|
Haider Viyanası"ndan röportajlar (2)

Doğrudur, Haider''in Avusturyalı seçmenlerin üçte birinin oyunu alabilmesi bu ülkede hafızaya/hatırlamaya değer verilmemesindendir.

Dünkü yazıda sözü Nadir Nadi''nin 9 Haziran 1938 tarihinden başlayarak Cumhuriyet gazetesinde yayınlamaya başladığı "Hitler Viyanası''ndan Röportajlar" başlıklı yazı dizisine getirerek noktalamıştık. Yıllar öncesinin bu yazı dizisi de nereden çıktı, demeyin. Günlerdir "Haider Viyanası''nı" konuşup, Batı''nın yeni asırdaki yenilik arayışının ilk ürününün nasıl olup da ırkçı bir hükümet biçiminde ortaya çıktığını tartışmıyor muyuz? Yine dünkü yazıda hatırlattığım gibi, bütün dünya şimdi Avusturya''da Haider gibi birisinin halkın üçte biri tarafından tercih edilmesinin nedenlerini araştırıyor. AB üyesi bu ülke nasıl bir ülke ki, Nazizmin toplama ve yoketme kampları sözkonusu olunca "Üçüncü Reich''ın düzenli bir istihdam politikası vardı" ya da bunlar sadece "Nasyonal Sosyalizm''in cezalandırma kamp larıydı" türünde laflar eden Haider gibi bir faşisti bütün tepkilere rağmen bağrına basmaktan geri kalmıyor. Karşılaşılan manzaranın açıklamasını hemen herkes, Avusturyalılar''ın ev ödevlerini gerektiği gibi yapmadıklarında, Naziler''le sıkı işbirliği yapmalarına rağmen "Nazizm''in ilk kurbanı" olarak sunulmalarının üzerine yattıklarında buluyor. Bütün bu açıklamalar özü itibariyle, toplumların da tek tek insanlar gibi gerektiğinde mutlaka "divan"a yatmaları gerektiğine ve dolayısıyla "mutlu" ve "iyi" bir hayatın insanlar gibi toplumlara da kolay bahşedilmediğine haklı olarak dikkat çekiyor.

"Mutlu" ve (ya da) "iyi" bir hayatın kolay olmadığı, uzun ve bilinçli bir çaba gerektirdiği yolundaki bu tespit tabii ki yalnızca Avusturyalılar için geçerli değil. Her insan ve her toplum bu yolu izlemeli. İşte, birçok örnek gibi Nadir Nadi''nin sözünü ettiğim yazı dizisi de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Nadir Nadi, "Hitler Viyanası''ndan Röportajlar" başlıklı yazı dizisine şöyle başlamış: "Göğsüne ayyıldızlı bir rozet takmadan gitme demişlerdi, müşkül vaziyette kalırsın... Senelerden beri hasretini çektikleri bir rejime yeni kavuşan Viyanalıların Nazi olmayanlara, hele Yahudiler''e karşı bazı taşkınlıklarda bulunduklarını işitiyordum. Fakat göğsüme rozet takmamaya karar verdim. Takmayacağım. Şimdiye kadar yapmadığım bir şeyi giderken tatbike kalkmayı mânasız buluyorum. Bir defa Yahudiler''e hiç benzemem. Evet rengim esmerdir. Fakat oldukça sevimli, bilhassa profilden bakıldığı zaman pek muntazam bir burnum vardır. Yahudi olmadığıma dair bundan daha kuvvetli bir emare bulunabilir mi?"(!) Nadir Nadi, o "sevimli" ve "muntazam" burnuna rağmen bir Yahudi sanılmasından çok çekinmektedir: "Benim yakamda bir yeşil yaprak bile yok. Yanlışlıkla üzerime saldırılmasından çekiniyorum. Şimdiye kadar hiçbir ferdinden tatsız muamele görmediğim bir şehirde Yahudi zannedilerek hakarete uğramak beni sükutu hayale uğratacak, müteessir edecek, hatta Avusturyalılar''dan da Naziler''den de soğutacak..." Nadi, Viyana sokaklarında dolaşırken, kitapçı dükkanlarının vitrinlerinde "zamanımızın büyük adamlarına dair eserler" arasında "en fazla nazarı dikkati celbeden üç isim"in "Atatürk, Hitler ve Mussolini" olduğunu söylemektedir. Yüksek öğrenimini Viyana''da yapmış olan Nadir Nadi katıksız bir Yahudi düşmanıdır: "Dostum Fritz''le tatlı tatlı konuşurken, onu kızdırıp söyletmek için şakacıktan isyan ettim: -Artık fazla ileri gidiyorsunuz dedim. Yahudilere yaptıklarınız insanlık namına ayıp olmuyor mu? Hadi resmî vazifelerden uzaklaştırmanızı kabûl edelim; kahvelere, lokantalara girmekten men edilmeleri nedir? Evli kadınları, geceleyin yatakl

arından kaldırıp kışlaları süpürtmek ne oluyor? Genç kızlara Prater''de saatlerce jimnastik yaptırmanız bir nevi sadisma değil mi? Yazık, yazık: Bunlar ağır başlı insanlara yakışmaz doğrusu! İsyanım samimi değildi, çünkü senelerden beri zavallı Avusturyalılar''ın Yahudiler''den neler çektiğini iyi biliyordum (...) Burada iki yüz bin halis Yahudi var. Bir o kadar da yarın Yahudiler''i ve dönmeleri, yani sonradan Hristiyan olanları hesaplayınız: İki milyon nüfusta yüzde yirmi eder. Bütün Fransa''da dört yüz binden fazla Yahudi bulunmadığını düşünürseniz, yüzde yirmi nispeti Avusturya aleyhine korkunçtur. Bu dört yüz bir insan, harsına, kültürüne, milli benliğine tamamiyle yabancı olarak halkın sırtına bir sülük gibi yapıştı." Nadi, şu günlerde çokça tartışılan "Anschluss" (Almanya''nın Avusturya''yı ilhakı) konusundaki düşünceleriyle de Haider''in dedesini aratmamaktadır. "Anschluss, Avusturya halkına taze bir hayat aşılamış"tır diye söze başlayıp, çoktan beri "kokuşmuş" olan Avusturya''nın Hitler tarafından kendine getirildiğini söylemektedir: "Hitler onu birkaç saat içinde kaldırıvermekle en büyük iyiliği şüphesiz, leşi koynunda saklamak felaketine uğramış bulunan Avusturya halkına yaptı."

Görüldüğü gibi, artık pek sır olmayan Nazizm taraftarı bu satırlar bir dönem Türkiye''de de iyi günlerini yaşamıştır. Fakat bu tür metinler ve tavırlar sözkonusu olduğunda Türkiye''nin dikkate değer özel bir durumu var. Bilindiği gibi, bu satırların yazarı genç Nadir Nadi sonradan kalemi bırakmamış ve uzun yıllar memleketi aydınlatmaya devam etmiştir. İşte bize özel olan budur. Batı''da Nazizm ve Faşizm''le bu derece içli dışlı olan aydınlar savaş sonrasında kaçacak ya da saklanacak delik aramakla meşgulken, bizde yeni dönemin yeni rehberleri olarak boy göstermişlerdir. Hitler ile yoldaşlığı bu kadar ileri götüren kalemlerin kamusal hayattan dışlanmaları, küçük görülmeleri, aşağılanmaları tabii ki aklı başında bir toplumun göstereceği en yerinde tepkidir. Bu tür satırlar bağışlanamaz da. Zaten biraz olsun vicdanı olan bir insan, eğer bir dönem bu derece aşağılara inmişse, ağzından bundan böyle kamusal hayata ilişkin bir tek sözcük bile çıkmaması için neredeyse yemin eder. Ama bizde nerde...

Doğrudur, Haider''in Avusturyalı seçmenlerin üçte birinin oyunu alabilmesi bu ülkede hafızaya/hatırlamaya değer verilmemesindendir. Pekiyi ya bizde? Nadir Nadi ırkçılığın tek ideologu muydu?

Ya çoğu şimdi hayatta olmayan diğer "rehberler" bu konuda neler düşünüyorlardı? Bırakalım dünü, ya şimdi birçok "fikir adamı" ne düşünüyor?

Sonuç olarak ben derim ki, Avusturya''nın Haider''ine şaşacak yerde onu ortaya çıkaran süreci anlamaya çalışalım...

25 yıl önce
Haider Viyanası"ndan röportajlar (2)
Ve gelecek geldi: Sadece “alo” diyecektik değil mi?
Vatana hizmet tertibinden maaşa bağlanan şâirimiz
Netanyahu soykırımı Batı Şeria’ya taşırıyor
Çorum kampımız da rüya gibi geçti “beşinci mevsim” gibi… (2)
AK Parti’de bir şey değişince her şey değişecek