|
Milletin önünden çekilin

Twitter''a giriyoruz. Ekranın sağından ölmüş, yaralanmış, yakınlarını kaybetmiş insan fotoğrafları akıp gidiyor. Hayatlar ve hayaller. Akıp gidiyor.

O akıntıya kapılan sadece Filistinli, Suriyeli, Mısırlı mazlumlar mı? Hayır. Utancımız, çaresizliğimiz, mahcubiyetimiz; insanlığımız.

Yine de inanıyoruz. Bu gidişatı durduracak tek ülke, Türkiye''dir.

Avrupa ve Amerika''dan yardım isteyenler, merhamet talep edenler, bu vaziyetin baş sorumlusunun onlar olduğunu bilmezler mi? Bilirler.

Ülkemiz, bazı eksiklikler olsa da, hayırlı bir yola girmiştir. İnsanımız, çoğunlukla uyanmıştır. Söylemeden geçmeyelim: Bu uyanışa emek verenler, sadece görünen isimler değildir.

Anlaşılan o ki, Yeniden Büyük Türkiye yolundaki son engel, yargı teşkilatıdır. Mısır''daki yargı sistemini hatırlayalım. Aynısını buraya da kurmuşlar. Doğrusu, büyük iş.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç''ın talihsiz çıkışı üzerine bir yazı yazmıştık. (Milleti Karşısına Almak, 30 Nisan) O yazıda şöyle bir cümle kurmuş, fakat silmiştik: ''En iyisi budur. Adımların ona göre atılması gerekir.'' Artık silmeyelim, söyleyelim: En iyisi odur. Adımların ona göre atılması gerekir.

Son olarak, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu''nun tahammül sınırlarını aşan konuşmasına şahitlik ettik. Saygıdan ve nezaketten yoksun, üsluptan uzak bu konuşma, meselenin ciddiyetini göstermesi açısından önemli. Millete ''sen kimsin'' diyorlar.

***

Affınıza sığınarak, özür dileyerek, bir iktibas yapmak istiyorum. Vedat Günyol, yetmişli yılların başında tutuklanır ve hapse gönderilir. Yazarın Uzak Yakın Anılar kitabı, büyük oranda hapishane günlerinden / gözlemlerinden oluşuyor. (Belge Yayınları, Ekim 1990)

''Günlerden bir gün aramıza, dokuz kişilik Nurcular grubu diye anılan bir takım acayip insanları kattılar. Abdest almak için helâlara üşüştüler. Namaz kıldılar yolunu bulup. Sonra yemek yendi. Koğuşun temizliğine yardım etmek istemediler. Direttiler. O zaman, İrfan Solmazer, hepimizi şaşkınlıklardan hayranlıklara sürükleyen, içimize serin sular serpen kükreyişiyle dize getirdi gerici takımını. Suspus oldular, kuyruklarını bacaklarının arasına sokup, kulakları aşağılara sarkık köpekler gibi.'' (Sayfa 50) Harfi harfine böyle yazmış.

Şimdi, bu biçimsiz ve ibretlik iktibası niye yaptım? ''İbretlik'' demem, son seçimlerdeki malum ittifaka bir gönderme. Gerisini getirmeyelim.

Behçet Necatigil''in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü''nün (Varlık Yayınları, 1964) Günyol maddesinden sadece bir cümle okuyalım: ''İstanbul''da İslâm Ansiklopedisi yazı kurulunda çalıştı.'' (Sayfa 99) On üç sene boyunca. Peki, bu ikisi aynı kişi midir? Evet.

Türkiye, devletiyle / milletiyle, işte buralardan dönmüştür. ''Nerelerden'' sorusuna bir cevap daha: Dava ve gönül insanı Mehmet Emin Alpkan''ı bilen bilir, hatırlayan hatırlar. Mehmet Nuri Yardım''ın Sefertası (Erguvan Yayınları, Nisan 2009) isimli bereketli / vefalı kitabında, onunla ilgili kıymetli bir yazı var. O yazıdan bir cümle: ''1945 yılında, cuma namazına gittiği için işten çıkarılır.'' (Sayfa 146) Bugün, devletin en tepesindeki isimler, ''gruplar halinde'' cuma namazına gidiyor. Şükür.

Tekrar edelim: Türkiye, işte buralardan dönmüştür. Sevgilimizi Allah korumuştur.

Dememiz o ki, bu toprakları vatan kılan değerlerin ve aziz milletin önünden çekilin. Yoksa her seçimde çekeceğiniz var.

il y a 10 ans
Milletin önünden çekilin
Bindiğin dalı kesiyorsan ağlamayacaksın
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!