|
Geç kalınmış bir temasın ardından

45 yaşındayım artık. Bir kez yazmıştım, bir kez daha yazayım. 2009’dan beri fiilen Recep Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği anlam dünyasının ve ortaya koyduğu politik mücadelenin “şerhlerini ve itirazlarını her daim saklı tutup dile getiren” bir destekçisiyim. Bu desteğimi hiç gizlemedim, gizleme ihtiyacı hiç hissetmedim. Hele hele “bu politik oluşumun nimetlerinden yararlanayım da külfetleri başkasının olsun” yaklaşımına hiç girmedim. “Günün birinde lazım olur” diyerek başka mahallelere, başka anlam dünyalarına, başka isimlere gizli-açık selamlar vermedim. Burada ve bu mahallede olmaktan da mutluyum, kalmaktan da… Poz kesmedim, poz keseni de sevmedim.

Bu manada kendimi AK Parti’yi oluşturan ana omurganın milyonlarca gönüllüsünden biri sayıyorum.

“Sen şairsin, sen bilmem nesin, bu politik olaylara bu kadar şey etmesen mi?” diyen arkadaşlarıma da hep saygı duydum tabii ama onların beni çağırdığı yeri de pek içime sindiremedim. “Mücadele etmezsen hayatın ne anlamı var?” fikri daha sıcak geldi bana hep.

Bu mücadele iki türlü yürüdü bende hep. Biri “içerden mücadele”, diğeri “dışarıyla mücadele…” Yani hem destekçisi olduğum anlam dünyasının kendimce yanlış gördüğüm taraflarını düzeltmek için cismimce uğraşıp didindim, hem de bu anlam dünyasına dışardan gelen saldırılarla da “cismimi de aşmak pahasına” savaştım.

“Niçin bu uzun girizgâhı yaptın?” diye soracak olursanız. 2009’dan 2021’e değin geçen bu 12 yılda, ilk kez, ama gerçekten ilk kez beni aşırı heyecanlandıran, çok mutlu eden bir toplantının güzelliği üzerimde de ondan yaptım.

Efendim. AK Parti Gençlik Kolları, 12 yıl sonra ilk kez benim de aralarında olduğum “gençlere yönelik olarak dergicilik yapan isimleri” bir araya topladı ve oturup uzun, son derece verimli, son derece bereketli bir toplantı gerçekleştirdik.

İki net, iki berrak cümle düştü toplantıdan payıma. Birincisi, şu: “Bu masa etrafındaki herkes, gençleri ‘bizim gençler’ diye tanımlıyor ve bu tanımı yaparken hiçbir genci, ama hiçbirini dışarıda bırakmıyor. Masanın etrafındaki herkesin kalbi bu gençler için atıyor.”

İkincisi ise şu: “Gündelik politikanın hayhuyu ile kalıcı olan kültür-sanatın dinginliği birbirine zannedildiği kadar uzak alanlar değil. Küçük kablolamalarla, minik temaslarla, ufak iletişim girişimleri ile bu iki alanın kesiştiği küme belirlenebilir ve bu kümede olağanüstü bereketli “dinamik geçişkenlikler” elde edilebilir. Kültürü, sanatı, düşünceyi “bir sorumluluk alanı” olarak yüklenebilme kabiliyeti gösterebilen 1,5 milyon üyeli AK Parti Gençlik Teşkilatı, memleketin dört bir yanında olağanüstü donanımlı gençler yetişmesinin motor gücü haline gelebilir.

Açık konuşmak lazımsa, pek çoğu ile görevi sırasında yahut sonradan arkadaşlık ilişkisi geliştirdiğim geçmiş AK Parti Gençlik Kolları başkanlarının böylesi bereketli temasları niçin gerçekleştirmediği sorusu artık benim açımdan önemini kaybetmiş bir sorudur. Bu sorunun cevabını aramakla vakit kaybetmeye lüzum yoktur çünkü. Değil mi ki AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Eyüp Kadir İnan, “ben teşkilatımı kültürle, sanatla, düşünceyle buluşturmak istiyorum” diyerek niyetini beyan etmiş ve bunun için seferberlik ilan etmeye hazır olduğunu ifade etmiştir, mesele bitmiştir.

Sadece geride bıraktığımız ayda AK Parti Gençlik Teşkilatı’nın kaydettiği yeni üye sayısı 33 bin. Bu 33 bin insanın “niteliklerini artırıcı” her hamle hem alkışlanır, hem de gücümüz neye yetiyorsa desteklenir.

Tabii burada bir parantez de Eyüp Kadir İnan için açmak istiyorum. Sanırım üçüncü ya da dördüncü kez bir araya geldik önceki akşam. Kanaatim netleşti. Tam bir “sakin güç” insanı Eyüp Kadir Başkan… Ve göreceksiniz, bu sakin gücüyle 2023 seçimlerinin motor gücü haline getirecek teşkilatını. An itibariyle 1,5; seçime kadar 2 milyona dayanacak üye sayısıyla “bizim gençler” bu sefer başka, bambaşka bir “saha gücü” oluşturacaklar.

Ben mi? Ben tabii ki zaman zaman en sert şekilde eleştirerek, zaman zaman en şiddetli şekilde destekleyerek bu yürüyüşü yakından izlemeye devam edeceğim Allah ömür verirse. “Sadece nimetine” değil, “her türlü külfetine” de talibim çünkü. Benim doğup büyüdüğüm mahallenin genetiği budur efendiler. Başka türlüsüne aklımız ermez.

#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
#Eyüp Kadir İnan
2 yıl önce
Geç kalınmış bir temasın ardından
Siyasetin batık bankaları
1908’in darbecileri hiç olmazsa samimiydi... (1)
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı