|
Aman devlet yıpranmasın...

Bugünlerde kimi çevrelerde en gözde söylemlerden birisi bu: "Devleti yıpratmamak gerekir." "Aman devlet yıpranmasın...". Bununla söylenmek istenen, devleti temsil konumunda olan kimselerin, hatalarının, beceriksizliklerinin medyada fazla ön plana çıkarılmamasıdır.

Yönetim bir depremin gerçek boyutlarını 24 saat farkedememiş, en üst yöneticiler deprem bölgelerine birinci günün sonunda ancak ulaşabilmiş, yabancı kurtarıcılar enkaz kurtarma çalışmalarına bizimkilerden önce başlamış olsalar bile bunu fazla vurgulamamak gerekir; devlet yıpranabilir. Devlet milletin yardımlarının depremzedelere düzenli ulaşmasını koordine edememiş, tam tersine karmaşa sebebiyle bunların çarçur edilmesine sebep olmuş, hatta belirli kesimlerin etkinlikleri ön plana çıkmasın diye bazı yardımları önlemeye çalışmış bile olsa bundan söz edilmemeli, devletin itibarı zedelenebilir. Senelerdir zekat, fitre dahil nice gayriresmi ve resmi gelir kaynaklarıyla desteklendiği ve kasasında trilyonlarca lira bulunduğu halde Kızılay deprem sonrasında hiç ortada görünmemişse, göründüğü yerlerde de yetersiz kalmışsa bundan şöyle bir bahsedip geçmek gerekir; dincilere fazla koz vermemek lazım. Ne hikmetse deprem sonrasında sürüyle karşılaştığımız yanlışlık, beceriksizlik, düşüncesizlikler devleti yıpratmıyor da bunlardan bahsetmek, bunları ön plana çıkarmak devleti yıpratıyor. Aman devlet yıpranmasın!

Diyelim ki deprem sırasında ortaya konan beceriksizlikler, yanlışlıklar bu büyük olayın şaşkınlığı sebebiyleydi. Bu çapta bir felakete yönetim hazır değildi. Bu sebepten tenkitlerin dozunu biraz düşük tutmakta ülkenin menfaatları açısından yarar var. Pekala bu deprem felaketinin bile çıkarılmasını önleyemediği, geciktiremediği af yasasına ne demeli? Bu kadar telaşın arasında hükümet vatandaşı canevinden vuranları, hırsızları, dolandırıcıları, görevini kötüye kullananları, suç işlemek için teşekkül oluşturanları, işkencecileri affetti, çete oluşturanların, katillerin cezalarında indirim yaptı. Deprem felaketinde binlerce insanın ölümünde kusurlu olan müteahhitler için bile af yolları açıldı. Ancak devlete karşı cürümler af kapsamı dışında bırakıldığı için bu grupta mütalaa edilen Manisalı gençler af dışında kaldı. Bir şiir okuduğu için hapse atılan Tayyip Erdoğan''ın yasaklılık hali devam ediyor. Necmettin Erbakan, Hasan Celal Güzel kapsam dışında.

Devlet kendisine karşı işlenen suçları affetmiyor, ama bizim mağduru olduğumuz suç faillerini affetme konusunda çok cömert. Ne hakla??

Üstelik burada açık bir haksızlık ve farklılık da yapıldı. Basın yayın yoluyla işlenen suçlar için ceza ertelemesi getirildi, aynı suç basın dışı yolla işlendiğinde bu tecilden yararlanma söz konusu değil. Bu hüküm aşikar ki basına zoraki verilen bir taviz. Hasılı gerek ilk başta çıkarılışı, gerek kapsadığı suçlar ve gerekse getirdiği eşitsizlikle bu af yasası bir yönetim için gerçek anlamda bir ayıptır.

Devleti, deprem sırasındaki yanlışlıkların yazılması, hatta günün getirdiği duygusallıkla bunların abartılması -ki böyle bir abartı yok- yıpratmaz. Bu yanlışlıkları yapmak, vatandaşın devletine duyduğu güven duygusunu yok etmek yıpratır. Devletin itibarını böyle acılı günlerde yangından mal kaçırır gibi Meclis''teki bir kısım milletvekilinin, hatta siyasi parti başkanının ilişkili olduğu suçları affetmek, buna mukabil düşünceyi hapsetmek, cezalandırmak zedeler. Aman devlet yıpranmasın diyorsanız, asıl bunları yapmayın. Devleti yıpratanlar asıl bu ayıpları işleyenlerdir.

25 yıl önce
Aman devlet yıpranmasın...
Laiklik tartışmalarına neden döndük?
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı