|
Allah adın zikredelim evvela

Bir vesile ile kendileriyle bir söyleşi gerçekleştirdiğim sevgili hocam Prof. Dr. Bilal Kemikli, Süleyman Çelebi"nin Vesiletü"n Necat (Kurtuluş Vesilesi) adlı eserini kaleme alma süreci için son derece ufuk açıcı tespitlerde bulunmuştu. Bu yazı, varlığını büyük oranda o tespitlere borçludur.

Çelebi, Vesiletü"n Necat"ı 1409 yılında Bursa"da bitirmiş. Yani Osmanlı"nın yaşadığı fetret devrinin olanca gücüyle kendisini gösterdiği yıllarda... Siyasi karışıklıklarla dolu o yılların çok önemli bir başka hususiyeti daha var. Ortalık "ben mehdiyim" diyen amatör deccal taslaklarından geçilmiyor.

Bu "amatör deccal taslağı" tanımlamasını da çok sevgili bir başka isimden, Hüseyin Hatemi hocadan duymuş idim. Hoca, canlı yayında İskender Evrenosoğlu"na "siz olsanız olsanız bir amatör deccal taslağısınız" demişti.

İşte o amatör deccal taslakları, Osmanlı"nın her yerindedir. İnsanlar, yerdeki kurtuluştan ümidi kestiklerinde gözlerini göğe diker ve mehdi beklemeye başlarlar. Her kriz döneminde bu böyle olagelmiştir. Ve dönemin Osmanlı ülkesinde de durum budur. "Ben mehdiyim" diyen yeşil sancağı kaptığı gibi yanına yöresine taraftar toplamaktadır. Askeri ve siyasi gücü oldukça zayıflayan Osmanlı, bu mehdilerle başa çıkmakta oldukça zorlanmaktadır.

Üstüne üstlük, o yıllarda İslam aleminin neredeyse tamamında Hz. İsa"ya aşırı önem verilmeye başlanmıştır. Çünkü malumunuz, mehdi, Mesih"in habercisi olacaktır.

O yıllarda Şam dolaylarından Arap bir mehdi/Mesih habercisi çıkagelir. Bursa Ulu Camii"nde Bakara Suresinin sonunda geçen "bizim resullerimiz arasında bir fark yoktur" mealindeki ayeti tefsir etmeye başlar.

Arap vaizin söyledikleri çok iddialıdır. İlgili ayete dayanarak Efendimiz(sav) ile diğer peygamberler arasında hiçbir fark olmadığını, hatta "babasız doğma" noktasında Hz. İsa efendimizin, Peygamberimizden üstün olduğunu anlatır. Oldukça etkili konuşan bu Arap vaizin konuşmaları, camideki cemaat üzerinde oldukça tesirli olur.

O gün, Bursa Ulu Camii"nde bu vaazı dinleyen Süleyman Çelebi"nin canı bu işe çok sıkılır ve "Allah adın zikredelim evvela / vacip oldur cümle işte her kula" beytiyle başlayan muhteşem eserini kaleme almaya başlar.

Eser bittiğinde o kadar beğenilir ki, derhal bestelenir ve tüm Osmanlı ülkesinde her vesile ile okunmaya başlar. Zamanla bu okumalar, "Mevlid meclisi" ismini alarak kendi içerisinde başlı başına bir ritüele dönüşür. Bugün dahi Kazan"dan Kerkük"e, Saraybosna"dan Üsküp"e değin İslam coğrafyasının pek çok noktasında bu şahane eser okunmaktadır.

Süleyman Çelebi, yazılma gerekçesini de hesaba katarak, eser boyunca bize demektedir ki "behey mehdi/Mesih bekleyen, bu bekleyişle ömür çürüten, bu bekleyişle robotlaşan şaşkın! Kurtuluşa bir vesile mi arıyorsun? O halde kurtuluşunun Hakikat-i Muhammediye"de olduğunu bil. Mehdi/Mesih bekleyeceğine, asıl kurtuluş vesilesi olan Efendimiz(sav)"in eteğine yapış. Kurtuluş mu arıyorsun? Kurtuluş Kuran"dır, kurtuluş sünnete ittiba etmektir."

Türkiye Cumhuriyeti"nde yaşayan insanlar olarak Osmanlı dönemindeki kadar şanslı değiliz ne yazık ki. En nihayet Osmanlı"da "ben mehdiyim, Mesih de peşimden gelecek" diyerek meydan ortasına inen tuzluklara haddini bildirecek Süleyman Çelebiler mevcutlu idi zira. Bu amatör deccal taslaklarına hadlerini bildirmekle kalmıyorlar, medeniyetimize büyük eserler de armağan ediyorlardı.

Şimdi durum fecaat... Modern zaman mehdilerinin televizyonları, dergileri, gazeteleri, sosyal medya hesapları var ve hepimize e-mail yoluyla ulaşmayı deniyorlar.

Her dönemde "ben mehdiyim" diye ortaya çıkan hıyarlarda sorun yok. En nihayet onlar, tıynetlerinin gereğini yapıyorlar. Sorun, bu amatör deccal taslaklarına "sus ulan" diyecek Süleyman Çelebi"lerin olmaması.

Sıkıntımız en çok bundandır.

Ne diyordu Pasternak: "Ben mehdiyim diyene bir ün idesum gelir / seyürdüben peşine ağzını yarasım gelir"

10 yıl önce
Allah adın zikredelim evvela
'Geç Kalmış Evlilikler' yazısına bir cevap
İstenmeyen tüyler
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı