|
Türkçe şiire yeni hiza: Gün Doğmadan

Türk şiiri, 1950''li yıllardan günümüze hem katettiği yolun, evrilerek/dönüşerek kuvvet ve derinlik bulduğu kulvarın sahih mesafesini ele alıp değerlendirebileceği; hem gövdesini/rûhunu vareden estetik/poetik yapılanmaların en verimlilerinden olan bir şiir çizgisinin merkezî konumunu bir kez daha algılayıp anlamlandırabileceği; hem de muhtemel şiir ufku arayışlarında, kendisine, has bir sığınak/kaynak olarak telâkki edip beslenme imkânlarını yoklayabileceği hacimli bir ''eser''e kavuştu: "Gün Doğmadan" çıktı!

Gün Doğmadan, Sezai Karakoç''un, son elli yılın Türkçe şiirine kalıcı mührünü vuran ana damarlardan/izleklerden oluşan 9 şiir kitabının kronolojik düzenlemeyle biraraya geldiği ve modern Türk şiiri adına sanıyorum hepimizin heyecanlanarak onur/gurur duyacağımız son ''eser''inin adı..

688 sayfalık bir yekûna ulaşan Gün Doğmadan; bana göre ilk plânda, nerdeyse ömrünün tamamını vakfedip şiir için ödediği bedeller karşılığında, şairin, önce kendisine ve sonra da okurlara sunduğu kutlu bir armağan, bir ses ve ışık haritası, esrârlı bir hurûfât tablosu.. Kısaca söylemek gerekirse, tam anlamıyla bir ''başucu'' kitabı..

Gün Doğmadan''da, tüm kalbî titreşimleri ve ruhî yönelişleri sarıp sarmalayan derin bir ''nefha'' kabarmasının "Sağanak"ı altında kalıyoruz: Monna Rosa, baharın; Şahdamar, ateşin; Körfez, gölgenin; Sesler, geometrinin; Hızırla Kırk Saat, alkışın; Taha''nın Kitabı, insanın; Gül Muştusu, yerin; Zamana Adanmış Sözler, ebedî yazın; Çeşmeler, aynaların; Ayinler, kuşun; Leylâ ile Mecnun, sevginin; Ateş Dansı, güzün; Alınyazısı Saati, kışın "sağnağı" olarak bir taraftan varoluşumuzun dünyayla/hayatla kesişme/örtüşme noktalarını uyarıyor/imliyor, diğer taraftan da bugün altı özenle çizilen "Diriliş" idealinin şiir dünyasındaki kapılarını bir kez daha aralıyor..

Sanıyorum Gün Doğarken''i okuyup izlerken, Sezai Karakoç şiirinin tüm eşik, durak ve evrelerini; Türk şiiri içindeki yeri, anlamı ve bağlamını; özellikle dönemi şiiri/şairleri arasındaki ilgi farkı ve yönelim içeriğini; estetik/poetik donanım ve zaviyesini; metafizik yoğunluk ve ağırlığını; muhayyile çapı ve zenginliğini; geleneği kavrama, yeniden/yenileyerek inşâ etme ve yansıtma biçimini; Türkçe''ye kazandırdığı dil/imge tadı ve hassasiyetini; ''Büyük şiir''e dair sezgisel duyumsama aktivitesini; doğurduğu/yaşattığı algı filizlenmesi ve geleceği kuşatabilecek özgün hatlarını... ve elbette kimi zaaflarını gözler önüne serecek olması bakımından, bu ''eser'', ''bütünlenmiş'' ve hemen hemen ''tamamlanmış'' bir ''şair dünyası''nın en net fotoğrafını verecektir bize..

Sezai Karakoç''un sergilediği şiirsel sıçrayışın, 2000''li yıllarda yalnız Türk şiiri ve dünyası için değil; bütün bir İslâm coğrafyası ve dünya şiiri için de kayıt altına alınması gereken bir önemde olduğunu düşünüyorum. İşte Gün Doğarken, bir dil adası oluşturarak sahici kalmanın ve hayatın künhüne vukûfiyet hedefiyle yaşamı her an tazelemenin nadide bir örneği olarak ortada, okurlarını bekliyor..

Kitabı yayımlayan Diriliş Yayınları''na, 0212-519 04 57''den ulaşılabileceğini hatırlatırken; Gün Doğarken''i tüm Yeni Şafak okurlarına tavsiye ediyorum. Bu eseri mutlaka edinin!

Not: Yedi İklim dergisi, Eylül sayısını, Sezai Karakoç şiiri ''özel'' dosyası olarak hazırlamayı plânlıyor. İlgililere duyurulur.

24 yıl önce
Türkçe şiire yeni hiza: Gün Doğmadan
Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!