|
Kültür eylem planı üzerine notlar
Geride bıraktığımız çarşamba, Başbakan Davutoğlu '
'nı açıkladı.


Doğrusu, turizm-kültür ikilemi arasındaki dengeyi tutturacağına, hatta kültür alanına 'pozitif ayrımcılık' uygulayacağına dair bir umut beslediğim Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal beni yanıltmadı. Son derece özenle hazırlanmış, kültür endüstrisinin pek çok derdine şifa olacak, dahası kültürü toplumun geniş katmanlarına yayacak bir eylem planı konulmuş ortaya. Şimdi bu planın unsurlarının vadedilen tarihlerde hayata geçirilip geçirilmeyeceğini büyük bir dikkatle izleme zamanı.



Medeniyet kelimesini meselenin tam kalbine koyan planda, üç anahtar kelime daha var: İnsan, şehir ve kültür.



Planın, bazı alanlarda kimi eksiklikleri olduğunu da ifade etmek isterim. Fakat önce güzellikleri paylaşayım, ardından nasılsa eleştirilerimi de sıralarım.



Planın benim açımdan en dikkate değer tarafı 'gençlerin kültür ve sanat projelerini desteklemek' için ayrılan 50 milyon lira bütçe, özel müzeler için açıklanan yeni destek programı ve özel tiyatrolara verilen desteğin bu yıl tam iki katına çıkarılmış olması. Bunların yanına bir de kültür ve sanat alanındaki sponsorlukların yüzde yüzünün vergi matrahından düşebilecek olmasını da ekleyelim.



Niçin önemsiyorum peki bunları? Çünkü kültürün 'endüstrisiz' ilerlemediğini, ilerlemeyeceğini tecrübe ederek öğrenmiş biriyim. Dolayısıyla kültür alanında hem devlet desteğinin artması hem de özel sektörün sponsorluk meselesinde daha rahat hareket edebilecek olması kültür endüstrisinin elini çok rahatlatır, hareket kabiliyetini çok artırır.



Siz bakmayın bazı 'romantik' arkadaşların 'devlet kültürü desteklememeli' demesine. Tüm dünyada kültür endüstrisi devlet ve özel sektör sübvansiyonuyla var olur. 'Devletin yapmaması gereken nedir' diye soruldukta cevabım 'kültür endüstrisinin bizatihi bir parçası olmamalıdır' olur. Yani tiyatro işletmemeli, koro istihdam etmemeli, yayıncılık yapmamalıdır devlet. Doğru yöntemlerle verilen destekler, bu işlerin tamamının 'devletten daha iyi ve ucuza' yapılmasını sağlar.



Planın hem sevindiğim hem de endişe ettiğim maddelerinden biri 'kültür şehirleri' maddesi. Seviniyorum, çünkü her yıl bir ya da birkaç şehrin 'kültür şehri' ilan edilip o şehirlerde yoğun bir kültürel hareketlenme sağlanmasını çok isterim. Endişe ediyorum, çünkü bu şahane projenin 'şehir bürokrasisi' eliyle berbat edilmesi hiç de olasılık dışı değil. Bu konuda yakın geçmişteki bazı tecrübelerin çok kötü sonuçlar verdiğini hatırlayalım. Tabii, 'kültür şehri' kavramının tıpkı 'marka şehir' kavramı gibi bir 'mavra'ya dönüşmesi tehlikesi de cabası. Bakanlığın bu konudaki planlamasına güveniyorum güvenmesine, lakin dikkatleri üst düzeye çıkarmanın kimseye zararı olmaz.



Gelelim iki devasa kültür merkezi projesine. Ankara'dakinin adı 'Anadolu Kültür Külliyesi', İstanbul'dakinin adı 'İstanbul Kültür Külliyesi' olacak. Özellikle İstanbul'daki kompleksin, Avrupa'nın en büyük kültür alanı olacağını ifade etti Başbakan Davutoğlu. Bu iki külliye de 2019 yılında hayata geçecek. Ankara'yı bilmem, ancak İstanbul'un böylesi anıtsal bir 'kültür kompleksi'ne çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.



Planın benim açımdan güzel sürprizlerinden biri 'kütüphane' ve 'arşiv' meselelerine özel önem verilmiş olmasıydı. Özel kütüphaneler için teşvik programının yanı sıra İstanbul Rami'deki askeri kışlanın 10 milyon kitaplık bir kütüphaneye dönüştürülecek olması heyecan verici. 2018'de hayata geçirilecek kütüphane, Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olacak. Özellikle gençlere yönelik olarak hayata geçecek e-kütüphane ve dijital kültür arşivi projelerini de büyük bir merakla bekliyorum.



Bir de sektöre bir not ileteyim. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde Bakanlık, telif hakları yasasını meclise taşıyacak. Böylelikle senaristinden bestecisine, yönetmeninden şarkıcısına değin herkesin istediği yasal telif düzenlemeleri dünya standartlarına kavuşmuş olacak.



Peki ne eksik planda? Genelde Türk kültürünün, özelde ise Türk edebiyatının dünyaya nasıl tanıtılabileceğine, nasıl açılabileceğine, nasıl ulaştırılabileceğine dair bir yaklaşım göremedim eylem planında. Oysa bence en pratik sorunlarımızdan biri, belki de birincisi bu. TEDA için 'yetmez ama evet' demekte bile zorlanıyoruz. Çok önemli kitaplarımız, çok önemli yazarlarımız dünya dillerine çevrilmeyi bekliyor. Hakeza, yurt dışında bir 'kültür lobisi' oluşturarak Türk kültürünü tanıtma ve yaygınlaştırma işi de öyle.



Ne diyordu Hasan Ali Yücel: 'Onlar da olur yeğenim, onlar da olur. Ortada iyi niyet ve gayret olunca hepsi birer birer yapılır. Merak etme.'


#Kültür eylem planı
#Hasan Ali Yücel
#Pozitif ayrımcılık
#Mahir Ünal
#Anadolu Kültür Külliyesi
8 yıl önce
Kültür eylem planı üzerine notlar
Ölçüyü yanlış yerde tutunca…
Seçmeli dersleri seçmeli
Çarşambanın gelişi perşembeden bellidir
Doğruyu konuşmanın doğru zamanı
Zorunlu din dersi kalkmalıdır