|
Kusur aramak…

Kusur aramak, insanî bir özellik değildir, olamaz. Ayrıca, kusur, görene ayıptır. Boşuna dememişler: "Kusur arıyorsan, tüm aynalar senin!"

Kusur arayan göz, güzellikleri, incelikleri, hayırlı işleri görmez; görse de göstermek istemez.

Açık aramak, bulmak, belgelemek ve duyurmak; insanın gönül gözünü perdeler, ilham sütünü keser. Tam olarak şöyle: "Zekâsını başkalarının yanlışlarını bulmaya yoğunlaştıran bir kişi, bir müddet sonra kendi doğrularını da kaybeder." (İhsan Fazlıoğlu)

Yanlışlar elbette söylenecektir, söylenmelidir. Fakat bunu "iş" haline getirmemek, yıkıcı ve mahcup edici bir biçimde yapmamak icap eder. İnsanî ve İslamî olan budur.

Bakmamız gereken yer bellidir, sabittir. Ne yazık ki, o büyük ve kadim pencereden bakmak yerine, kendi küçük pencerelerimizi tercih ediyoruz. Böylece, herkesin bir "bana göre"si oluyor.

"Bana göre"ler arttıkça, ortaya, birlik değil, çokluk çıkıyor. "Birlikten dirlik doğar" sözünü biliyoruz. Diğerini de.

Bu karmaşa içinde, tam manasıyla kardeşlik de yeşermiyor. Oysa, kardeşlik, bir müessesedir. Bakım ister, disiplin ister, fedakârlık ister. Bu müessesenin yedi gün - yirmi dört saat açık olması lazım gelir. Sadece sıkıştığınız zaman "gün, kardeşlik günüdür" derseniz, olmaz. Bunun adına "kardeşlik" diyemeyiz, samimiyetten bahsedemeyiz.

***

Peygamber Efendimiz insandır. Bizim de insan olmamız gerekir.

Allah"ın verdiği en büyük nimet, insanlara hizmet etmektir. Sıralama bellidir: Ümmet, millet, zürriyet. Öte yandan, hizmetin ilk şartı yahut adımı, nefsimizi ıslah etmektir, etmeye çalışmaktır. Bu işler, "ben, ben, ben" diyerek olmaz. Olur mu?

Benlik, birçok olumsuz özelliği de beraberinde getirir. Sözgelimi, müminler birbirine düşman olamaz, ancak menfaatler birbirine düşman olur. Düşmanlık, ölüm gibi, dünyadaki bütün lezzetleri yıkar.

Düşmanlık, insana bir şey vermez, insandan çok şey alır. Kazandırmaz, kaybettirir. Düşmanlık yoluna giren bir kimse, diyelim ki bir şair, hızla irtifa kaybeder ve bunun örnekleri çoktur.

Milletin değerlerine, kültürüne, aziz hatıralarına düşmanlık eden partilerin ve şahısların durumu da böyledir.

Bir de uyarı: Hakarete hakaretle, öfkeye öfkeyle, yalana yalanla karşılık verirseniz, size bunları yapandan pek bir farkınız kalmaz. Kalır mı?

Denilir ki, neye nasıl bakarsanız, o da size öyle bakar. Bu da her daim aklımızda bulunsun.

***

Menfaat giysisini giyen, başka hiçbir kıyafeti beğenmez. Din, devlet, vatan, millet… Toprağa bile yatırım gözüyle bakar. Artık o, taşınmaz maldır.

Evet, böyle: "Açgözlülük, çirkin bir vadidir, sonu yoktur; kanaat ise tükenmez bir hazinedir, faydaları çoktur." (Asâfnâme, sayfa 38)

Bu yüzden olsa gerek, "bu işte iyi para var" diyenlerden de, "hangi devirde yaşıyorsun" sorusunu soranlardan da uzak durmaya çalışıyorum. Son zamanlarda, bu soruyu soran kardeşlerimizin sayısında ciddi bir artış olduğunu da söylemek zorundayım. Bütün bunlar, üzülmek için gerekli malzemelerdir.

Tam da burada, dünya malıyla ilgili, nereden okuduğumu hatırlayamadığım bir sözü dillendiriyorum: "Benimdir deme, yanımdadır de."

Toparlayalım. On binlerce yıldır dünyadayız. Artık yorulduk. Bu yorgunluk, her vesileyle kendisini gösteriyor: Dikkatsizlik, hazımsızlık, düşmanlık, saygısızlık, duymamak, dinlememek, görmemek, ciddiye almamak, emeğe hürmet etmemek vs. Uzun sözün kısası; kusurluyuz, belki de bu yüzden hep başkalarında kusur arıyoruz.

11 yıl önce
Kusur aramak…
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle