|
Umutsuzluk

Tam kapanmadan hemen önce yurdumuzun kaymak tabakası “kavimler göçü”ne benzer şekilde büyükşehirlerden tatil beldelerine aktı. Üstelik bu kaymak tabakası, açık konuşmak gerekirse “yekpare seküler bir blok”tan oluşmuyor epeydir. Dolayısıyla “bu sekülerler de çok şey canım” cümleleri her ne kadar haklılık içeriyorsa da bir bakıma eksik.

“İyi ama RTE ya da AKP plakalı lüks araçlarına binip güneye süzülen çok sayıda insanın varlığı ile bir derdin var mı?” diye soracak olursanız bana, size cevabım “hayır” olacak. Tıpkı “lüks araçlarının arkasında Atatürk imzası çıkartması olan insanların güneye süzülmesi ile ilgili bir derdin var mı?” sorusuna “hayır” cevabı vereceğim gibi. Yani iki grupla da çok ciddi dertlerim var elbette ama birazdan anlatmaya çalışacağım manzarada son derece önemsiz gruplar ikisi de.

Şu noktada kafam artık çok net: Korona dediğimiz illet, hemen tüm dünyada “sınıfsal bir sorun” olarak da temayüz etmiş durumda. Sadece bir yolun ayırdığı Şirinevler ile Ataköy arasındaki “korona yoğunluk haritası”na baktığımızda da, Hindistan’da “alt kastlar”ın ölüm oranlarına baktığımızda da, Amerika’da sağlık sisteminin dışında kalan insanların koronadan etkilenme oranlarına baktığımızda da durumun “sınıfsal” olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Üstelik hala koronadan korunmanın en iyi yöntemi olan “bağışıklığı artırmak” bahsinde bağışıklık artırıcı ürünlerin ve/veya takviye gıdaların ekonomik karşılığı hakkında da bir fikrim var. Orası da bir “sınıfsal mesele” yani...

En temelinde çalışmazsa hayatını açlık sınırında da olsa idame ettiremeyecek alt sınıfların toplu taşıma kullanım zorunluluğundan kaliteli maskeye erişim meselesine kadar buram buram bir sınıfsal sorun korona. Türkiye’de sağlık sisteminin ücretsiz olması ve tıkır tıkır çalışması sadece “tedavide eşitlik” sağlıyor yani, “hastalık riski oranı”nda değil.

Diğer yandan “Türkiye’nin ekonomisi çok kötü diyenler yine Bodrum’a doğru yola çıktı. Ekonomi kötü olsa bunu yapabilirler miydi?” diyerek tuhaf bir mantıksal dizge geliştiren arkadaşlara da kötü bir haberim var. Bodrum’a ya da tatil beldelerine doğru yola çıkan 50 bin, 100 bin, 200 bin insan Türkiye ekonomisinin durumu hakkında “esaslı bir veri” sağlamaz bize.

Koronanın getirdiği ekonomik daralma, gıda fiyatlarındaki anormal yükseliş, gizli-açık işsizlik, yüksek kur-yüksek faiz dengesizliği falan gibi unsurları yan yana getirdiğimizde gördüğümüz manzara şudur: Ekonomik olarak zor, çok zor bir düzlemdeyiz.

Son alınan tam kapanma kararına hiç görmediğimiz kadar olumsuz tepki verilmesinin öncelikli nedeni tam olarak bu “zor ekonomik düzlem”dir.

Üstelik yine açık konuşmak gerekirse pandemi sürecini bir noktaya kadar fevkalade iyi yöneten, hatta örnek gösterilen Türkiye’de artan vaka ve ölüm sayıları, yerli aşı çalışmalarının bir türlü sonuçlanmaması ve “bu tam kapanmadan sonra ne olacak?” sorusunun belirsiz cevabı toplumsal umutsuzluğu fevkaladenin fevkinde artırmış durumdadır.

Dahası da var. Kabine toplantısında ilan edilen kararların ayrıntılarını “birkaç gün boyunca” tam olarak öğrenememek, İçişleri Bakanlığı’nın “sahip olamazsan sokağa çıkamazsın” dediği belgeleri alacağın siteye erişememek, Türkiye’nin tam kapanma yaşayacağı günden bir gün önce Turizm Bakanımızın “Türkiye’de turistler çok rahat dolaşabilir” açıklaması yaparak muazzam bir iletişim kazasına imza atması gibi unsurlar da bu umutsuzluğu artırıyor. En basitinden “ne oluyor, niçin korona sürecini eskisi gibi yönetemiyoruz? Ne değişti?” sorularıyla dolduruyor zihnimizi.

Küresel salgının tüm ekonomilerdeki olumsuz etkisini hesaba katalım, ülkemizin açıkladığı destek paketlerini tebrik edelim, şu zor günlerde ayakta kalabildiğimiz için şükredelim. Bunlar elbette böyle. Fakat şunu da akıldan çıkarmayalım. 5-6 ay önce ülkece sahip olduğumuz “biz bu işi atlatırız iyimserliği” yerini kasvetli bir umutsuzluğa bırakıyor. Sondajı öncelikli ve tam olarak bu umutsuzluğa yapmanın bir yolunu bulmak şart…

Biriktirilmiş ezberlerin işe yaramadığı bir yeni dünya burası. Öncelikli olarak akıldan çıkarmamamız gereken mesele bence budur.

#Umutsuzluk
#Tam kapanma
#Salgın
#Ekonomi
#Bodrum
#İçişleri Bakanlığı
3 yıl önce
Umutsuzluk
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?
Netanyahu’ya tutuklama tehdidi ve Amerika’nın uluslararası itibarı