|
Köroğlu mu Mevlâna mı veya Tepegöz mü, Basat mı?

İnsanoğlu mükerrem yaratılmış ama hırslı, aceleci, nefsine düşkün yani bencil, unutkan, zalim olma gibi zaafları da bünyesinde taşıyan bir varlıktır. Mayası sevgi, merhamet, hürmet, hizmet ve ümitle yoğrulmuş olmakla birlikte kin ve nefret, haset, gurur, kibir, tembellik, korku ve ümitsizlik gibi olumsuzlukları da barındıran bir mahluktur. Beşer hammaddesinden insan varlığını elde etmek, olumlu özelliklerini olumsuz yanlarına baskın kılmakla mümkündür. Bu da iyi, sağlıklı bir eğitimle mümkün olur.

Hazreti Muhammed aleyhisselam gibi bir insanlık örneğinin izinde yetişen Ebûbekirler, Ömerler, Aliler, Osmanlar ve onların torunları Cüneytler, Bayezitler, Rabialar, Yeseviler, Yunuslar, Mevlanalar ve daha sayamayacağımız kadar zengin eşsiz insanlık örneklerinin mirasını kaybedince insanlığımızı da kaybettik. Kaybettiğimiz değerlerin yerine gelen ortamdan da Köroğlular, Tepegözler yetişti.

Ben bir Köroğluyum dağda gezerim

Uçan kuşlardan da hile sezerim

Bütün düşmanların başın ezerim der çevrenize hak namına nice zulümler edersiniz.

Sarı Çobanlarınızın uçkur zaafı başınıza Tepegözler musallat edip içtimai bünyenizi, neslinizi yok ettirir.

Bugünkü halimiz Dede Korkut Hikâyelerindeki Basat''ın Tepegöz''ü Öldürmesi hikâyesinde anlatılanlara ne kadar da çok benziyor. Balyozcuları, Kafesçileri alın Tepegözün yerine koyun; bütün bu planları ortaya çıkarıp oyunları bozanları da alıp Basat''ın yerine koyun ve düşünün. Yoksa tarih tekerrür mü ediyor dersiniz.

Oğuzun uçkur düşkünü Sarı Çobanının, bir peri kızından peydahladığı Tepegöz, sütünü emdiği anaları öldürür. Anaların masum yavrularının kulaklarını, burunlarını yemeye başlar. Nasihat kâr etmeyince kovulur, ama anası Peri''nin parmağına taktığı yüzükle vücuduna ok, kılıç, mızrak işlemez. Bizim Tepegözlerin yüzüğü de rütbeler ve kanunlar olsa gerek. Tepegöz, Salakhana Kayasını yurt tutar. Emrine de iki aşçı ister. Her gün de her aileden bir çocuğu yemek olarak alır. Aşçılar, obanın çocuklarını pişirip Tepegöz''e yedirirler.

Sıra dönüp dolaşıp iki çocuğundan sonuncusuna gelince ocağım kuruyacak diye çılgına dönen ananın imdadına savaştan ganimetler ve esirlerle dönen Basat yetişir. Anacık gidip durumu Basat''a anlatır. Oğulcuğunun yerine bir esir ister ve çocuğunu kurtarır.

Durumu öğrenen Basat yerinde duramaz. Kardaşını, yakınlarını ve diğer insanları hunharca yiyen Tepegöz''e gider. Salakhana Kayasında (Çankaya da olabilir) güneşlenir bulduğu Tepegöz''e attığı oklar işlemez. Basatı farkeden Tepegöz onu yakalayıp aşçılara akşama pişirmelerini söyler. Basat, aşçılara: Bre ihtiyarlar bunu ölümü nedendir, der. Aşçılar da, gözünden gayrı yerde et yoktur, derler. Basat, ocakta kızdırdığı bir şişi tepegözün gözüne saplar. Nâralarla ayağa kalkan Tepegözden kurtulan Basat, koyunların bulunduğu mağaraya kaçar. Mağaranın ağzını tutan tepegöz teker teker koyunları mağaradan çıkarır. Basat da bir koçun derisini yüzüp sırtına alır ve Tepegözün bacaklarının arasından sıyrılıp kurtulur. Tepegöz: Oğlan kurtuldun mu der. Basat da Tanrım kurtardı, der. Tepegöz, parmağındaki yüzüğü çıkarıp Basat''a verir ve Bre oğlan, al şu parmağımdaki yüzüğü parmağına tak, sana ok ve kılıç kâr eylemesin, der. Yine Basat''a saldırır. Basat bu saldırıyı da savuşturur. Kurtuldun mu diyen Tepegöz''e, Basat: Tanrım kurtardı, der. Tepegöz, Basat''a kümbet içindeki hazinesini, ihtiyarların almaması için mühürlemesini ister. Kümbetin içine giren Basat''ı kümbeti yere çalarak öldürmek isterken Basat: Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah der, yedi kapı açılır, birinden dışarı çıkıp kurtulur. Tepegöz, oğlan kurtuldun mu, der. Basat: Tanrım kurtardı der. Tepegöz: Sana ölüm yokmuş. Şu mağarada iki kılıç var, biri kınlı biri kınsız, o kınsız keser benim başımı, var getir, benim başımı kes, der.

Basat mağarada bir kınsız kılıcın inip çıktığını görür. Ben buna tedbirsiz yanaşmayayım der, kılıcını çıkarıp ona tutunca kılıcını iki parçaya böler. Okla kılıcın asıldığı zinciri vurup kılıcı yere düşürür. Kendi kılıncını kınına koyup o kılıcı sapından sımsıkı tutup Tepegözü erkek deve gibi dizi üzerine çökertip kendi kılıcıyla boynunu vurur. Oğuzu büyük bir belâdan kurtarır.

Tepegöz''ü koruyan yüzük kanunlar; mağarada asılı inip çıkan kılıç da hukuk ve adalet olsa gerek. Zira adâlet sembolü kadın heykelinin bir elinde kılıç, diğer elinde de terazi var ya… Bu yüzük ve kılıç metaforu üzerinden giderek çok şey söylemek mümkün. Peri de ayrı bir sembol. Batı, Nato vs bizim kurtarıcı, âşık olduğumuz Perimizdi. O, içimizdeki çocuklarını, Batıcı Tepegözlerini hep korudu.

Bu yüzük ve bu kılıç, Basat''ını bulmadığı müddetçe bu anarşi, bu zulüm sürüp gider. Köroğlular dağlarda gezmeye, canlar ve başlar ezmeye devam edip dururlar.

Basatlara kılıçlar kuşatan Mevlânalara, Eyüpsultanlara teslim olmadan da Basatlar yetişmez.

14 yıl önce
Köroğlu mu Mevlâna mı veya Tepegöz mü, Basat mı?
“İsrail’in güvenliği”
Cumhurbaşkanları nasıl seçilmişti?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ahlakın zenit noktası
Bu başarı hepimizin