|
Ulusların ticari dehaları-II

Geçen yazımızda çeşitli ulusların tAicaret ve gelişme potansiyelleriyle birikimleri arasında doğrusal bir bağlantı kurmuştuk.Birikim açısından yeterince "şanslı" bir ülkede yaşadığımızı söyleyebiliriz. Bunu nispeten dirayetli adımların atıldığı dönemlerde hemen farkediyoruz. Yolu açıldığında çok şeyler yapabilecek özelliklere sahip bir halkımız var. Devletçilikle sivil inisiyatif (demokrasi) arasında bir tercihin tartışıldığı şu günlerde aslında hantal kamu sektörüyle dinamik özel sektör arasındaki farkı da açıkça görüyoruz. İSO Başkanı Hüsamettin Kavi''nin, Odalar Birliği Başkanı''nın açıklamaları bilemiyoru hangi kulaklara gidiyor. Fakat siyasi ve bürokratik kulaklara ulaşmadığı bir gerçek. Çünkü onlar, kendilerini o çok eleştirilen devlet yapısının vazgeçilmez bir parçası, hatta kendisi olarak görüyorlar. Kimbilir belki böylece durumu sağlama aldıklarını düşünüyorlar. Ne yazık ki bizim gibi ülkelerde siyaset ve devlet adamlarının kendini sağlama alması için başarılı bir performans göstermesi, sorumlu oldukları kurumları ihya etmesi filan gerekmiyor. Kategorik teamüle uygun olarak hangi tarafta olduğunu gösteren işaretleri takınmaları yetiyor.

Bu kategorik teamül ne yazık ki hukuk temeline dayanmıyor. Hukuken bir sorun teşkil etmeyen bir çok konu, bu teamüle takılabiliyor. Memur atamalarında, ihalelerde, teşviklerde, mahkemelerde bunu rahatlıkla görebiliyoruz. En yetkili ağızlar böyle söylüyor. "Resmi" adını verdiğimiz kültür, yönlendirici ve taraflı tavrını sürdürüyor. Bu da kamu - devlet ilişkilerindeki hantallığı yaygınlaştırıyor. Çünkü bir kesim, bürokrasideki yerine bu geleneğe sıkı sıkıya bağlı kalarak tutunuyor. Bunları devlet bürokrasinin bu kadar büyük olmasının kaçınılmaz sonucu olarak görebiliriz. Sonuçta kamu kurumları, içinden çıkılmaz hale geliyor. Sanayi ve ticaret merkezlerinde işte bu resmi teamüllere uygun olarak gelişmiş, bir bakıma devlete bağımlı bir ticaret ve sanayi kesimi mevcut. Bunlar, dışa kapalı bir ekonomik ortamda, devletin aldığı önlemler ve teşvikler sayesinde varlığını sürdürmekteydi. Yani dünyadaki serbest pazarın tabii bir uzantısı durumunda değillerdi.

Fakat son yıllarda, bugünkü bürokratik iktidardan önce yaşanan ekonomik hareketlilik ortamında Türk girişimcisi dünyaya açıldı, ticaret ve sanayi erbabı "tabana" yayıldı. Daha doğrusu artık taban olmaktan çıktı. Girişim ruhu, ticaret ve sanayiin yanında sosyal ve siyasi talepleri de beraberinde getirdi. Bu kaçınılmaz bir gerçekti. Fakat sermayenin yayılması, pazarda rakiplerin ortaya çıkması, en kötüsü, bunların sosyal ve siyasi taleplerinin gelişmesi, hatta gelip büyük şehirlere dayanmaları, imtiyazlarla palazlanmaya alışkın olan kapalı pazar ekonomicilerini rahatsız etti.

Dikkat edersek, siyasal tercihleri yukarıdan gelen dayatmalara uymayan şehirlerimizin ekonomi alanında da başarılı olduklarını görürüz. Çünkü bir kez bir yerde girişim ruhu ve organizasyon potansiyeli varsa, orada ekonomik gelişmenin yanında sosyal gelişme de kaçınılmaz oluyor. Onu durduran şeylerin neler olduğu da belli oluyor.

Ulusal birikim büyük kopukluklar da yaşasa, bilgi teknolojisi, çağımız insanına bilgi dolaşımı açısından büyük imkanlar sunuyor. Singapur, Malezya, G. Kore gibi ülkeleri düşünelim. Bunların birinci özelliği dışa açılmaları, ulusal sınırlarıyla yetinmemeleri. 1952''de dedelerimizin kurtarmaya gittiği G. Kore ile bugünkü G. Kore arasındaki fark ortada. Yollarımız Hyundai ile doluyor. Bizse deprem dolayısıyla ABD''nin tekstil kotasını artırmasını bekliyoruz.

Hamasi nutukları bir kenara bırakıp dünya ticaret ve siyasetindeki yerimize bakalım. Nereden nereye geldiğimizi görelim. Dışa kapalı bir ekonomik gelişme olmayacağı gibi, siyasi gelişme de olmaz. İnsanımız her fırsatta, gelişme potansiyelini içinde taşıdığını göstermiştir. Siyasetin görevi bu potansiyelin yolunu açmaktan başka bir şey değildir.


٪d سنوات قبل
Ulusların ticari dehaları-II
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle