|
AK Parti"nin 2. kuruluşu 17 Aralık 2013 olabilir mi

Türkiye"de yeni bir muhalefetin ortaya çıkmıyor oluşunun nedeni eskiye dönme ihtimalinin hala var olmasıdır.

Özgürlükçü, reformcu, halkla sağlıklı ilişki kurmuş, geçmişle yüzleşmiş ve güncel bir muhalefet, ancak eski Türkiye"ye dönüş ihtimali sıfırlandığında ortaya çıkabilir.

CHP ve MHP"nin bu garip siyaset dışı durumu, gücünü halktan ve meşru siyasetten al(a)mamalarından kaynaklanıyor. CHP, Erdoğan karşıtı ittifakın suiistimal ettiği, kişiliksizleştirdiği amorf bir "şey"e dönüşmüş durumda. Nedenini yazdım, gücünü halktan değil, oligarşik-elitist ittifaktan alıyor. Bu bir sebep sonuç ilişkisi... Türkiye"de hala reformların geri alınacağına, eski günlere dönüleceğine dair inancın kırılmamış olması, hem normal bir muhalefetin doğmasını engelliyor, hem de trajikomik ittifakların ortaya çıkmasına yol açıyor. CHP"nin 2010"da karşı çıktığı HSYK yapısını bugün şiddetle savunuyor olması gibi birçok çelişki, aslında kendi içinde tutarlı bir geriye dönüş stratejisi içinde okunmalı.

Bu stratejinin bir rasyonalitesi olduğunu görmek gerekiyor. O zaman, bu stratejiyi anlamsızlaştırmak gerekiyor. Yani geriye dönüş ihtimallerini sıfırlamak...

En nihayetinde, en azından benim kişisel tarihimde hiç şahit olmadığım şiddet ve kuralsızlıkta bir müdahale dönemini yaşamaktayız. Bu şiddette bir kuvvet, bu veya şu nedenle hala siyaset dışı alanda birikebiliyor ve bu rejimi, devleti, halkı tehdit edebiliyorsa, Yeni Türkiye iddiasında ciddi bir eksiklik söz konusudur. Muhalefet meşru siyasi alana çekilmeli, buna mecbur kalmalıdır. Hiçbir şey iyiniyetli çağrılarla, durduğu yerde değişmez.

Kaldı ki, CHP veya MHP içinde değişim gerekliliğini görenler bile, eskinin dönüş ihtimali nedeniyle buna cesaret edemezler. Erdoğan gibi güçlü bir lidere "Şah" çekilen, demokratik kurumsallaşmanın konsolide edilmediği bir ülkede nasıl böyle olsun ki! Deniz Baykal"ı hatırlayın; olabilecek en aşağılık yöntemle partisi elinden kaymış, o ise bu konunun gündemden düşmesi için olabilecek en düşük profili çizmişti. Bunun nedeni eskinin hala güçlü ve korkutucu olmasıdır.

Baykal"ın 17 Aralık operasyonundan sonra ortaya çıkması ise bu bağlamda okunmalıdır.

Eski Türkiye"nin oligarşik, totaliter, ataerkil, kollektivist zihniyeti ve buna uygun devlet yapısı terk edilmek zorunda. Bu tarihi kriz ile değişim kendisini dayatmış gözüküyor. Çözüm Süreci, demokratikleşme ve ekonomik hamlelerden tutun, sıradan vatandaşın yargı önünde kendisini ne kadar güvende hissettiğine kadar tüm meseleler, tek bir kavşakta kilitlenmiş gibi. Bu kilidin ise tek bir anahtarı var: radikal bir demokratikleşme sıçraması. Bu terim ürkütücü olmasın. Aceleyle girilecek, her şeyi etrafa saçıp dökecek bir hamleden bahsetmiyorum. Türkiye yıllarını boşuna geçirmedi; toplum da, siyaset de arızaların neler olduğunu ve nasıl değişmesi gerektiğini biliyor.

Yeni muhalefetin doğacağı böyle bir demokratik kalkışma için, Ak Parti"nin de yeni bir parti olması gerekiyor. Bence tarih Ak Parti"ye büyük bir fırsat daha bahşetti. 11 yıllık iktidar yıpranması, rehavet ve alternatifsizliğin yarattığı antipatiyi bir çırpıda sıfırlayabilecek yeni bir heyecan bu kriz sayesinde yakalanabilir. AK Parti, seçmen gözünde belki de 17 Aralık"ta kurulmuş yeni bir parti algısı yaratabilir. Momentum buna çok uygun. Böylelikle, yeni muhalefetin neşet edeceği kritik süreci, yenilenmiş bir iktidarın tazeliği ve dinamikliğinde geçirebilir, normalleşme sularına yelken açabiliriz.

Ama bu sadece sloganlarla olmaz.

Eski dönemin tecrübesine eklemlenmiş, Ak Parti"nin öz kadrolarında bulunan genç isimler, partinin dilini de, zihniyetini de "up to date" edebilir. Erdoğan ve kurmaylarının bu konuda bir yetersizlik hissedeceğini zannetmiyorum. Aksama daha çok orta kademelerde. Böyle bir yenilenme partinin kurumsallaşmasını tamamlaması için de gerekli. Bir parti için post-Erdoğan döneminin belirsiz olması kabul edilemez bir zaaftır. AK Parti"nin, geçmişi bilmeyen, son 11 yılda akıl baliğ olan yeni nesillere –AK Parti tabanının gençliği dahil- hitap etmesi bu formülle de mümkün olacaktır. Üç dönem kuralı bu bağlamda çok anlamlıdır.

Her kalıcı yapı bir gelenek üzerine oturur. Yoksa çalı ateşi gibi gösterişli bir şekilde parlar ve söner. Gelenek ise, tecrübenin yeni nesillerin enerjisi ile birleşmesiyle oluşur, kendisini geleceğe uyumlandırdığı ölçüde kalıcı olur. 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupa ve ABD"deki muhafazakârlar, evrensel olanın muhafaza edilebilmesinin tek yolunun değişmek olduğunu keşfetmişlerdi. Bu nedenle, 2. Dünya Savaşı"ndan sonra sosyal demokratlara teslim edilen uzun yönetimler boyunca ayakta kalabildiler. Daha sonra da daha güçlü bir şekilde iktidara geldiler. Sosyal demokrat politikalara ve tabana kategorik tavır koymak yerine karma politikalar izlediler. Öyle ki, sosyal demokratlar ile muhafazakâr partiler arasında anlamlı politik farklar neredeyse yok denecek kadar az hale geldi. Yeni bir şey öneremeyen sosyal demokratların içine girdiği bunalım bu nedenledir ama, bu başka bir yazının konusudur.

"Her şerden bir hayır doğar" sözünü anlamlı kılmak için, krizin sunduğu tüm fırsatlar iyi analiz edilmeli. Yeni Türkiye, biraz da bu krizin nedenlerinde kendisini tanımlıyor çünkü.

10 yıl önce
AK Parti"nin 2. kuruluşu 17 Aralık 2013 olabilir mi
Doğru ile yanlışın sınırını belirsizleştiren “hak”...
İnsan dört kez döner mi?..
Ohal için zorlayanların maksadı ne?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”