|
Savaşı durdurmak

Derler ki Ortadoğu"da bir taş yerinden oynarsa, diğer bütün taşlar da etkilenir ve taşın büyüklüğüne bağlı olarak öbürleri de yerinden oynar.

Yıllar yılı statükonun devamı için bölge liderlerinin de, bölgeyle ilgili çıkarları, bölge üzerinde etkisi olan diğer bütün aktörlerin de sadık kaldığı kural buydu.

Bölge liderlerinin çoğu meşruiyetlerini halklarından değil, dış aktörlerle -küresel düzenin hakim güçleriyle- kurdukları ilişkilerden aldıklarından, halklarından gelen ve aynı zamanda tarihsel bir zorunluluk da olan değişim taleplerine direndiler hep.

Değişim dışarıdan da empoze edilmek istendi. Elbette dışarıdan dayatılan, dayatanın çıkarlarını önceleyen taleplerdi.

Irak savaşı ve Saddam Hüseyin"in tasfiyesi, biliyoruz ki, böyle dışarıdan şekillendirilmiş bir süreçti. Bu durum, Iraklıların da değişim beklentisi/talebi olmadığı anlamına gelmiyordu. Ama Saddam Hüseyin"in şahsında simgesini bulmuş bu büyük, önemli taş, savaş ve işgal yöntemiyle dış aktörlerce yerinden oynatılırken, halkın taleplerini nazara alan olmadı.

İşgale direnişi bu duruma tepki olarak yorumlamak mümkün. Değişimi dayatan baş aktör ABD, işgalle tetiklediği süreci kontrol etmenin kolay olmadığını görünce, diğer taşların oynamasını (şimdilik) istemedi. Oynaması muhtemel diğer taşlardan olan İran"ın da işine gelen bu durum, iki hasımı ABD ve İran"ı, Irak"taki iktidar paylaşımı sürecinde ittifak etti; Maliki de böyle bir ittifakın sonucu hükümet oldu.

Tunus"ta başlayan ve kısa sürede Kuzey Afrika"dan Ortadoğu"nun en ucuna kadar bütün bölge ülkelerine yayılan ayaklanma süreçleri ise halktan gelen değişim taleplerinin sonucu yaşanan bir patlamaydı. Bu durum, dış aktörlerin değişim beklentisi/talebi olmadığı anlamına gelmiyor, ama sokaktaki devrim süreçleri beklemedikleri/talep ve tercih etmedikleri noktalarda da değişimi zorlayacak dinamikler içeriyordu. Dolayısıyla, hem bölge ülkeleri, hem de bölgede çıkarları olan diğer bütün güçler sürece müdahale etti/ediyor/etmeye çalışıyor.

Hepimiz biliyoruz; Ortadoğu yeniden şekilleniyor. Ortadoğu"nun alacağı şekil de besbelli ikinci dünya savaşı sonrasında olduğu gibi küresel anlamda yeni güç dengelerinin kurulmasında etkili olacak.

İşte geldik Suriye"ye. Suriye"de de halk kendiliğinden, gerçek ve meşru taleplerle, çok beklemiş bir tarihsel zorunluluğun sonucu olarak ayaklandı. Ama Suriye"deki rejim sarsılmakta olan statükonun temel taşı konumunda. Oynadığında yerinden, sonuçlarından sadece İran değil, İsrail de dahil olmak üzere mağripten maşrıka tüm bölge ülkeleriyle birlikte, diğer tüm küresel aktörler de etkilenecek. O yüzden bir nevi üçüncü dünya savaşıdır Suriye"de yaşanan.

Türkiye"nin dış politikasını değerlendirirken böyle bir arka planı akılda tutmak lazım.

Dün gazetemiz yazarlarından Ali Bayramoğlu da alıntı yaptı; bölgeyi reel politik açısından iyi bilen gazetecilerden Cengiz Çandar şöyle yazmıştı:

"Reyhanlı"daki patlamaları ve şimdiye dek herhangi bir benzeri olayda görülmemiş yükseklikteki can kaybını, Ortadoğu politikasında "etkili bir aktör" olmanın "kaçınılmaz maliyetlerinden biri" olarak görmek gerekiyor". Bu cümle pek çok tepki aldı. Doğru, "maliyet" sözcüğü kışkırtıcı, acıtıcı. Üstelik Reyhanlı"daki can kayıplarının "kaçınılmaz"lığı meselesi tartışmalı. Ama Çandar"ın tasviri resmin gerçeğine uygun. Yine onun satırlarıyla devam edelim: "Bu, tatsız bir gerçek ama maalesef böyle. Böyle bir maliyetten uzak kalmak için Türkiye"nin Suriye"de olan bitenlerden uzak durması gerekmez miydi? Hayır, bu mümkün değildi. Türkiye"nin ulaştığı gelişme düzeyi ve uluslararası sistemin içine girdiği kalıp, Ortadoğu"da "etkili bir aktör" olmaktan öteye ona bir şans tanımıyordu. Bu da kaçınılmaz idi. Hal böyle olunca, bundan sonrası "o rolü" nasıl oynayacağınıza bağlı. Türkiye"nin bu rolü oynarken yanlışlar yaptığı görülüyor. Bununla birlikte, bu rolü "hatasız" oynamanın formülü de ortada yok."

Tek çıkar yol var, savaşı durdurmak. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Reyhanlı saldırısının zamanlamasına dikkat çekerken Suriye için diplomatik kanallarla çözüm arayışlarının Türkiye"nin çabasıyla yeniden ivme kazandığına dikkat çekmiş ve bu ivmenin de ABD"li mevkidaşı Kerry"nin Rusya gezisinde zemin bulduğunu söylemişti. Dilerim Başbakan Erdoğan"ın Beyaz Saray ziyareti bu bağlamda somut sonuçlar alınmasını sağlar. Bu arada dün ODTÜ"deki eylemde açılan bir pankarttaki şu sözler böyle zamanlarda ihtiyaç duyduğumuz sağduyulu bakışı özetliyor: "Reyhanlı için yasta, halkların kardeşliği için ayaktayız!"

11 yıl önce
Savaşı durdurmak
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle