramparça edilecektir.

Anadolu Aklı'nı tasfiye etmek..

Belki zamanla,
Bağdat sokaklarında olduğu gibi,
evlerimizin arasına kalın duvarlar örmek zorunda kalacağız. O duvarlar şu an
zihinlerimize, kalplerimize örülüyor.
Siyasi kimliklerimiz arasına örülüyor, kullandığımız dil bile farklılaşıyor. Bizi
Suriyeleştirmeye, Iraklaştırmaya
dönük müthiş bir kampanya yürütülüyor.

AK Parti'nin temsil ettiği derin
Anadolu Aklı'nı siyasetten tasfiye etmeyi başardıkları anda Anadolu içinde nefes alamaz hale geleceğiz. Bunun için ilk adım atıldı. Seçim sonuçlarını iyi okuyun. Koalisyon yaklaşımlarını iyi okuyun. Parlamento'daki siyasi kimlikleri iyi okuyun.

Çözüm Süreci'ni ele almak ve yeni ortak dil

Yeniden ortak dil üretmek için büyük bir seferberlik dışında hiçbir yol kalmadı. Toplumun en uç noktalarına kadar ulaşabilen bir ortak dil, iletişim tek yol görünüyor. Bu halde “Çözüm Süreci'nin yeniden değerlendirileceği, belki bir süre erteleneceği, çözümün Türkiye'yi kurulan tuzak olmaktan çıkarılacağı bir yaklaşım gerekiyor. Tekrar edelim:

Anadolu aklı siyasetten tasfiye edilmemeli. Çözüm Süreci yeniden değerlendirilmeli. Kimlik savaşlarının ilk adımının 7 Haziran'la Türkiye içine servis edildiği not edilmeli.
#CHP ve HDP
#AK Parti-MHP
#Anadolu Aklı
9 yıl önce
Kimlik savaşı 7 Haziran’da Türkiye içine servis edildi..
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî