|
Bu kayıpların bir anlamı olmalı

Başbakan Erdoğan ve hükümet gerçekten ciddi bir sınav veriyor. Büyük ve karmaşık bir krizle karşı karşıyalar. Hem devleti işler halde, ekonomiyi stabil tutmak, hem de aynı anda devlet kurumları içinde bağımsızlaşan gruplarla baş etmek zorundalar. Tüm bunları yaparken, yaşla kuruyu ayırt etmek, hukuk içinde kalmak, provokasyonlara cevap vermek ve hükümetin rutin işlerini koordinasyon halinde yürütmek gerekiyor. Kendilerine yönelen bu büyük haksızlık karşısında sinirlere hâkim olmak, savruk, duygusal hamleler yapmamak gerçekten maharet gerektiriyor. Aslında zaman, imkânsıza yakın bir şey talep ediyor. Ama imkânsız değil. Şu ana kadar da Erdoğan ve hükümet krizi oldukça soğukkanlı bir şekilde yönetti. Böyle zamanlarda gerçekten de akıl duyguların önüne geçmeli ve serinkanlı olmalı. Bu ilk krizimiz değil. Bu krizi Türkiye mutlaka aşacak, tarih devam edecektir.

Düşünebiliyor musunuz, Öcalan süreçle ilgili çok net bir tavır koyduktan hemen sonra, Paris suikastlarına dair MİT"i hedef alan ses kayıtları piyasaya sürülüyor. Her şey bu kadar trajik şekilde ve açıkça gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. Tıpkı eski kralların gerçek askerler, atlar, filler ile oynadıkları, kaybeden taşın öldürüldüğü satranç oyunu gibi. Hükümetin her hamlesinden sonra, bir karşı hamle geliyor. Kurumda çalışan bir şahsın evini aramak için çıkartılan arama iznine, İHH"nın bürosunun adresi yazılarak baskın düzenleniyor. Bir saat on beş dakika ofise avukatlar ulaşamıyor. Bütün bilgilerin kopyalanması mümkün iken, bilgisayarlar topluca götürülüyor. Ortada ne hukuk var, ne de herhangi bir kural.

Erdoğan"a yönelik açılan savaş, mantık ve hayatın doğal akışına dair kuralları fersah fersah aşmış durumda. Bir yandan, hükümeti zorla El Kaide yanlısı olarak dünyada mahkûm ettirmek istenirken, öte yandan Japonya"ya yaptırılacak nükleer santral anlaşması üzerinden "Türkiye nükleer bomba yapacak" yazıları döşeniyor. İnanılır gibi değil! "Gemi ya bizim olacak, ya da batırırız" tehdidinden başka bir şey değil bu. En korkunç filmlerde bile göremeyeceğimiz senaryolar hayatımızın maalesef gerçeği oldu.

Tüm bu hengâmede kaşla göz arasında Türkiye büyük zararlar görüyor. Brand Finance ve The Banker dergisi işbirliği ile yayınlanan "Dünyanın En Değerli Banka Markaları" araştırmasının sonuçlarına göre ilk 500 şirket arasında 138. sıraya yerleşen Halk Bankası "sürpriz" şekilde JP. Morgan tarafından Top 10 listesinden çıkarılıyor. Ne tesadüftür ki, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi"nin (IIKBY) petrol gelirlerinin Halkbank yerine, JP. Morgan"a yatırmaya karar vermesi ile aynı anda gerçekleşiyor bu durum. FED ve JP. Morgan"ın devreye girmesi ile Türkiye en az 11.5 milyar dolarlık başlangıç zararını bilançoya yazılıyor.

Öte yandan Yeni Şafak"ın dünkü bir haberine göre Kuzey Irak"la petrol anlaşması yapan Türkiye"yi by pass edecek şekilde enerji hatlarını yeniden şekillendirmek için düğmeye basılmış durumda. Bağdat, Türkiye"yi merkeze alarak planladığı yeni petrol boru hatları için rotayı Suriye ve İsrail"e çevirme baskısı altında.

Çok üzücü... Bu paralar, çocuklarımız ve Yeni Türkiye için kullanılmak yerine, kursağımızdan çekilip alınıyor. Erdoğan"a ne türden bir öfke, nefret duyulursa duyulsun, böyle milli bir konuda gemileri yakan tutum, hepimizi çok yaraladı, çok zarar verdi. Mesele ne ağaç, ne yolsuzluk ne de aslında Erdoğan"mış gerçekten, anladık. "Bunların bedelini hepimizin çocukları ödeyecek" türünden çağrılar ise, anlaşılan artık çok safça kalıyor.

Bu zararı şimdi başka türlü telafi etmek zorundayız. Madem bu kadar bedel ödüyoruz, bunun bir hayrı olmalı. O da, basitçe Yeni Türkiye"yi gecikmeden kurmaktır. Bütün yapısal reformları yapmak, devleti tamamen demokratikleştirmek, şeffaflaştırmak ve radikal bir dönüşüm sürecini başlatmak... 100 yıl boyunca oyunun dışında tutulduk, oyuna girdiğimizde ise birden bire bu ağır krizin içine atıldık. Bunun bize dair nedenleri iyi sorgulanmalı. Bu çapta bir el yükseltmeye hazırlıksız mıydık? Hangi hataları yaptık? İyi niyet ve çok çalışmanın yanına stratejik aklı yeteri kadar koyamadık mı? Bu sorularla cesurca yüzleşmek, radikal dönüşüm sürecinin yol haritasını sağlayacak kritik bilgiler içeriyor.

Türkiye eminim ki bu krizden çıkacak ve bu 20. yüzyılın ahlaksız reel politik dönemini kapatacak bir ilk olacak. Bu, şu anki kayıplarla mukayese edilemeyecek bir kazanımdır. Eski Türkiye"nin ve geçen yüzyılın köhne zihni ve kurumsal kalıplarından son bir silkinmeyle sıyrılabilir ve farklı bir boyuta geçebiliriz.

O nedenle 30 Mart seçimleri, Erdoğan ve AK Parti"yi de aşan kritik bir anlam ifade ediyor. CHP ve MHP bu zelil oyuna destek vereceklerine, kritik süreçte sorumluluk alsa ne iyi olur. Şimdilik böyle bir ümit ufukta gözükmüyor. Umarız yanılırız. Bu boşluğu toplumun sağduyusu ile telafi etmek, siyaset ve meşru olanın yanında durarak eşiği geçmek zorundayız. Bu noktada Ak partili, CHP"li, MHP"li veya BDP"li olmak fazla anlam ifade etmiyor. İlkeli olmak, büyük resmi görmek yeterli.

O eşik geçildiğinde, eskiye dair tüm köhne yapıların zaten buharlaştığını göreceksiniz.

10 yıl önce
Bu kayıpların bir anlamı olmalı
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!