|
Jîn: Bir Kürt filmi değil, bir kadın filmi

Sinemadan, göğüs kafesimin tam ortasında bir yumru varmış hissiyle çıktım. O yumru, filmin beşinci dakikasında yerleşmişti oraya, üstüne yatıp uyuyana dek de terk etmedi yerini. Reha Erdem"in örgütten kaçıp dağdan inmeye çalışırken şehirdeki "cangıl"a düşen 17 yaşındaki PKK"lı bir genç kadının, Jîn"in hikayesini anlattığı filminin bende yarattığı etki, en net tarifiyle böyle işte: Bir kalp ağrısı…

Reha Erdem filme dair her röportajında ısrarla söylüyor: "Gerçekten söz ediyor ama gerçekçi bir film değil". Değil hakikaten. Filmin ilk beş dakikasında aklım direndi bu duruma. Bu kadar güncel, bu kadar yakıcı bir meselenin bu kadar gerçekdışı, bu kadar masalsı bir görsellikle anlatılması beni zorladı başlangıçta. Hatta başlangıçta bir militanın başına kırmızı örtü bağlamasının saçmalığına takıldım örneğin. Derken Jîn"in o hedef teşkil eden kırmızı örtü yerine, kamuflaja uygun bir şey taksın istemeye başlamışım. Nedeni aklî değildi artık, kalbîydi. Kaptırmıştım kendimi bu Kırmızı Başlıklı Kız"ın yolculuğuna. Aman başına bir şey gelmesin, dağdan insin, yeni bir hayat kursun, hikâye mutlu sonla bitsin istiyordum.

Jîn, yönetmenin doğrularını dayattığı bir propaganda filmi değil. Kahraman da yok. Reha Erdem "zaten başımıza ne geliyorsa kahramanlardan geliyor" diyen bir yönetmen. Jîn"le yakınlık kurmamızı sağlayan da yine yaratıcısının ifadesiyle "Bütün cevapları cebinde olmayan, bocalayan biri" oluşu. Jîn "doğru yolu arıyor, buluyor mu bilmiyorum" diyor Erdem. Filmdeki yolculuk da izleyiciye cevaplardan çok sorular sorduruyor.

Soruların önemli bölümü bu coğrafyada kadın olma deneyimiyle ilişkili. Reha Erdem"in de vurguladığı gibi "bu filmin meselesinde Jîn, insan oluşundan sonra ama Kürt olmasından önce bir kadın". Nitekim Jîn"in başına kadın olduğu için gelenler -her ne kadar içiçe geçmiş olsa da- Kürt ve militan olduğu için yaşadıklarından daha "gerçekçi" tasvir ediliyor.

Jîn"i eline silah alıp dağa çıkmaya iten nedenler, Kürt kimliği ile ilişkisi, çocukken babasının askerler tarafından alınmış ve bir daha geri dönmemiş olduğunu söylediği sahne dışında doğrudan anlatılmıyor. Onu yeniden dağa dönmeye zorlayan koşullar ise, kadın oluşuyla çok bariz şekilde ilişkilendiriliyor ve Jîn şehirde erkeklerin arasında, dağda vahşi hayvanların yanında olduğundan çok daha korunmasız biri olarak karşımıza çıkıyor. Jîn"in coğrafya kitabından, heceleyerek okuduğu soru, bu bağlamda tesadüfi değil: "Ne-re-de ya-şı-yo-rum?"

Sahi nerede yaşıyoruz? Jîn gibi, birisinin anası, bacısı, kızı, yoldaşı ya da karısı olmadan varolmaya çalıştığımızda nerede yaşam alanı buluyoruz? Bulabiliyor muyuz?

Jîn örgütü neden bırakmış olabilir? Filmde bu da cevapsız kalan sorulardan. Ama Jîn"in kaçmadan hemen önce dinlediği, bir başka kadın militanın söylediği şarkının sözleri bir his veriyor. "Rojek tê" (bir gün gelecek) anneye duyulan özleme dair, dönmek isteyip de dönememeye dair güçlü güzel bir şarkı. "Gamsız, savaşsız, aydınlık mutlu bir gün gelecek" dizeleri, hasrete teselli olsun diye söylemekten öte gerçek olabilecek mi? Filmde bu anlamda bir mutlu son bulunmuyordu: Jîn"e ne dağda ne de ovada hayat vardı.

Ama şimdi başka bir gerçekliğe geçmek için büyük bir fırsat yakalandı. Süreç, kararlılıkla devam ediyor. Jîn"in gösterime girdiği gün, yani geçen Cuma, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Diyarbakır"daydı. "''Bu Nevruz"un, son 30 yılın belki en coşkuyla kutlanacak Nevruz"u olduğunu şimdiden görebiliyorum" dedi. Nevruz hem bahar hem de kavuşma bayramı. Öncesinde, geçen hafta PKK"nın kaçırdığı sekiz kamu çalışanını serbest bırakmasıyla ne güzel kucaklaşmalara tanık olduk. Ama içlerinden birinin, 8 ay sonra serbest kalan er Reşat Çeçan"ın annesinin sevinci buruktu. Fatma Ana iki yıl önce dağa çıkan 18 yaşındaki diğer oğlunu da bağrına basacağı günün hasretiyle, "Yüreğimin yarısı boş. Dağdaki oğlum ölmeden barış gelsin. Yeter artık analar ağlamasın" diye gözyaşı döktü. Dileyelim dileği gerçek olsun. İhtiyaç duyduğumuz hayat alanlarını açmak için ve Davutoğlu"nun deyişiyle "bütün halklar arasındaki barış için tarihî bir zaman diliminden geçiyoruz".

*Kürtçe Jîn sözcüğünün Türkçe karşılığı "hayat", "î"deki şapkanın yerini nokta aldığında (Jin) ise "kadın" demek.

11 yıl önce
Jîn: Bir Kürt filmi değil, bir kadın filmi
Kara dinlilerle milletin savaşı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü