|
İsterse atarmış, isterse satarmış!..

Açıkçası çok şaşırdım.. Mesut Yılmaz, Tantan''ı görevden alıp, gümrüklere ışınladıktan sonra, İçişleri Bakanlığı''na neden Cumhur Ersümer''i atamadı?

Siyasi gözü dönmüşlüğe, bu durum daha uygun düşmez miydi?

Üçlü koalisyonun bir lideri ve ANAP Genel Başkanı olarak Mesut Yılmaz, "kendisine ait alan"da, canı ne isterse yapabilir.

Etki ve yetki alanının sınırlarını çok iyi biliyor..

Ekonomiye falan karışamaz..

Yoksa hem Kemal Derviş''le, hem İMF ile karşı-karşıya gelir..

Bunu çok iyi bildiği için, Derviş''e kinayeli sözler gönderen Yüksel Yalova''yı hemen istifa ettirdi..

Ama "İçişleri", "Enerji", "Medya" gibi alanlar, Mesut Yılmaz''ın..

Canı isterse atar, canı isterse satar.

Bu alana, "kokuşmuşluk" gibi konuları ağzına sakız edenlerin girmesi yasak!..

Açıkçası Tantan halt etti..

Senin liderin, "Tekel Medyası"na müteahhitlik karnesi de vermek için RTÜK Tasarısı hazırlarken, ne demeye medya patronları ile kavga edip, "Medya terörü"nden söz edersin?

Senin liderin her renk enerji projesine kendini adamış.. Bunun için Rusyalara bile gidip, heykeltıraşlarla bile görüşmüş..

Ne demeye işi karıştırır, olaya jandarmayı bile sokarsın?

İşte aldı cevabını Tantan!..

Sen Cumhur Ersümer''i mi yedin?

Ben de seni yerim!..

Tabiî yiyebilirse..

Bundan sonra neler olacağı belirsiz..

Bir yanda Mesut Yılmaz ve yandaşları var.. Ağzından çıkan her kelimeyi "emir" gibi alıp, her cephede Yılmaz''ın yaptıklarını savunanlar..

Bir de "Tekel Medyası" var..

Ama karşı tarafta da, "Derin Türkiye", "Kamuoyunun Vicdanı" ve "Dünya gerçekleri" var.

Tantan''ın hem Hükûmet''ten, hem de ANAP''tan istifa ederken yaptığı açıklamasında belirttiği "Hakimiyet Odakları"na karşı, "artık yeter" diyen her kesim bulunmakta..

Özetle, bu yolun sonu yok!..

"Nasıl olur" demeyin...

1997''de ve 1998''de, herşey bu bir avuçluk oligarşinin elindeydi..

İstediklerine bankaları, özelleştirmeleri dağıtıyorlar, istemedikleri yazarları susturuyor, muhalif politikacıları yasaklıyorlardı..

Üstelik bunu "şeriatla mücadele ediyoruz" gerekçesine dayalı yapıyorlardı..

Aradan 1-2 yıl geçti..

Şu tabloya bakın..

Mesut Yılmaz''ın destek verdiği veya ona destek vermiş kim varsa, başı belada..

Kimi tutuklu, kimi yargıda, kimi müflis..

Ekonomi iflas etti ve bu alanda egemenlik, İMF''ye devredildi..

Bu açıdan, Kemal Derviş, Bülent Ecevit''in de, Mesut Yılmaz''ın da patronu..

Ve toplumun da, dünyanın da beklentisi, "temizlik", "şaffaflık"..

Türk siyasetine bırakılan dar alanda, yapılabilecek tek şey "kokuşmuşlukla mücadele" ve "temizlik"ti..

Bunun simgesi ise, Tantan''dı siyasette..

Mesut Yılmaz, buna da dayanamadı ve Tantan''ı yedi..

Daha doğrusu yediğini sanıyor..

Oysa bu bir oto-fajidir.. Kendi kendini yemektir..

Kokuşmuşlukla mücadelenin simgesi Tantan..

Bu mücadelenin karşı tarafında ise Mesut Yılmaz ve yoldaşları var..

Durum böyle..

Mesele o noktaya gelmiş ki, "temizlik" denilince akla gelen isim Tantan, sade Hükûmet''te değil, ANAP''ta bile barınamıyor.

Bu ayıp, hepsine yetmez mi?

Ne dersiniz?..

Bu yolun sonu, olabilir mi?

Kısacası, Mesut Yılmaz ve onun temsil ettiği kesimler, işi çok tırmandırdı..

Halk arasında, seçmen katında zaten yoklar..

Ama onları, sanırız "zirveler" de, defterden silmiş durumda..

ŞAKA

Vay canına!..

Tantan''ı Mesut Yılmaz tasfiye edebildiğine göre, olaylara farklı açıdan bakabilmemiz gerekiyor..

İşte bazı farklı sorular ve gözlemler:

* Işık hızını biliyoruz.. Peki karanlığın hızı nedir?

* Gittiğiniz yolda herkes karşıdan geliyorsa, ters yöndesiniz demektir.

* Frenlerinizi tamir edeceğinize, klaksonun sesini yükseltmek çözüm değildir.

* Politikacıların yüzde 99''u, geri kalan yüzde 1''in adına leke sürer..

* Nobel Barış Ödülü kazanmak için cinayeti göze almak, çıkar yol mudur?

* Kendini hep haklı görenlerin, genellikle hafızaları çok zayıftır.

TİRAJLAR

"Taksitle" mi satsak, "gazete" mi satsak?

Galiba "Tekel Medyası", kendisini fazlaca devlet malına ve parasına adadığı için, "tiraj" denilen olguyu ihmal etti.

Reklam şirketlerine "Sabah-Medi Grup" tarafından 16 Mayıs''ta gönderilen bir yazı ile, bu durum çok açık ortaya koyuldu.

"Yay-Sat BBD" kaynaklı tiraj rakamlarına göre, nisan ayındaki bazı "net satışlar" ortada..

Buna göre, "Milliyet"in promosyonsuz günlük net satışı 21 bin, "Sabah"ın 285 bin, "Hürriyet"in de 358 bin..

Milliyet bu net satışı, promosyonlarla artırmaya çalışmış.. 1-28 Nisan arasında, 16 tane promosyon yapmış.. Bunlar "Longway Bavul", "Marinex Fırın Seti", "Fiesta Çakı", "Premier Müzik Seti", "14 V.C''lik Emmanuele", "ÖRD Teflon Tencere" gibi ürünlerin taksitle (kuponla) pazarlanması olmuş..

"Hürriyet", 1-28 Nisan arasında 10 promosyon yapmış.. "Çatal-bıçak seti", "Arcoflam Tencere Seti", "Karnaval Sözlüğü", "Yemek Takımı", "Mini-fırın", bu taksitle (kuponla) pazarlamadaki bazı kampanyalar..

Bu açıdan "Sabah" en başarılı.. Sadece üç promosyon kampanyası yapmış nisanda..

Bizi, yani "Yeni Şafak"ı sorarsanız.. Hiç promosyonsuz, gazetenin üzerindeki fiyatla "net satışımız", şu anda 55 bin.. Bunun yarısını bayilerden, yarısını abone sistemi ile yapıyoruz..

Acaba biz de şu promosyonlara başlasak mı?

٪d سنوات قبل
İsterse atarmış, isterse satarmış!..
‘Siyasal İslamcılık’ ve Nahda..
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile