Fıkra gibi bir şey. Tacikistan''ın başkenti Duşanbe''den bir uçak kalkıyor. Moskova''ya doğru giderken, Rus haber ajansları uçağın kaçırıldığını duyuruyor dünyaya. Uçakta 15 hava korsanı bulunduğu bildiriliyor ve korsanların Kürt ya da Çeçen olabilecekleri iddia ediliyor.
Kaçırıldığı zannedilen uçak, Rusya''nın Samara Havaalanı''na indiriliyor. Yapılan aramada, uçak içinde korsan bulanamıyor.
- O halde nasıl kaçırıldı? diye sorabilirsiniz. Aslı astarı şu ki, uçağın tuvaletinde "Uçakta bir hava korsanı var. Lütfen rotayı Tahran''a çevirin" yazısı bulunmuş.
Tuvaletteki bir yazı yüzünden kaçırıldığı sanılan ve Moskova yerine bir başka şehre zorunlu iniş yapan uçakta yapılan aramada bomba ya da benzeri bir şeye de rastlanmamış. Yani ne korsan var, ne bomba, ne de bomba süsü verilmiş bir paket.
Adamlar bir de bizim tuvaletlerdeki yazıları görseler!..
İkitelli dolaylarından derlediğimiz sağlam kaynaklı haberlere göre, orada bulunan bir kısım gazetenin bazı yönetici ve yazarları, "bozkurt selamı" üzerine çalışma içine girmişler.
Bazıları bozkurt selamı çalışmasına kendini öyle kaptırmış ki, "Bize iki çay" yahut "İki nescafe istiyoruz" derken bile elleriyle o işareti yapıyormuş. Hatta, kimisi daha da ileri götürmüş işi... "Şuradan gideceksin... Karşıdaki oda..." gibi bir yeri tarif ederken bile bozkurt işareti yapanlar varmış.
Bursa''da belediye meclis üyeliğine seçilen bir yakınını tebrik etmek için telefonla arayan gazeteci bir dostumuz, "Hayırlı olsun" dediğinde, öteki daha teşekkür bile etmeden şunu sormuş:
- Şimdi biz de maaş alacak mıyız başkan gibi?
Gazeteci dostumuz bu sorunun aciliyetinden dolayı biraz kırılmış ama belli etmemiş.
- Maaş önemli değil arkadaşım, bol bol ihale alacaksın!..
Maaşın ne önemi var ki!..
"Bir imaj uğruna Ya Rab..." demeyiz inşaallah günün birinde!..
Alaka için bkz.: Ahmet Taşgetiren''in "MHP-İmaj-Başörtüsü" başlıklı yazısı.
"Bu kitabı okumayan, Susurluk''u çözemez!" yazmışlar "imeyil"deki mesajın başına. Kitabın adı "Çizgilerle Susurluk Albümü". İçinde karikatür, bilgi, belge, perde arkası hikayeleri, vs..
Demek ki, o kitabı bugüne kadar ülkeyi yönetenlerden hiçbiri okumamış.
O kişilerin bundan sonra okumak isteyeceklerini de pek sanmıyorum.
1973''te doğan oğlumuz Deniz Hizip, 18 Nisan''dan sonra ortadan kaybolmuştur. Görenlerin insaniyet namına barajın üstündeki evimize haber vermeleri rica olunur.
Oğlum Hizip, evine dön. Seni affettik. Annen ağlıyor, herkes perişan. Dön evine oğlum.
Bilen bilir, bilmeyen de hiç öğrenmesin, Allah kimseye evlat acısı vermesin...
BBP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Arslan''ın genç yaşta vefat eden oğlu Murat Arslan kardeşime Mevla''dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Mekanı Cennet olsun.
Kalemimi kırarım demiştim, takdire bakın ki üzerinden tekerlekli sandalye geçti ve kalem kendiliğinden kırılmış oldu. Gazetelerimi satacağımı söylemiştim, satmak ne kelime, boyumca biriken gazeteleri kapıcıya bağışladım. Televizyonumu elden çıkaracağımı da söylemiştim tıpkı Aydın Bey gibi... Vazgeçmiyor ve "eskisini getir, yenisini götür" kampanyasına katılarak eski televizyondan da kurtuluyorum.
Ben sözümde durmak için gayret gösterdim. Fakat Aydın Bey''de böyle bir gayretin ufak bir parçasını dahi göremedim. Artık Taksim Meydanı''nda beklemekten vazgeçiyorum. Divan''da çay içmeye gidiyorum.
Aydın Doğan''ı değil de Godot''yu bekleseydim, belki gelirdi şimdiye kadar.
Eğer Aydın Bey gelseydi, yaşına hürmeten önceliği kendisine verecektim. Yaşlı başlı bir adama saygıda kusur etmek, yakışmazdı çünkü bize.
Sonuç olarak şunu belirtelim ki Aydın Doğan, iki lafın arasına "Taksim''de kendimi asarım" cümlesini sıkıştırmaktan vazgeçsin artık! Görüldü ki sözünde durmuyor.
Aşkın ve devrimin partisi ÖDP, artık "Hüznün ve sitemin partisi" mi olacak?