|
"Ordu"yu konuşmak

Önceki yazımın üzerinden iki gün geçtiği için hatırlatmam lazım: Türkiye''de “Ordu”ya ilişkin algı türlerini ve buradan hareketle nasıl algılanması gerektiğini konuşuyorduk.

Dikkat ederseniz “TSK” demiyorum; kendisinden “Ordu” olarak söz ediyorum.

Çünkü, bazı yüksek rütbeli komutanlar tarafından arada bir hatırlatıldığı gibi, TSK''nın “diğer ordulara benzemediği” tespiti bugünün dünyasında artık geçerliğini yitirmiştir. Tabii olarak “TSK” da, “FSK”, ASK” “İSK” (…) gibi başına hangi ülkenin adını koyarsanız koyun bir “devlet aygıtı”dır. “TSK''nın ülke tarihi içindeki yerinin farklı olduğu, dolayısıyla farklı bir muamele görmesi gerektiği” yolundaki bir itiraz da artık geçerliliğini kaybetmiştir, çünkü “Tarih” epeyce geride kalmıştır. Ayrıca, hatırlayacak olursanız, sadece TSK değil, benzer diğer SK''lar da tarih içinde ülkelerinde farklı roller üstlenmiştir.

Ama artık bu “defter” kapanmıştır.”Ordu” adını verdiğimiz devlet aygıtı madem ki hâlâ –daha doğrusu ne yazık ki- insanoğlunun tarihten silemediği bir gerçekliktir, o halde bugünün meselesi bu “devlet aygıtı”nı demokrasi ilkeleri çerçevesinde hak ettiği yere yerleştirmekten ibarettir.

Demek ki, TSK''nın yok “İç Hizmet”, yok “Milli Siyaset Belgesi”, olmadı “Emasya”, daha da olmadı “muhtıra” gibi demokrasinin kaldıramayacağı bir takım formüller ile “bambaşka” olduğu –ve olması gerektiği- “başkalarına benzemediği” yolundaki ısrarı da geçerliliğini yitirmiştir. Ülkedeki yönetim biçiminin “demokrasi” olmaması gerektiğini söylüyorsanız o başka tabii ki…

Beklenmesi gereken gelişme, kısaca, TSK''nın ülkedeki toplumsal-siyasal gelişmelere ilişkin “a priori” biçimde “taraf” olmaktan uzaklaşması, bu çerçevedeki “ideolojisi”ni terk etmesi ve sonuç olarak demokrasilerde karşılaşılan benzerlerine dönüşmesidir.

Bu basit çözüm formülünün –herkes gibi- kendisine de iyi geleceği açıktır.

Bir adım daha atalım:

Peki bu sürecin işlemeye başlayabilmesi için -Lenin gibi soralım!- ne yapmalı?

Yapılması gereken işlerin bir bölümü “toplum”a düşüyor. Bir kere her şeyden önce, “Ordu”dan söz ederken söze “cumhuriyetin ve laikliğin bekçisi” ya da karşıt versiyonu çerçevesinde “göz bebeğimiz”, “peygamber ocağı” gibi sıfatlar kullanarak başlamamamız gerekiyor. Biraz önce söyledim, o bir “devlet aygıtı”; o bir “göz bebeği” ya da “peygamber ocağı” değil. Yasaların çizdiği çerçeve içinde yurt savunmasını üstlenen bir “bekçi” sadece, bir aygıt o artık…

Böyle yapmak gerekiyor, çünkü toplum olarak “Ordu”dan söz ederken söz konusu –ve benzer- sıfatlarla söze başladığımız zaman, “Ordu”da, Genelkurmay Başkanı''nın ağzından “Biz askere Allah Allah diye taarruz ettiriyoruz” şeklinde konuşmaya başlıyor. Bu çıkış da gereksiz doğrusu. Düşünün ayrıca, dünyada “cephe savaşı” mı kaldı?

Demek ki, başta toplumun sözcülüğüne soyunan medyanın “Ordu”ya vakti geçmiş sıfatlar takması gibi, “Ordu”nun bu sıfatlara sığınarak savunmaya geçmesi de aşılması, geride bırakılması gereken bir ruh halidir.

İkinci olarak, “Ordu”yu oluşturan muvazzaflarla ilgili sıfat, ya da kimlik arama işini de tadında kesmek gerekiyor. Bu konuya ilişkin son günlerde sıkça karşılaştığımız “tahliller” işi daha da karmaşık bir hale getirecektir. “Ordu”daki bir kısım muvazzafları sıkı “laik-kemalist”, çoğunluğu oluşturanları ise “dindar-legalist” olarak sınıflandırmaya çalışmak beyhude olduğu kadar son derece “tehlikeli” de bir çabadır. Çünkü biz dikkatimizi “Ordu” kadrosunun taşıdığı farklı niteliklere değil, onun bir “kurum” olarak nerede durması gerektiğine çevirmeliyiz. “Ordu” kadrosu tabii ki bir “bütün” olarak kalmalıdır. Çareyi bu kadronun sınıflandırılmış niteliklerinde aramak gerçekten tehlikeli bir arayıştır.

Evet, “Ordu” bir bütündür ve içinde barındırdığı kadronun sergilediği niteliklerden bağımsız biçimde bir bütün olarak, yani bir “kurum” olarak demokrasinin enlem ve boylamları içine çekilmelidir.

14 yıl önce
"Ordu"yu konuşmak
Düşünemeyen insan, Batılı Leviathan düzeni ve İslâm’ın direnişi
Dostluk üzerine...
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu