|
En değerli şey nedir?

Şöyle bir isim atlası hayal edelim mi?

Ve o atlasın sadece birkaç sayfasında karşımıza çıkacak isimlere dikkat kesilelim mi?

Abdullah b. Mübârek, Ebû Turâb Nahşebî,

Hakîm Tirmizî, Ebû

Saîd-i Ebu’l Hayr.

Kusam Bin Abbas, Kuteybe Bin Müslim, Said Bin Osman.

İmam Buhari, İmam Maturidi ve İmam Tirmizi.

Farabi, Harezmi ve Biruni.

Uluğ Bey, Ali Kuşçu ve Kadızade-i Rûmi.

Abdulhalık Gucduvâni, Arif Rivgeri, Mahmud Fagnevi, Ali Ramiteni, Baba Semmasi, Seyyid Emir Külal ve Bahaeddin Nakşıbend.

Yukarda zikrettiğim isimlerin tamamı Maveraünnehir – Türkistan - Orta Asya havzasının topraklarında yaşamış, İslam’ı yaymak için bölgeye ordularıyla gelen Kuteybe bin Müslim ve Said Bin Osman hariç hepsi, son nefeslerine kadar, sadece yaşadıkları çevreyi, bölgeyi değil, dünya haritasının rengini, iklimini, akışını değiştirmişlerdi. İlim, hikmet, marifet, hakikat, fıkıh, kelam, astronomi, riyaziyyat, mantık, felsefe gibi insani birikimlerin bütün hatlarını, yeryüzünün her yerine taşımış, inşa etmiş, kurucusu ve koruyucusu olmuşlardı. Modern zamanlarda yaşayan insan tekleri olarak zihinlerimizdeki bazı kurucu bilgi setlerini, mitolojik ve epik hikayelere, yani yaşamayan varlıklara dönüştürmeyi sevdiğimizden olsa gerek, böylesi bir isim atlasından bahis açıyor olmak bazı riskler de taşıyor. Bir anlatıdan, eski bir kengeşten, yani fasıldan söz etmek, temel olarak kaçındığımız, kaçınmamız gerektiğini düşündüğüm yegane önceliktir. Zira Sezai Karakoç’tan mülhem, inancımız hatta varoluşsal mottomuz şudur; “Bu bir somutluk davasıdır.” Tam olarak budur, bu bir somutluk davasıdır. Ete kemiğe bürünmeyen, kal’den hal’e bütünleşmeyen her şey, ancak zamanın, kelimelerin, mekânın buharlaşmasıdır, sıfırlanmasıdır. Ki, nehrin aktığı yer tam da şurasıdır. Ebû Sa’îd Ebü’l-Hayr, hikmet, marifet ve tasavvufu şöyle tarif etmiştir;

“Şimdiye kadar evliyâdan yediyüz zât tasavvufun ta’rîfi husûsunda çeşitli sözler söylemişlerdir. Bütün bu sözlerin özü şu noktada toplanır. Tasavvuf; vakti, en değerli olan şeye sarfetmektir.”

TVNET olarak, 2016’da “Kudüs’te Ramazan” ile başlattığımız, 2019’da “Endülüs’te Ramazan” ile devam ettiğimiz ve 2022’de “Semerkand’da Ramazan” üçlemesi ile aslında yapmak istediğimiz, dünya haritasına bir kez daha bakmaktır. Bir kez daha, çok yakından, tüm rikkatimizle, dikkat kesilmektir. Samimiyetle ifade etmem gerekir ki, “Semerkant Günlükleri” sayfasına, dünyanın, hayatın en değerli şeyini, vaktini ayıran siz kıymetli okurlarla, her gün burada buluşuyor olmak gerçekten çok kıymetli. Dilerim ki, bu “günlükler”, Semerkant ve Buhara için terkiplenen en muhteşem sadâlardan olan “ilmin kubbesinde”, hoş bir sada olarak yankılansın, yankısı daim olsun.


Semerkant için;

  • İngiltere Eski Dışişleri Bakanı Lord Curzon şöyle demiştir. “Doğuda ve Avrupa’da çarpıcı yalınlıkta ve görkemde ona yaklaşan hiçbir şey bilmiyorum, belki de Venedik’te daha alçakgönüllü bir ölçekte yarışmaya girmeyi isteyebilecek Piazza di San Marco dışında. Hiçbir Avrupa kentinde dörtkenarından üçünde, en güzel düzende Gotik katedrallerle çevrili tek bir açık alan göstermeyi başaramayacağımıza göre, aslında hiçbir Avrupa görüntüsü onunla yeterli olarak karşılaştırılamaz."

Bu camide teravih hatimle kılınmaktadır!

TRT’mizin güzide kanalı TRT Avaz, dün içerdiği kelimeler itibariyle okuyucusuna ferahlık veren bir haber yayınladı. “Özbekistan’daki 1525 camide Kur’an-ı Kerim hatmedilecek” başlıklı haber şöyle devam ediyordu. “2000’den fazla hafız tarafından, 1525 camide Kur’an-ı Kerim hatmedilecek. Büyük şehirlerdeki teravih namazlarının kılınacağı camilerin bulunduğu caddeler, trafik güvenliğinin temin edilmesi amacıyla bir ay boyunca akşam saatlerinde geçici olarak trafiğe kapatılacak.”

Taşkent’te, Semerkant, Buhara ya da Şehr-i Sebz’de, Özbekistan’ın herhangi bir bölgesinde, herhangi bir zaman diliminde Cuma namazı ya da teravih namazı kılmışsanız, 2000’den fazla hafız tarafından yapılacak hatmin hakiki coşkusunu, ancak yaşadı iseniz hissedebilirsiniz. Çünkü muhtemelen dünyanın en çok çocuk ve genç cemaat barındıran mescid ve camileri Özbekistan’dadır. Cemaatin neredeyse yüzde 70’ini genç bile değil, gerçekten çocuklar oluşturmaktadır ve bu muhteşem cemaat, tesbihat ve duanın son anına dek, o binlerce kişilik cami ve türbe bahçeleri de dahil olmak üzere, 1 Özbek dahi ayrılmaksızın namazını eda eder. Namaz çıkışlarında, haberde de yer aldığı üzere, trafik, gerçekten başka bir çok bir çok İslam ülkesi ile mukayese edilemeyecek bir şekilde, uzun süre durur ve namaz, adeta her yeri kendisi “kılar.” Son söz olarak yarı latife yarı ciddi, şu cümleyi kurmamı bekliyor ve daha şimdiden bana hak veriyorsunuzdur diye tahmin ediyorum! “Biz Türklerin” özellikle hatimli teravih namazlarına dair anlatılagelen “fıkraları” hatırlatıp sadece gülümseyelim ve o Müslüman gülümsemesi ile, sadece İslam coğrafyasına değil, tüm dünyaya, esenlik dolu hayırlı Ramazanlar dileyelim.


Tüzükât-ı Timur’dan bir kengeş!

“Pirim Ebu Bekir Taybadi bana yazmıştır ki; “Devlet işlerinde üç şeyi ihmal etme. Birincisi istişare, ikincisi sabır, üçüncüsü sağlam ve uyanıklıkla – incelikle iş yapma. Her işte sabır ve sebat gösterir ve bahadırlık yaparsan, bütün işleri başarabilirsin.”


Yeni öğrendim!

15 yaşında iken hafızasında 70 bin hadis olan, henüz 37 yaşında iken Sahih-i Buhari gibi kaynakların kaynağı bir esere imza atan İmam Buhari’nin aynı zamanda çok iyi bir okçu olduğunu, rivayetlere göre hayatı boyunca hedefini sadece iki kez tutturamadığını, YENİ ÖĞRENDİM !

#TVNET
#Semerkand
#TRT Avaz
#Kudüs
#Ramazan
#Sahih-i Buhari
#Özbekistan
#Buhara
2 yıl önce
En değerli şey nedir?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle