|
İyi bir millet olmak istiyor muyuz?

''Geçmiş şeref ve zaferlerimizi kutlamaya alışkınız ve böyle de olmalı zaten.

Biz, büyük bir milletiz.

Ama aynı zamanda iyi bir millet de olmalıyız. Bunun için geçmişimizin olumsuz yanlarıyla tereddütsüz ve şartsız yüzleşmek zorundayız.''

Avustralya Başbakanı Julia Gillard, 21 Mart''ta, tam da bizler Türkiye''de tarihî bir Nevruz kutlamasına dikkat kesilmişken, Canberra''daki parlamentoda, içinde bu cümlelerin yer aldığı konuşmasını yapıyordu. Dünyanın demokrasisi de ekonomisi de en ''büyük'' ülkelerinden biri olan Avustralya''nın tarihinde ''olumsuzluk'' çok. Bunların başında da kıtanın yerli halkı Aborjinlere uygulanmış olan etnik temizlik, asimilasyon, ırkçılık-ayrımcılık içeren politikalar geliyor. Avustralyalıların geçmişle yüzleşme sürecindeki dönüm noktası da, nitekim, bu politikalar nedeniyle 2008''de dilenen resmî özürle başlıyor. Boşuna değil, Başbakan Gillard da, geçmişteki bir başka adaletsizliği tamir etmek için özür dilerken, toplum olarak ''iyi''leşmeye 5 yıl önce başladıklarını hatırlattı.

Bu son özür 2. Dünya Savaşı ertesinde başlayıp 1970''lerin ortasına kadar uygulanan ''zorunlu evlatlık ver(dir)me'' politikası içindi. Bu uygulama ile devlet, 25 yıl boyunca onbinlerce annenin bebeğine evlilik dışı dünyaya geldiler diye el koymuş, bu çocukları evli çiftlere evlatlık vermiş ya da kiliselere, yetimhanelere yerleştirmişti. Başbakan Gillard, ''vicdanını arayan bir milletin derin bir ahlaki içgörüsü'' olarak nitelediği özrünü, arkasına muhalefetin tam desteğini almış şekilde, tüm Avustralyalılar adına, tüm Avustralyalıların ''hakikatle yüzleşip yanlışı düzeltme arzusunun bir göstergesi'' olarak diledi. Ve dedi ki:

''Bir kişi gibi bir ülke için de ''üzgünüm'' demek büyük cesaret ister. Hata yaptığımızı, yanıldığımızı kabul etmekten hoşlanmayız. Ama büyüme sürecinin parçasıdır bu: Aynayı yüzümüze tutmak ve gördüklerimiz (ne kadar utanç verici, rahatsız edici olursa olsun) gözümüzü kaçırmadan bakmak...''

Geçmiş şeref ve zaferlerini kutlamaya alışık bir başka büyük millet olarak, biz Türkiyeliler de tarihimizle hesaplaşmaya başladık epeydir. Ama silahların gölgesinde tereddüt ve korkularımızı aşmamız mümkün olmadı, olamazdı da. Şimdi bir eşikteyiz. Kan akmasını durduracak bir eşik. PKK silah bırakır, şiddetsizlik ortamına kavuşursak, gözlerimizi kaçırmak için gerekçemiz kalmayacak.

Türkiye''yi bu eşiğe taşırken, Başbakan Erdoğan''ın arkasında muhalefetin tam desteği yoktu. Hatta kendi partisi içinden de engel çıkaranlar oldu. Şimdi eşiği aşmak için, Başbakan Erdoğan''ın, ''76 milyonun özeti'' olarak nitelediği ''akîl insanlar'' nezdinde hepimize alçakgönüllü bir yardım çağrısı yaptığını düşünüyorum: ''Herkesin yapması gereken elini taşın altına koymak ve akan kana ''dur'' demektir... Sadece hükümetin adım atması devletin kucaklaması yetmiyor. Şimdi artık topyekun kucaklaşma zamanı, kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirme zamanı.''

Başbakan Erdoğan, sonrası içinse ''fikirlerin, değer ve inançların özgürce ifade edildiği herkesin birinci sınıf olduğu'' bir Türkiye vaat ediyor; ama bu, eşiği aşınca kendiliğinden ortaya çıkacak bir durum değil. Ortak bir gelecek tahayyülünde, iktidarı, muhalefeti ve halklarıyla, hep beraber ortak bir vizyonda buluşmuş olmayı da gerektiriyor. Soru şu, büyük olmakla yetinmeyip iyi olmak da istiyor muyuz?

11 years ago
İyi bir millet olmak istiyor muyuz?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle