|
35 milyar dolar ve ‘uçuşa yasak bölge’
Avrupa Birliği (AB), Suriye iç savaşının tetiklediği mülteci sorunu nedeniyle,
tarihinin en zorlu aşamalarından birisini yaşıyor.
Küresel finans krizinin ana ve artçı etkilerini yönetmede ciddi hatalar yapan AB, Almanya'nın direttiği ekonomik kriterler ve Avrupa Merkez Bankası'nın müdahalede geç kalması nedeniyle, ağır ve sıkıntılı bir toparlanma sürecinden geçmekte
. İşsizlik, genç nüfus kaybı, büyümede ciddi sorunlar gibi başlıklarda çok zor günler geçirmekte olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin,
ağırlıklı olarak Suriye'den gelen mültecilere, paniğe girerek, kapılarını kapatmaları, tam bir insanlık trajedisine sebep oldu.


Son küresel finans krizinin sebep olacağı ekonomik ve sosyal tahribata yönelik tedbirler noktasında

, o zaman da geç kalmış olan ve sürecin başlangıcında uyguladığı ve dayadığı sert ekonomi politikaları nedeniyle,

bugün Avrupa'ya gereğinden fazla bedel ödettirdiğini fark etmiş olan Almanya;
aynı hatalı tutumun 'Suriye ve Mülteci Krizi'nde de tekrarlandığını erken fark etmesi sonrasında

, durumu kurtarmaya çalışıyor. Ancak, Merkel'e küresel finans krizinden kızgınlığı olan AB ülkeleri, birikmiş tepkilerini adeta 'Suriye ve Mülteci Krizi'ne saklamış gibi gözüküyorlar.

Öyle ki, AB devlet ve hükümet başkanları zirvesi öncesinde, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, Almanya Federal Başbakanı Merkel'in iltica politikasına açıkça cephe almış durumdalar ve Fransa da bu gruba katılmış gözüküyor.


Merkel'den 'uçuşa yasak bölge' çıkışı

Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan ve Polonya'nın içinde yer aldığı 'Visegrad Grubu', iltica politikasında açıkça Almanya'yı izlemeyeceklerini ve Almanya'nın davet ettiği mültecilerle ilgilenmeyeceklerini açıklamış durumdalar.

Bu tutum, açıkça, AB Liderler Zirvesi öncesinde, Başbakan Merkel'in izlediği mülteci politikasına karşı baskının artması anlamına geliyor

ve Alman basınındaki yorumlarda, Merkel'in siyasi geleceğinin de risk altında olduğundan ve kendisi için tarihi bir oylama yaşanacağından söz edilmekte.

Merkel ise, geri adım atmadığı gibi, Suriye iç savaşı ve sebep olduğu mülteci sorunu nedeniyle, bu konunun AB'nin iç ahengi üzerinde sebep olduğu tahribatı telafi etmek adına, Türkiye'nin uzun bir süredir dile getirdiği 'uçuşa yasak bölge' tezine yaklaşmış durumda

ve bugün bu tezi hararetle savunduğunu görüyoruz. Keşke, Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Hükümet'in gördüğü riskleri ve kritik önemdeki bir çözümü AB tarafı daha önceden fark edebilseydi.



Başbakan Davutoğlu'nun, hafta sonu, Erzincan temasları sonrasında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin fırtına obüsleri PYD saflarını bombalarken, yaptığı açıklamada, Rusya ve Suriye Rejimi'nin izlediği politikanın, bizzat Türkiye ve AB'yi mülteci sorunu ile köşeye sıkıştırmaya teşebbüs etmek anlamına geldiğini, Almanya Şansölyesi Merkel de teyit ediyor.

Nitekim, Türkiye'nin uzunca bir süredir savunduğu, mültecilerin korunmasına yönelik bir 'uçuşa yasak bölge' kavramını artık Merkel Yönetimi de
.

Suriye'de mültecilerin korunması amacıyla bir bölge oluşturulmasını talep eden Merkel, kendi ifadesi ile, “mevcut durumda taraflardan hiçbirinin hava saldırıları düzenlemeyeceği bir bölge, yani bir tür uçuşa yasak bölge oluşturulmasının yararlı olabileceğini” ifade ediyor.

Bölgede, Esad yanlıları ile Esad karşıtları arasında, mülteciler yararına, böyle bir 'uçuşa yasak bölge' konusunda anlaşma sağlanabilirse çok yararlı olacağını belirten Merkel,

terör örgütü IŞİD'in pazarlık dışında tutulması gerektiğini de vurguluyor.



'Türkiye'ye anlayış gösterilmeli'

Başbakan Merkel, Türkiye'nin 'uçuşa yasak bölge' argümanını desteklemekle kalmıyor; Rusya'nın hava saldırılarıyla Halep bölgesindeki durumu daha da karmaşık hale getirdiğini belirtiyor. Merkel, Türk siyasetçilerinin kendilerini eleştirdiğini; bir yandan,

AB ülkelerinin ve liderlerinin sığınmacıları neden almadıklarını izah edemezken,

diğer taraftan Türkiye'nin sınırlarını bu insanlar için açmasını talep etmeyi de bilirken,

Türkiye'nin eleştirisini anlayışla karşılamak gerektiğinin de

altını çiziyor.

Avrupa gazeteleri ise, ilginç bir şekilde, 18-19 Şubat'ta gerçekleştirilecek AB Liderler Zirvesi'ni Şansölye Merkel için bir 'siyasi ölüm-kalım meselesi'ne dönüştürmüş durumdalar.


AB üyesi ülkelerin, halen Türkiye'ye verilmesi taahhüt edilen 3 milyar euroluk mültecilere yönelik mali desteği bir araya dahi getiremediğinden söz ederken, Fransa Başbakanı Valls'in Merkel'in mülteci planını desteklemeyeceklerini açıklaması, AB Liderler Zirvesi'nden Merkel'in yenilgiyle çıkabileceği ihtimalini güçlendirdi.

Bu durum Rusya'nın elini güçlendirecek ve bir anda Obama Yönetimi, Avrupa'daki en önemli müttefiki olan Almanya'yı ve Merkel'i yalnız bıraktığını fark etti ve övgüler yağdırmaya başladı; ama sanki çok geç.

Başbakan Davutoğlu'nun Erzincan'daki açıklamaları da, bu durumda teyit oldu; 'Rusya'nın bombalaması, hem Türkiye'ye, hem AB'ye tuzaktır.'



Dünya Bankası'nın üç aylık Ortadoğu Raporuna,

Suriye'deki savaş nedeniyle Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır'ın şimdiye kadar 35 milyar dolarlık ekonomik zarara uğradığını

iddia ediyor. Yaklaşık beş yıl önce patlak veren savaş, Suriye içinde 13 milyon insanı iç, Suriye'ye komşu ülkelerde ise, 4 milyon insanı dış mülteci yaptı.

Şimdiye kadar 260 bin insanın yaşamanı yitirdiğinden endişe duyulan Suriye'de, Obama Yönetimi'nin pasif tutumu ve Rusya'nın her zamanki hoyratlığının bedelini, Türkiye ve Avrupa ödeyecek. Hadi, bizi dinlemiyorsunuz, Merkel'i duymamazlıktan gelmenizin anlamı nedir ki?



#uçuşa yasak bölge
#merkel
#suriye
8 yıl önce
35 milyar dolar ve ‘uçuşa yasak bölge’
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle