|
Yarın seçim günü!

Türkiye yarın sandığa gidiyor. Yakın tarihin en kritik seçimi için seçmenler yarın sandık başında olacak. Tüm dünyanın yakından takip ettiği seçimlerin ardından en çok merak edilen konuların başında ekonomi ve dış politikadaki olası adımlar geliyor.

Türkiye 2002 yılından sonraki dönemde ve özellikle son 10 yılda güçlü bir bölgesel aktör haline dönüşürken Pandemi dönemi ve ardından Rusya-Ukrayna Savaşı ile beraber izlenen politikanın bir sonucu olarak küresel konularda da üst düzeyde belirleyici bir rol üstlendi.

Batı ile yaşanan sıkıntılara rağmen devam ettirilen AB üyeliği süreci ve her türlü olumsuz gelişmeye karşın NATO’da devam eden etkin konumu Türkiye’yi yakından izlenen ve söz sahibi bir aktör haline getirdi.

Pandemi dönemi ve sonrasında atılan adımlar ile tedarik zincirlerinden alınan pay artarken dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin Batı’dan Doğu’ya doğru kayması süreci iyi değerlendirilerek “Türkiye’nin sıklet merkezi” olması sıfatı pekiştirildi. “Yeniden Asya” ve Afrika açılımları sadece uluslararası ilişkiler alanında değil ekonomi ve enerji tarafında da pek çok fırsat sağladı. “Eksen kayması” eleştirilerine rağmen Türkiye’nin yükselen Asya ile ilişkileri güçlendirildi. Hükümetin bu alandaki mevcut politikası ile muhalefetin yaklaşımındaki ayrışma seçim sonrası döneme ilişkin merakı da artırdı.

Diğer yandan dönem dönem Türkiye’nin haklı gerekçeleri çerçevesinde Batı İttifakı ile ilişkilerin gerilmesi, ABD’nin bölgedeki faaliyetlerinin Türkiye’nin çıkarları ile çelişmesi ve nihayet komşu ülkelerdeki istikrarsızlıkların bileşimi çeşitli açılardan ekonomiyi zorlayan sonuçlar doğurdu. Türkiye’nin ekonomi politikasının ana akım politika önerilerinden farklılaşması da seçim sonrası için yakından izlenen alanlardan birisinin ekonomi olmasına neden oldu.

Hal böyle olunca pek çok uluslararası finansal kurum da seçim sonrası olası senaryolara ilişkin analizler yayınlamaya başladı. Son olarak Bank of America, seçimi muhalefetin kazanması durumunda politika faizinin %50’lere kadar çıkabileceği ve buna rağmen TL’deki değer kayıplarının da %25’lere ulaşabileceğini ifade eden bir değerlendirme raporu yayınladı.

Benzeri şekilde Goldman Sachs da muhalefetin seçimleri kazandığı senaryoda politika faizinin keskin bir şekilde artırılacağını ifade etti. Ancak buna rağmen TL’deki değer kaybının da daha belirgin olacağı vurgulandı.

Fitch, farklı politika tercihleri nedeni ile seçimleri çok önemli bir dönüm noktası olarak nitelerken olası uzun süreli bir siyasi belirsizliğin makroekonomik baskıları şiddetlendirmesi ihtimaline dikkat çekti.

Örnekleri çeşitlendirmek mümkün. Ancak neresinden bakarsanız bakın yarının her alanda ve anlamda “önemli bir seçim” gününe dönüşmüş olduğu aşikâr. Elbette Türkiye’de seçmen sadece ekonomi ve dış politikaya bakarak oy davranışında bulunmuyor. Hatta diğer ülke örneklerinde gördüğümüz “ekonomik koşullar ile iktidar partisinin oyu arasındaki korelasyon” da çoğu zaman Türkiye’de çalışmadı. Pek çok seçimde ekonomik koşulların ikinci planda kaldığını, dış politika duruşu ve milli meselelerdeki yaklaşımın seçmen tarafından öncelendiğini gördük.

Ben bu seçimde de benzeri bir tablonun ortaya çıkma ihtimalinin daha güçlü olduğunu değerlendiriyorum. Öte yandan Erdoğan’ın şahsına yönelik sempatinin de seçim analizlerinde göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Dahası seçmenin oy kabinine girdiği anda tetiklenen alışkanlıklarının da anketlere yeterince yansımıyor olduğunu bir kenara not etmek lazım.

#Seçim
#Ekonomi
#Recep Tayyip Erdoğan
#Politika
#Levent Yılmaz
1 yıl önce
Yarın seçim günü!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Futbolun incileri...
Darbe demek ölüm demektir kan demektir
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!