|
Taksim Meydanı için bir öneri

İnsanların düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi ne güzel… Baskılanmamış, dayatılmamış, her türlü kaygı ve önyargıdan uzak ''saf'' düşüncelerden bahsediyorum.

İçimizden geldiği gibi, sadece bize ''özgü'', tamamen doğal bir şekilde ağzımızdan dökülüveren kelimelerle ifade edilen düşünceler … Tıpkı bir çocuğun tepkisi ve söyleyişi gibi…

Blogları sevmemin nedeni de tam olarak bu… İnsanlar bu ortamlarda, ''teknik bilgi gerektirmeden, kendi istedikleri şeyleri, kendi istedikleri şekilde'' özgürce ifade ediyorlar… Ve ortaya çoğunlukla gülümseten, fikir veren, yepyeni dünyaların kapısını aralayan muhteşem şeyler çıkıyor… Ben bunlara ''ışıltılı düşünceler'' diyorum….

Aynı durum, internet sitelerindeki yazı ve yazarlara yapılan yorumlarda da mevcut. Her okuduğumda bu yorumları, ''sade vatandaş'' tanımını aslında ne kadar da sevdiğimi bir kez daha hatırlıyorum…

Hemen örneklendireyim… Yazarın adını ve hangi sitede yayınlandığını söylemeyeceğim… Önemli olan onlar değil çünkü… Belki bazılarınız yazısından tanırsınız…

''Kapımın önüne çarpı atıldı'' başlıklı bir yazı hazırlanmıştı malum bir internet sitesinde.. Benim de gereğinden fazla abartılı bulduğum yazı için gelen yorumlar aynen şöyle:

“Seni kim ciddiye alır be kardeşim. Çarpı, marpı deyip dikkat çekmeye,gündem oluşturmaya uğraşıyorsun. Amerika''ya git rahat et o zaman.”

“Yavrum madem o kadar vuruşkan bir enerjiye sahiptin, enerjini kahraman ordumuz için harcasaydın ya biraz?”

“Ya bu adam hayal aleminde yaşıyor. Yok uzun, yorucu bir kışa hazırlanıyormuş, yok herkesi püskürtecek gücü varmış... Hayır, tanımasak çok önemli bir insan sanacağız.”

''Bu yorumları birileri benim için yapsa'' diye düşündüm sonra… Acaba aynı tepkiyi gösterir gülümser miydim? Muhtemelen, ''evet, gülümserdim''… Ama mutlaka düşünürdüm, nerede hata yapmış olabilirim diye… Ve zaten ''kibir'' de yeterince büyük bir hata bence… Tıpkı yazarımızın yaptığı gibi…

Sonuç olarak diyeceğim o ki; insanların düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri çok güzel..

İnsanların kendini dünyayı anlatabilmesine imkan tanımalı… Ne de olsa bütün tartışmaların, kavgaların, isyanların çıkış nedeni, ''anlaşılamamak'' değil mi? İnsanların konuşanı, yazanı değil konuşmayanından korkmalı bence…

Bence bu platformları çoğaltmak lazım… Önerim şu: Taksim meydanında uzunca bir ''düşünce'' duvarı oluşturalım… Dileyen herkes dilediği her şeyi yazsın, çizsin… İsteyen resim yapsın, isteyen fotoğraf çeksin, isteyen sadece yazsın… Bırakın sevdiği şeyleri anlatsın insanlar, ya da sevmediklerini ifade etsinler… Kayıplarını arasınlar o panoda, ya da gelmesini bekledikleri kişileri sıralasınlar… (Benim de fotoğrafını yapıştırıp üzerine çarpı atacağım birkaç isim yok değil aslında)

''Bunlar zaten var ya internet sitelerinde'' demeyin… Orası başka… Bırakın, insanların elleriyle kazıdıkları düşüncelerini gözlerimizle görüp hissedelim… Taksim meydanı gerektiğinden fazla boş ve anlamsız zaten bu aralar…

15 yıl önce
Taksim Meydanı için bir öneri
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!