|
Kim bölücü?

Düşmanın merdi makbuldür. Lakin bu ülkede mertlik kalmadı ki düşmanlıkta mertlik aransın.

Demediğiniz şeyleri demişsiniz gibi aktarıp suçlamalarda bulunmak namertliktir.

Mert insan asla düşmanını demediğini demiş gibi takdim edip olduğundan farklı göstermez. Bırakınız böyle yapmayı, sözlerini dahi bağlamından kopartıp çarpıtma yoluna gitmez. Buna tenezzül etmez.

Mert insan, denilenler üzerinden hesabını görür. Denilmeyenleri denmiş gibi gösterip hesaplaşma yoluna gitmek, namert insanların karıdır.

O yüzden dediklerimizi bir kez daha tane tane anlatıp noktayı koyalım. O namertlere cevap olsun diye değil, neyi niçin dediğimizi herkes bilsin anlasın ve dahi dediklerimiz aynen kayda geçsin diye yazıyorum.

HANGİ TALEBİMİZDEN DOLAYI BÖLÜCÜYÜZ?

Soru: Etnik temelde ayrı bir devlet mi istiyoruz?

Elcevap: Zinhar. Türkiye Cumhuriyeti devletini kendi devletimiz olarak kabul ediyoruz. Ayrı devlet taleplerini de bölücülük olarak görüp şiddetle reddediyoruz. Yani tek devlet diyoruz. Tek devlet, tek vatan, tek bayrak ve tek millet diyenlerdeniz biz.

Devletimiz tek olsun ve hepimize ait olsun. Bütün farklılıkları da kendinden bilen demokratik bir anlayışta olsun diyenlerdeniz biz.

-Etnik temelde federasyon ve özerklik mi istiyoruz?

Elcevap: Asla. Devletimizin bekası ve milletimizin birliği açısından bu tür etnik kompartımancılık uygulamalarının tehdit oluşturduğuna inanıyoruz.

Peki, soruyoruz: Böyle düşünen ve inanan bizler nasıl oluyor da bölücü oluyoruz? Sahi biz neyi nasıl bölüyoruz söyler misiniz?

DEVLETİN DİLİNİ DEĞİŞTİRMEK Mİ?

Soru: Anayasanın ilk dört maddesinden birinde (3. madde) devletin dilinin Türkçe olduğu belirtiliyor. Siz bu maddenin değiştirilmesini mi istiyorsunuz?

Elcevap: Hayır. Devletin dili ifadesi sorunlu, madde metninde resmi dil ifadesi yer almalı. Türkçe’nin resmi dil olarak aynen muhafaza edilmesinden yanayız. Türkçe’nin yanına Kürtçe, Arapça vb. başkaca dillerin iliştirilmesinden yana değiliz. Yani resmi dilimiz tek olsun diyenlerdeniz.

Resmi dilimiz tek olsun demek, bizim açımızdan, diğer ana dillerimizin kamusal alandan sürgün edilmesi anlamına gelmiyor. Diğer dillerimiz de öğrenilmeli ve öğretilmeli diyoruz.

Dahasını da söylüyoruz: Türkçe sadece Türklerin değil, hepimizin ana dilidir. Hepimizi ortaklaştıran ana dilimizdir. Biz Kürtler tıpkı anadilimiz olan Kürtçe gibi Türkçe’yi de aziz biliriz.

Ne Türk’le ne Türklük’le ne de Türkçe’yle bir sorunumuz yok. Olmadı. Olmaz da. Türk bizim kardeşimizdir. Türkçe bizim dilimizdir. Türk’e ve Türkçe’ye gayrı gözüyle bakan bir Kürt’ü kendimizden bilmedik, bilmeyiz. Kürt’e ve Kürtçe’ye ‘gayrı’ gözüyle bakanları da Türk kardeşlerimizin kendilerinden bilmediğine inanırız.

Bu konudaki düşüncemiz bu kadar net iken birilerinin kalkıp Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden biri olan resmi dilin tekliğini değiştirmek istediğimizi iddia edip bu iddia üzerinden bize parmak sallamaya kalkışmasını kınıyoruz.

Şayet dedikleri gibi inanıyor olsaydık merak etmesinler bunu diyecek kadar cesarete sahip olduğumuzu herkes bilir.

Bu ülkede Kürtçe’nin Türkçe gibi resmi dil olarak benimsenmesi gerektiğini söyleyenler de var elbet. Onlar gibi düşünüyor olsaydık, onların hasmı olarak görülmezdik. İşin tuhaf tarafı şu: Hem Kürtlük üzerinden öyle düşünenlerce hasım ilan ediliyoruz, hem de Türklük üzerinden böyle düşünenler tarafından bölücü diye suçlanıp hasım ilan ediliyoruz.

Ee, pes vallahi!

Soru: Türkçe’nin dışındaki ana dillerde eğitim yapılmasını mı, yani ana dilde eğitim yapılmasını mı istiyoruz?

Elcevap: Biz anadilde eğitimi savunmuyoruz. Biz Türkçe dışındaki ana dillerimizin öğreniminin ve öğretiminin gerekli olduğunu savunanlardanız. Anadilde eğitimden kastedilen şey, Türkçe’nin dışındaki ana dillerimizden herhangi biri ile (Kürtçe, Arapça vs) baştan sona tüm eğitimin yapılması ise bunun etnik gettoculuğa ve son tahlilde de etnik ayrışma ve çatışma yol açacak bir öneri olması hasebiyle kabule şayan bulmuyoruz.

Bizim istediğimiz, anadilin öğrenimi ve öğretimidir. Açayım. Türkçe temel eğitim dilimizdir. Tüm dersler Türkçe verilmelidir. Ama Türkçe’nin yanısıra bu ülkenin ana dilleri de öğretilmelidir. Seçmeli ders sistemi yerine Türkçe dışındaki diğer ana dillerimizin de tıpkı Türkçe nasıl öğretiliyorsa öyle öğretildiği bir eğitim sistemine geçilmesini öneriyoruz. Kürt vatandaşlarımızın çocukları için Kürtçenin mecburi, Türk vatandaşlarımızın çocukları için de seçmeli olacağı bir sisteme geçilmesi halinde, anadil üzerinden bölücü niyetlerle istismar siyaseti güdenlerin de önü kesilmiş olur. Bu ülke Kürtlerinin devletlerine aidiyet ve sadakat duyguları da sarsılmaz kavilikte olur. Bu sistem diğer anadillerimiz için de geçerli elbette. Bu sistemi oturtmak için Türkçe dışındaki anadilleri öğretecek öğretmenlerin yetiştirilmesi elbette bir zaman ve imkan meselesidir. Bu hem bir anlayış hem bir zaman meselesidir. Anlayışta ortaklaşmak, zaman konusundaki anlayışı kendiliğinden getirir.

Milyonlarca Kürt, Arap, Zaza, Laz, Çerkes vs vatandaşlarımızın ana dillerinin süreç içinde unutulup gitmesi ülkemizi kültürel anlamda çoraklaştırır. Dahası ve en önemlisi, farklı dillerimizi kendimize ait ve bizi zenginleştiren değerimiz olarak görüp yaşatmak varken, o dillerin unutulup gitmesine zemin hazırlamak kültürel çoraklığımızın yanısıra o dilleri konuşan vatandaşlarımıza da haksızlık oluşturmaz mı? Kendimizden bildiklerimize gayrı muamelesi yapmak hangi akla hizmettir, hangi insafla bağdaşır?

Madem farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz diyoruz, o halde farklılıklarımızı yaşatmak ve o farklılıkların kabulü üzerinden güçlü ve sarsılmaz bir “biz” aidiyeti oluşturmak gerekmez mi?

Gerekir elbet.

Devletimizin demokratik temelde bekasını ve milletimizin farklılıklardan oluşan birliğini muhafaza etmek için bu kuşatıcı ve sahiplenici tavrı göstermek, olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.

Bunu dediğimiz için o birilerinin gözünde bölücü olacaksak varsın olalım, ne gam!

ÜSTÜNLÜK İDEOLOJİSİ, AKİDEMİZE TERS

Bizim akidemizi, kutsal kitabımızın ölçüleri belirler. Peygamberimizin (sav) kutsal kitabımıza yaslanan öğretisi, bizim düşünme biçimimizi tayin eder.

Kur’ân çok açık biçimde, insanların farklı kavimler ve topluluklar halinde yaratılmasının, farklı dillere sahip olmalarının bir üstünlük nedeni olmadığını, tersine birbirlerini tanımak için olduğunu söyler. Bu anlamda farklılıkların kabulü, Allah’ın ayetlerinin kabulüdür.

Kur’an gayet yalın bir şekilde, Allah’ın indirdiklerine iman edenlerin, dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi ırka ve topluluğa mensup olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyor olurlarsa olsunlar, mü’minlerin kardeş olduğunu, bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu, hiç kimsenin mensubu olduğu ırk veya konuştuğu dil dolayısıyla bir diğerinden üstün olmadığını, üstünlüğün sadece takvada olduğunu söyler.

Peygamberimizin (sav) Veda Hutbesi’nde dedikleri, bu kutsal öğretinin kısaca bir özetidir. Ezcümle şöyle der aziz Peygamberimiz: “Ey insanlar! Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir.”

Akidemiz, anlayanlar için gayet açık. Bizim dediğimiz de tam olarak budur: Türk’ün Kürde, Kürdün Araba üstünlüğü yoktur. Hiç kimse sadece Türk veya Arap olduğu için değerli değildir. Hiç bir dil, bir diğer dilden üstün veya değerli değildir. Aynı akideye mensup olan farklı kavimlere mensup müminler nasıl birbirlerinin kardeşleri ise, onların dilleri de kardeştirler.

Irki aidiyetler üzerinden üstünlük iddiasında bulunmak, akidemize terstir. Bunun adı ırkçılıktır. Irkçılık aynı zamanda bir insanlık suçudur.

Türkiye sadece etnik anlamda Türk olanların ülkesi değildir; diğer etnik toplulukların da ülkesidir. Aynı akideye mensup bu farklı etnik topluluklar birbirlerinin eşiti ve kardeşidirler. “Türk milleti”, işte bu akidenin şekillendirdiği bütünlüğün adı olarak anlamlı ve değerlidir. “Türk milleti”ni bu akideden kopartıp etnikçi-ırkçı bir zemine oturtanlar, kendilerini başkalarından üstün görerek bölünme ve çatışma zemininin oluşmasına katkı sağlarlar.

Türkçe’mizin dışında Kürtçe, Arapça vb. dillerimizin de tıpkı Türkçe’miz gibi aziz bilinip yaşatılmasını, ana dillerimizin Türkçe’mizin yanısıra öğrenilip öğretilmesinin hem kardeşlik hem vatandaşlık hukukunun bir gereği olduğunu söylememiz işte bu İslami ve insani anlayışımızla alakalıdır.

Çok şükür dediklerimizin hiçbiri ne akidemize ters, ne de ülke ve millet birliğine aykırı.

Bu dediklerimizden rahatsızlık duyanlar, akidemizle şayet kavgalı değillerse, hangi akide üzerinden bizi bölücülükle suçladıklarını açıklasınlar da bilelim.

Kendisi için istediğinin aynısını kardeşi için istemeyenlerin nasıl bir kardeşlik istediklerini bize söyleme mecburiyetleri vardır, biline!

DAVET

Kardeşlik buluşmamızın yarınki adresi Mersin.

28 Ocak Cumartesi günü saat 16.00’da Mersin Kültür Merkezi’nde “Türkiye Yüzyılında Kürtler” etkinliğimizi görkemli bir kalabalıkla gerçekleştireceğiz.

Tüm dostlarımız ve aziz milletimiz davetlidir.

#Mehmet Metiner
#Kürt
#Türk
#Dil
#Türkiye
1 yıl önce
Kim bölücü?
İstanbul İslamcılığı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü