|
RTÜK"ün "ilke ve esaslar"I

RTÜK Başkanı Nuri Kayış''ın iki hafta kadar önce Eskişehir Anadolu Üniversitesi''nde düzenlenen bir konferansta söylediklerine Yeni Şafak geniş yer vermişti. Kayış, son anda bir erteleme olmazsa 26 Nisan''da yapılacak "frekans ihalesi"ne ilişkin olarak şöyle diyordu: "Medya patronlarına bir TV yetmiyor, birçok kanalı kontrol etmek istiyorlar. Türkiye''de televizyon kuruluşlarının hepsi zararda. Buna rağmen, televizyon sahibi olabilmek için inanılmaz bir yarış yapılıyor. 26 Nisan''da yapacağımız ''Ulusal Kanal İhalesi''nden yaklaşık 100 trilyon lira gelir bekliyoruz. Yani patronlar zarar ettiklerini bildikleri bir işe önümüzdeki ay 100 trilyon lira daha yatıracaklar. Bunun ardında güçlü bir silaha sahip olma arzusu yatıyor."

RTÜK Başkanı''nın söyledikleri doğru olmasına doğru; ama düşünün ki, ülkedeki "Ulusal Kanallar"ın RTÜK Başkanı''nın bizzat betimlediği bu çerçeve içerisinde dağıtılmasına fırsat veren de yine RTÜK''ün bizzat kendisidir! Bir kurumun bizzat kendisinin sorumlu olduğu bir uygulamadan bu derece şikayetçi olması, çok tuhaf doğrusu! "Ulusal Kanal İhalesi"nin arkasında madem bu derece "karanlık emeller" vardır, bu "emeller"e herkesten önce bu konuda söz sahibi olan RTÜK''ün karşı çıkması gerekmez mi? "Ulusal Kanalların" ulusun menfaatine uygun bir biçimde dağıtılması için farklı "kriterler"ler saptamak o kadar mı imkansız?

RTÜK Başkanı Nuri Kayış, Anadolu Üniversitesi''ndeki konuşmasında "TV''deki Türkçe" konusunda da şunları söylüyordu: "TV''lerin dilimize karşı özensizliği, görevlendirdiği spiker ve sunucularda da kendisini gösteriyor. Okuduğunun anlamını tam bilmeyen, vurgulaması, tonlaması yetersiz kişiler, eğer yüzleri güzelse televizyonlarda baş köşeye oturabiliyor."

Kayış''ın bu sözleri de doğru olmasına doğru; ama bakalım RTÜK okuduğunu anlıyor mu?

RTÜK''ün belirlediği "Program Yayın İlkeleri ve Usulleri"ni gözden geçirince, dikkatimizi çeken ilk husus, bu ilke ve usullerin Anayasa''nın pek bilinen bazı maddelerini çok hatırlatması. "Madde 17"de yayıncı kuruluş için "Türk Milleti''nin bütün fertlerinin Atatürk ilke ve inkılaplarına, Anayasa''da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, bütün hak ve hürriyetlere saygılı, (...) yapıcı, yaratıcı ve faydalı kişiler olarak yetişmelerini hedef alacaktır" şartının getirildiğini görüyoruz. "Buna göre", yayıncı kuruluş, "Türkiye Cumhuriyeti''nin varlık ve bağımsızlığına, milli güvenliğe, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne (...) aykırı yayınlar yapmayacaktır." Yayıncı kuruluş, yayınlarında, "Türk Silahlı Kuvvetleri''nin ve askerlik hizmetinin önemini belirten, askerlik hizmetini sevdiren ve bu yönde halkımızı bilgilendiren programlara yer verilmesine özen gösterecek"tir.

Görüyorsunuz "yayıncı kuruluş"un işi çok zor! Yayıncı kuruluşun görevleri tabii ki bununla da bitmiyor. "Trafik kurallarının öğretilmesi", "vatandaşlık bilincinin yerleştirilmesi", "milli ve manevi değerlerin yaşatılması" filan da "yayıncı kuruluş"un görevleri arasında. Yayıncı kuruluş, milli bayramlar ve 10 Kasım''ı da unutmayacak, "sigara, alkol, uyuşturucu, kumar gibi zararlı ve kötü alışkanlıkların asgariye indirilmesi, hatta yok edilmesi" için uyarıcı programlar yapacaktır.

Görüyorsunuz "yayıncı kuruluş"dan istenmeyen şey kalmamış; "zararlı ve kötü alışkanlıklar"ın "hatta yok edilmesi" bile onların görevleri arasında! Oldu olacak, bari döviz kurlarının aşağıya çekilmesi ve enflasyon indirilmesi de yayın kuruluşlarının görevleri arasına sokulsaydı!

"İlke ve esaslar"a göre, yayıncı kuruluşlar haber ve olayları güzel bir Türkçe ile "dinleyiciyi rahatsız etmeyecek bir tonda, abartısız ve yorumsuz olarak sade bir dille" sunacak, gençlere "ülke çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tutan bir dünya görüşü kazandıracak"tır. Yayıncı kuruluşlar ailelere yönelik programlarında "yaşama sevinci uyandırıcı, kadın ve erkeğin birbirlerine yardımcı varlıklar olduğunu" vurgulayacak ve bu arada "Çiftçi ve köylüler ile çeşitli iş ve meslek gruplarına yönelik eğitim program ve yayınları" da unutmayacaktır. Siyasi partilerle ilgili haber ve yorumlarda "siyasi partilerin saygınlığını zedeleyecek unsurlar" bulundurmayacaktır.

Benim bu "İlke ve esaslar"da en çok ilgimi çeken bir bölüm de "Kültür programları"na ilişkin. Şöyle diyor RTÜK anayasası: "Kültür programlarında, Türk Kültürü''nün evrensel kültürün ayrılmaz zengin bir parçası olduğu ilkesi doğrultusunda, bu kültürün evrensel kültürle bütünleşmesini sağlayacak..." (!) Oldu mu şimdi? "Türk kültürü" eğer ilk cümlecikte söylendiği gibi zaten "evrensel kültürün ayrılmaz, zengin bir parçası" ise, bu kültürü ikinci cümlecikte "evrensel kültürle bütünleştirme"nin ne gibi bir anlamı olabilir!

Sonuç olarak, "İlke ve esaslar"dan belli ki RTÜK ne söylediğinin pek farkında değil... Bu "İlke ve esaslar"la mı çoğulcu, hümanist, şiddeti özendirmeyen, bütün kültürlere eşit mesafede, tarafsız, özetle aklı başında bir yayın sağlanacak? Bu "İlke ve esaslar"ın daha askerlik hizmetinin eleştirisine bile tahammülü yok!

Not: Tam noktayı koymuştum ki, "Frekans ihalesi" ertelendi. Belli ki bazı gruplar "yasadışı" durumu sürdürmek istiyor. Bu işin başka bir cephesi; ben yukardaki satırların "İlke ve esaslar" açısından okunmasını dilerim...

23 yıl önce
RTÜK"ün "ilke ve esaslar"I
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî