|
"Nizam-ı alem" uğruna

Kriminolojide bir cinayet vukuunda ilk sorulacak sorulardan birinin "Bu cinayetten en çok kim yararlanıyor?" sorusu olduğu öğretilir. Hunharca bir cinayete kurban giden Ahmet Taner Kışlalı''nın hangi odak tarafından öldürtüldüğünün aydınlatılmasında da bu sorunun hayati bir önem taşıdığı aşikar. Bu soru sorulduğunda bazılarının laf olsun, torba dolsun kabilinden ileri sürdükleri "şeriatçı" odakların cinayette parmağı olduğu iddiaları ciddiyetini kaybediyor. Çünkü Türkiye''deki siyasi tansiyonun düşmesinde İslami hassasiyeti olan çevrelerin büyük yararı var. Bu çevrelerin kaybettikleri temel hak ve hürriyetlerden hiç değilse bir kısmını geri alabilmeleri bu tansiyonun düşmesine bağlı. Merve Kavakçı olayında bir çok kesimin bu hukuk dışı uygulamaya karşı çıkması da siyasi tansiyonun düşmesinden İslami kesimin yararlandığının göstergesi. Esasen Kışlalı cinayetinin hemen bu olayın arkasından meydana gelmesi bu olayın arkasında Türkiye''de siyasi tansiyonun düşmesini istemeyen, huzur ve istikrarı arzu etmeyen bir odağın bulunduğunu ortaya koyuyor.

Tekrar edelim: Bu cinayetten İslamcı denilen çevrelerin bir yarar umması söz konusu değil. Bu ihtimalin gündem dışı kalması merhum Kışlalı''nın düşüncelerinden dolayı öldürüldüğü iddiasını da gündemden düşürüyor. Eski Kültür Bakanı''nın düşüncelerinin diğerlerinden daha fazla İslamcı kesimi rahatsız etmesi söz konusu değil. Aksine Kışlalı başörtülü öğrencilerine yönelik uygulamalarıyla kimi yönden ılımlı bir aydın portresi de çiziyor. Böyle bir insan neden hedef seçilsin ki?!

Ancak yine de Kışlalı''nın neden seçildiği sorusu cinayeti aydınlatmaya önemli ölçüde yardım edebilir. Bu konuda kesin bir şey söylenemese de Cumhuriyet yazarının düşüncelerinden ziyade içinde bulunduğu Atatürkçü laik kesimden biri olması dolayısıyla seçildiği anlaşılıyor. Aynı düşüncelere sahip bir başkasının seçilmesi de pekala mümkündü. Belki de Mayıs ayında Akit gazetesinde yol açabileceği sonuçlar öngörülmeden üzerine çarpı çekilen bir resminin yayınlanması bu seçimde rol oynamıştır. Böylelikle faturanın kolaylıkla İslamcılar''a kesilebileceği düşünülmüş olabilir. Bu resmin hemen arşivlerden bulunup gazetelerin hizmetine sunulması da bu ihtimali kuvvetlendiriyor.

Eğer amaç siyasi tansiyonun ve "Atatürkçü" hassasiyetin yükseltilmesiyse -ki biz böyle olduğunu düşünüyoruz- seçim çok isabetlidir. Hele Kışlalı''yı öldürten mihrak dış bir mihraksa Ankara garnizonuna ait bütün subayların resmi elbiseleriyle cenazeye katılmaları, irticanın tekrar gündemin ilk maddesine ağırlıklı olarak oturtulması hedefin onikiden vurulduğunu göstermektedir. Ancak Atatürkçü ve laik kesimden her aydının öldürülmesinde İslami hassasiyeti olan kesimlere yöneltilen ağır suçlamaların ve sistemli kampanyaların bu kesimden yeni seçimlerin hazırlayıcısı olduğu da bir gerçek. Daha açık bir ifadeyle Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu cinayetlerinde, özünde haklı ancak hedef alınan kitle bakımından yanlış ve bilinçsiz tepkiler, bizce Ahmet Taner Kışlalı''nın seçilmesinde de rol oynamıştır. Eğer Uğur Mumcu''nun cenazesinde geniş kitleler ve kimi kurumlar kendilerini manipüle eden odaklara kolayca teslim olmasalardı, eğer medya Kışlalı olayında belli ölçüde gösterdiği dikkat ve uyanıklığı Mumcu olayında gösterseydi, belki de Ahmet Taner Kışlalı bugün hayatta olacaktı. Çünkü öldürülmesinin provokatif bir yarar sağlamayacağı düşünülecekti. Şu halde böyle bir öldürme dolayısıyla öfkelerini bilinçsizce dışa vuran laik ve Atatürkçü kesim aslında kendi cephelerinden yeni bir kurbanın daha seçilmesi için zemin hazırlamış oluyor.

Ya öldürten mihrak dış mihrak değilse? O durumda da yine yanlış hedeflere yöneltilen tepkinin ve tansiyonun yükseltilmesinin böyle bir seçimde rol oynadığı söylenebilir. Kimbilir belki de tarih bir başka şekilde tekerrür ediyor. Belki de Ahmet Taner Kışlalı "nizam-ı alem" için kurban edilmiştir. Buradaki "nizam-ı alem" sistemin ve belirgin güç odaklarının egemenliklerinin devamı anlamına geliyor. Demokrasiyi rafa kaldırmak, temel hak ve hürriyetleri askıya almak, kimi güç odaklarının egemenliklerini sürdürmek için sistemin savunucularından yani evlatlarından birinin kurban edilmesi ve bu bahane edilerek muhtemel rakiplerin sindirilmesi gerekiyordu. Bu sefer kısmet Kışlalı''ya isabet etti. Fail-i malum cinayetler kervanına o da katılmış oldu. Yazık!


25 yıl önce
"Nizam-ı alem" uğruna
Henry Kissinger: Kapitalist küresel sistemin “tilki”si! 
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?