|
İSAM ve Osmanlı Araştırmaları

İçinde bulunduğumuz şartlar iyimser olmamıza imkan tanımıyor; biz de ister istemez "viranelerin yasçısı baykuşlara döndük". Ama aslında Türkiye''de iyi şeyler yapılmıyor değil.. Bunlardan birisi çoğunuzun yakından bildiği İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM). Türkiye Diyanet Vakfı''nın kurduğu ve finanse ettiği bu kurum denebilir ki vakfın yaptığı en yararlı ve kalıcı hizmetlerden birisi. İstanbul Bağlarbaşı''nda dört binadan oluşan bir külliye İSAM. Kütüphane, araştırmacılar, yönetim ve hizmet binalarından oluşuyor. TDV''nın çıkarmış olduğu ve şu ana kadar 22 cildi yayımlanmış bulunan İslam Ansiklopedisi bu merkez tarafından hazırlanıyor.

Türkiye''de İslami ilimler alanında çalışanların, sadece bunların değil Türk ve İslam kültürü üzerinde araştırma yapanların bu merkezden müstağni kalmaları mümkün değil. 150 bin ciltten oluşan bir kütüphanesi var. Bu rakam milyonlarca kitaba sahip gelişmiş ülke kütüphanelerine kıyas alındığında çok küçük gibi görünüyor. Ancak burası bir ihtisas kütüphanesi ve sadece İslami ilimler, Türk ve İslam kültürüyle ilgili kitap ve materyeli topluyor. Bu sebeple eğer bu konularda çalışıyorsanız, aradığınız hemen bütün kitapları, mecmuaların önemli bir bölümünü bulabiliyorsunuz. Bulamadığınız kitapları da yurt içi ve dışından getirtiyorlar. Bir araştırmacı bundan başka ne ister? Dahası var. İSAM bilgisayar sisteminde Süleymaniye Kütüphanesi, IRCICA, Türk Tarih Kurumu ve İlahiyat Fakültelerinin kütüphaneleri başta olmak üzere 102 kütüphanenin kitap kayıtları var. Bu sayede oturduğunuz yerde bu kütüphanelerde mevcut 800 bin kitabı da tarayabiliyor ve İSAM''da bulamadığınız kitabın hangi kütüphanede mevcut olduğunu öğreniyorsunuz. Kütüphane memurlarının ve dokumantasyon merkezi elemanlarının sıcak ilgisini de buna eklerseniz bu merkezin araştırıcılara sunduğu imkanı gözünüzün önünde canlandırabilirsiniz. Emeği geçenlere buraya kitap bağışlayanlara ve destek olanlara sonsuz teşekkürler.

Aslında esas bahsetmek istediğim bu merkez değildi, bu merkezce geçtiğimiz hafta sonunda tertiplenen "Dünden Bugüne Osmanlı Araştırmaları" konulu sempozyumdu. Ancak kendilerine bir araştırıcı olarak şükran borçlu olduğum insanların hizmetlerini zikretmeden geçemedim.

Osmanlı tarihi araştırmaları ülkemizde ve dünyada son senelerde büyük bir ivme kazandı. Arşivler tasnif edildikçe, yeni belge ve bulgular ortaya çıktıkça Osmanlı devleti ve medeniyeti hakkında daha sağlıklı değerlendirmeler yapabiliyoruz. Ancak Osmanlı tarih araştırmacılığının kendine has problemleri var, bilgi eksikliğinden, zihniyet eksikliğinden ve imkan eksikliğinden kaynaklanan problemleri. İşte bu sempozyumda Osmanlı siyasi tarihi, hukuk tarihi, edebiyat tarihi, iktisat tarihi, felsefe ve kelam tarihi, tasavvuf ve tarikatlar, bilim tarihi ve siyasi düşünce tarihi araştırmaları teşrih masasına yatırılarak gözden geçirildi. Problemler nelerdir, hatalar neden kaynaklanıyor, istikbalde neler yapılmalı enine boyuna tartışıldı. Bu satırların yazarı da Osmanlı hukuk tarihçiliğiyle ilgili bir tebliğ sundu. Geçen sene aynı konu Türk Tarih Kurumu''nun tertiplemiş olduğu kongrede de enine boyuna tartışılmıştı. Bu şunu gösteriyor: Osmanlı araştırmacılığı bugüne kadar aldığı mesafeyi yeterli görmüyor ve araştırmaların çıtasını yükseltmek istiyor. Bu da bugüne kadar neyin yapılıp neyin yapılamadığını tespitle olur. İşte sempozyumun aradığı buydu. Bence YÖK''ün yangın yerine çevirdiği ilmi araştırma ortamında sevinilecek bir gelişme.

Bu sempozyumda Osmanlı araştırmacılığının üç önemli problemi ortaya çıktı. Arşivlerde henüz tasnif edilmemiş milyonlarca belge ve defter, kütüphanelerde yayımlanmamış binlerce kitap ve risale bulunduğundan Osmanlı devleti ve medeniyetinin bir çok yönleri henüz aydınlığa çıkmış değil. Bu durum bir an önce giderilmeli. Öte yandan bir zamanlar haksız hücumların hedefi olduğundan Osmanlı''yı gereksiz yere kötüleyen anlayış yine var olmakla birlikte şimdilerde yerini bu saldırılara karşı bir müdafaa arzusuna ve Osmanlı''yı gereksiz ve mübalağalı bir tarzda göklere çıkaran anlayışa terketti. Bunun ikisi de yanlıştır ve Osmanlı tarihçiliğinin önemli bir problemidir. Sevindirici nokta sempozyumdaki bir çok tebliğde bu durumun tespit edilmiş olmasıdır. Üçüncü önemli problem de hukuk tarihi, iktisat tarihi, felsefe ve bilim tarihi gibi en az iki ihtisas sahasını ilgilendiren alanlarda çok yönlü yetişmişliğin ve interdisipliner yardımlaşmanın gerekli olduğu noktası idi. Çok yoğun ve seviyeli tartışmaların yapıldığı iki günlük toplantının önümüzdeki dönem Osmanlı araştırmacılığına önemli katkılar getireceği şüphesizdir. Teşekkürler.

Bu kadar kötü siyasi ve iktisadi bir ortamda nihayet böyle iyimser bir yazı çıkarabildiğim için de çok mutluyum.

23 yıl önce
İSAM ve Osmanlı Araştırmaları
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu