|
Küs değil kırgınız

Kasıtlı ya da kasıtsız, Yunus Emre"ye atılan büyük bir iftira vardır. Zannedilir ki bu büyük şair, "çağdaş" değildir. Yani, çağının dertlerini söylememiş, döneminde yaşanan olaylarla ilgilenmemiştir. Oysa bu bühtan, hilaf-ı hakikattir, yalandır. Yunus, çoğu şiirinde döneminin meselelerine eğilmiş, son derece büyük problemler yaşayan dönemin Anadolu"sunda doğru bildiğini söylemekten ve çözüm önermekten hiç vazgeçmemiştir. "Söz söyleme"nin zor olduğu günlerde Yunus, üzerine düşenin ne olduğunu şöylece ifade eden adamdır: "Aşkım galip geldi yüreğim harlar / aşık olan ar-ı namusu neyler / behey Yunus sana söyleme derler / ya ben öleyim mi söylemeyince"

Öyledir. İnsan söyledikleri yüzünden başkaları tarafından yargılanıp öldürülebilir. Ancak söylemediğinde ölümü kendi elinden olur. Şahsen ben, sözümü söylemeyi çokça önemsediğim için Yunus Emre"nin safında yer tutuyorum. Ben doğru bildiğimi söyleyeyim de Mansur gibi dâra çekileyim. En azından "her şeyi söyledim, içim rahat" diyerek gülümserim ölüm meleğine.

Bu, burada bir dursun.

Pazar gün, genel seçim görünümlü bir yerel seçimi geride bıraktı Türkiye. AK Parti, son sekiz seçimdir olduğu gibi bu seçimde de büyük bir başarıyla çıktı sandıklardan. Geniş halk kitlelerinin teveccühünü bir kez daha kazanarak "bir Türkiye gerçeği" olduğunu herkese net şekilde bir kez daha gösterdi. Doğrusu, 8 seçime girip 8"ini de kazanmış olmayı başarmak dünyada hemen her partinin rüyalarını süsler. AK Parti"yi bu başarısından dolayı kutlarım.

Bizim Üsküdar"ın delikanlılarıyla kurduğumuz bir yazışma grubu var. 22 kişiyiz. En yaşlıları benim. En gencimiz de henüz 19 yaşındaki Sadık. Seçim öncesi, grupta konuşulan temel üç mesele vardı. İlki, Türkiye"ye bir vesayet dayatmaya çalışan örgüt yapılanması ve ülkemize yaptığı kötülüklerdi. İkincisi, Recep Tayyip Erdoğan"ın (dikkat isterim: AK Parti"nin değil) bu seçimde mutlaka desteklenmesi gerektiğiydi... Üçüncüsü ise Recep Tayyip Erdoğan"ın seçim sonrası sonuçlar ne olursa olsun AK Parti"ye yeni bir siyasal dil, yeni bir vizyon kazandırması zorunluluğuydu. Anlayacağınız bizim grup AK Parti"den bir "AK Parti açılımı" beklentisi içerisindeydi.

Pazar gecesi sonuçlar açıklanmaya başladığında ve AK Parti"nin bir kez daha zafere ulaşılacağı anlaşıldığında gruptaki havayı "tamam, şimdi sıra AK Parti"nin kendi içerisindeki dönüşüm ve değişimde" cümlesi belirliyordu.

Niçin böyleydi bu? Anlatayım dilim döndüğünce.

Gezi ve 17 Aralık sürecinde Recep Tayyip Erdoğan"ın başına örülmeye çalışılan çoraplar, çeşitli nedenlerle epeyce gevşemiş durumdaki AK Parti seçmenini birden bire çifte su verilmiş çelik kılıca çevirdi. AK Parti, tüm potansiyelini bir kez daha "kritik bir meseleye" tutundurdu. Böylelikle AK Parti"ye "içerden muhalefet" edebilecek tüm kesimler kendisine ister istemez bir cümle buldu: "Hele bir seçimler bitsin."

Şimdi seçimler bittiğine ve seçmen bir kez daha üzerine düşeni yapıp AK Parti"ye güvenoyu verdiğine göre sesimizi yükseltmenin, AK Parti"den istediklerimizi yüksek sesle dile getirmenin tam zamanı.

Ben ne istiyorum peki? İlki ve en önemlisi, "bütün kesimler için sürdürülebilir bir toplumsal barış ve eşitlik" istiyorum. AK Parti"nin Kürtler konusunda gösterdiği dirayeti Aleviler"e, ulusalcılara, "Gezici" diyerek bir toplamda yazıp çizdiği unsurların "yasa içi" olanlarına da göstermesini bekliyorum. Biliyorum. "Ama onlar" diye başlayan cümlelerden bol miktarda kurulabilir. Fakat AK Parti"nin bu toplumsal barışı "onlara rağmen" sağlayabilecek yegane toplumsal güç olduğu gerçeği bu konuda dile getirilebilecek bütün "ama"lardan daha kıymetli. Bunu birkaç kez söyledim. Ben, 2023 vizyonuna sadece AK Parti seçmeniyle ilerleyen bir Türkiye"nin "kadük bir Türkiye" olacağını düşünüyorum.

AK Parti"nin bütün bahanelerden sıyrılarak toplumsal barışı inşa etmesi gerekiyor/gerekecek. Komşumun sadece ideolojik tercihleri yüzünden, sadece dini algılayış biçimi yüzünden, sadece etnik kimliği yüzünden kendisini mutsuz hissettiği bir ülkede yaşamak, sürekli bir gergin ipin üzerinde cambazlık yapmaya benziyor çünkü. Sosyal medyada, şurada burada durmaksızın "sanal düşmanlıklar" ihdas etmeye uğraşanlara inat, Recep Tayyip Erdoğan"ın toplumun genelini kapsayacak bir "kardeşlik projesi" geliştirecek dirayet ve ferasette bir lider olduğunu biliyorum çünkü. Bu gerginlikle, bu yüksek tansiyonla yol yürümenin yanlış olduğu gayet ortadadır çünkü.

İkincisi, şu meşhur kalkınmacı dilin hızla yeniden ve sağlıklı şekilde üretilmesini talep ediyorum. Saf değilim. AK Parti"nin büyük başarısının anahtar kavramının "kalkınma" olduğunu biliyor, görüyorum. Lakin bu kalkınmacı dilin rakamları önemsediği kadar çevreyi de, mimariyi de, estetiği de, sosyal faydayı da, güzelliği de önemsemesi gerektiğini düşünüyorum. Kötü Mimar Sinan taklitleriyle, berbat gökdelenlerle övünen değil, 12 yılda "işte bu Türkiye"nin dünyaya önerdiği yeni mimari" diyerek ortaya belirgin tek bir eser koyamamış olmayı kendisine dert edinen bir AK Parti talep ediyorum. Sulukule"nin insanlarını Tekirdağ yakınlarında bir yerlere gönderip "kentsel dönüşüm" yapan bir AK Parti değil, "yerinde kentsel dönüşüm"e inanan bir AK Parti hayal ediyorum.

Yerimiz bitti. Cumartesi diğer maddelerle devam edelim Allah ömür verirse.

Ne diyordu Yunus Emre: "Ben gelmedim davi için / benim işim sevi için / dostun evi gönüllerdir / gönüller yapmaya geldim"

10 yıl önce
Küs değil kırgınız
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî