|
Ölüm cezası

Ölüm cezasının doğru ve uygun bir cezalandırma şekli olup olmadığı hukukçular tarafından genelde tartışılır. Taraftar olanlar bunu kah zaruri ceza fikriyle, kah meşru müdafaa anlayışıyla, kah genel önleme düşüncesiyle izah ederler. Keffaret esasına dayandırarak izah edenler de var. Karşı çıkanlar ise genelde suçu önlemede ölüm cezasının yetersiz kaldığını, böyle bir cezasının zaruriliğinin tesbitinin zor olduğunu, adli hata durumunda telafi edilemez sonuçlar doğurduğunu ileri sürerler. Konu çoğu kere bir infaz vesilesiyle kamuoyunu da meşgul etmektedir. Nitekim geçtiğimiz günlerde Oklahoma''da 168 kişinin ölümüne yol açan bombalama olayının faili Timothy McVeigh''in idamı, konuyu tekrar gündeme taşıdı.

Ölüm cezasının geçmişte olduğu gibi birçok suç için, hele siyasi suçlar için uygulanabileceğini savunmak mümkün değil. Ancak kasden ve özellikle taammüden adam öldürme durumlarında durum bana biraz farklı gibi geliyor. Evet adli hata durumunda geriye dönüşün mümkün olmadığı bir gerçek; bu sebeple yargılamada azami bir titizliğin gösterilmesi zaruri. Özellikle Batı''da ölüm cezasına karşı çıkanların önemli bir kısmı adli hata ihtimalinden çekinmekteler. Geçmişte cadı yakmaları, engizisyon mahkemesi uygulamalarını yaşamış bir kültür içinde yetişenlerin adli hata korkusunu kuvvetle hissetmemeleri mümkün değil. Amerika''daki uygulama gösteriyor ki şimdi bile adil yargılama ilkesi gereği gibi işlemiyor. İstatistikler gösteriyor ki zencilerin ve İspanyol asıllıların ölüm cezasına çarptırılma ihtimali beyaz Amerikalılar''a nisbetle daha fazla. Keza fakir olan idam zanlıları zenginlere nisbetle daha az kurtulma şansına sahipler. Ancak bu farklı adalet dağıtımı bütün suçlar için söz konusu.

Bu tartışmalarda beni rahatsız eden nokta ölüm cezasında toplumun varsayılan yararının, daha doğrusu insani duygularının tatmininin mağdurların karşılaştığı zararların, kayıpların önüne geçmesi. Şimdi benim oturduğum yerde Timothy McVeigh hakkında ahkam kesmem, idama karşı çıkarak insani duygularımın ne kadar gelişmiş olduğu zannına kapılmam ne kadar kolay. Çünkü McVeigh''in bombalamasının kurbanı olan 168 kişiyi hiç tanımıyorum. Onların kayıplarının acısını yakınları gibi duymam mümkün değil. Aynı şey PKK terörüne kurban verdiklerimiz için de söz konusu. Şehitliklerde yavrusunun mezarını bir gül bahçesine çeviren, her vesileyle orayı ziyaret eden bir annenin acısını onun kadar duyabiliyor muyuz? Suçlunun idam edilmesiyle mağdur geri gelmiyor, doğru. Belki tek başına idam cezası adam öldürme suçunun önlenmesi için yeterli de değil. Ama böyle bir olaydan doğrudan etkilenmemiş insanların başkaları adına ahkam kesmeleri, insani davranmaları da hiç gerçekçi değil. Ben bunu suçun mağdurlarına bir saygısızlık olarak da görüyorum.

En güzeli mağdurların bir şekilde tatmin edilerek ölüm cezası talebinden vazgeçmeleri. Böyle bir talebi olmayan insanlar yok değil, var. Newsweek bundan bir iki sene önce Oklahoma katliamında yakınını kaybeden insanlarla görüşmeler yapmıştı. Bu görüşmelerde Timothy McVeigh''in mutlaka idamını görmek istediğini söyleyenler de vardı -ki bunların bir kısmı infazı bizzat izlemiştir- böyle bir talebi olmadığını, çünkü yakının bu ceza ile geri gelmeyeceğini söyleyenler de. Her iki duyguyu da saygı ile karşılamak mecburiyeti var. Ölüm cezası gerçekten insani değil. Ancak masum 168 insanın öldürülmesi insani mi? Suçlulara gereğinden fazla acımak, suçsuz insanlara karşı haksızlık olur diye düşünüyorum.

23 yıl önce
Ölüm cezası
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu