|
Romantik ilişkiler

Kar yağarken romantizm zirveye çıkar, seyrine doyum olmaz.

“Şu kar tanelerinin hiçbiri diğerine değmiyor hacı, biliyorsun değil mi?”

“Tabii… Değseydi, yukarıdan bir sürü kardan adam düşerdi tepemize.”

Yollar kardan kapanınca, romantizmin izine rastlanmaz. Ro’su bile bulunmaz.

Şayet Boğaz kıyısında bir balıkçı lokantasında, kalkanın pişmesini beklerken, yanan sobaya ellerini uzatıp ısınmıyorsan.

İngiltere Büyükelçisi ile balıkçıda buluşan Ekrem Bey, asıl görevini ihmal edince, cümbür cemaat tepki gösterdik. Savunanlar, savunduklarına pişman düştü.

Fakat Sayın Başkan, “o görüşmenin karla mücadele kadar önemli olduğunu” söyledi. Daha bile fazla mıydı yoksa?

İkna olmadık tabii.

Vaziyeti kurtarmaya çalıştığını düşündük.

Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilme ihtimalinin kaybolduğuna karar verdik. (Kim oluyorsak!)

“Adaylığı tehlikeye girdi, şansı bitti, bu hareketi ve yaptığı açıklamayla kendi ayağına kurşun sıktı” dedik.

Kemal Bey’in şansının yükseldiğine hükmettik.

*

Meğer öyle değilmiş.

Kazın ayağı başkaymış.

İngiltere Büyükelçisi ile karlı bir günde görüşmesini tam olarak anlamaya çalışırken, pat diye arkasından ABD Büyükelçisi ile buluştu.

Bu defa balıkçıda değil, kendi makamında.

İkinci buluşma karsız bir gündeydi.

Tebessüm, mutluluk algoritmasına bakınca, bilmediğimiz çok şey olduğunu hissettik.

Karşılama ve uğurlama sırasındaki görüntüler yeterliydi.

Gülücük, gülücük… ve uçuşan kalpler…

Sözcüsü Murat Bey hâlâ Alpler’deyse keyfine baksın. Burada işler yolunda.

Belli ki İngiliz ve Amerikan Büyükelçileri de Ekrem Bey’in yüzünde Rabbiyesir görmüşler.

*

Yoksa bu kadar acele, bu kadar sıcak… Anlatabiliyor muyum? Hem apar, hem topar…

Hani neredeyse ABD Büyükelçisi “Güven Mektubu”nu Sayın Başkan deyip Ekrem Bey’e verecek gibiydi. Öyle bir görüntü sergiledi.

“O da başkan, bu da başkan…” ne de olsa.

*

İngiltere ve ABD’den sonra gerisi gelmeli.

Fransız, Alman, Yunan, Hollanda, Belçika vs. büyükelçilerini de görsek, desteklerini bir çay, bir kahve, bir yemek çerçevesinde belli etseler, fena mı olur?

Balıkçıda, kebapçıda, makamında, otoparkta, vapurun yan tarafında…

Avusturya ve Avustralya da gelsin.

Gelmezlerse hatırımız kalır.

*

Sayın Başkan’ın Büyükelçiler ile ne konuştuğu merak ediliyor.

Boşuna merak. Hiç mühim değil ki.

Havadan sudan, kardan yağmurdan söz açmışlardır.

Mesele o değil…

Eski bir hikâyeden bahsedelim de doğru mu söyledik, yanlış mı, karar verin.

*

Fi tarihinde Anadolu’nun bir köyünde yakın arkadaş iki çocuk varmış. Biri okumuş, payitahta kadar gitmiş, yükselmiş, vezir olmuş.

Öteki köyde kalmış. Hayvanlar beslemiş, çiftçilik yapmış.

Günün birinde sıkıntıya düşünce, “Şu bizim arkadaşa gideyim, belki derdime bir çare bulur” deyip yola çıkmış.

Gelip kapısı tıklamış. Vezire sıkıntısını iki cümle ile özetlemiş.

Vezir, ilgileneceğini söyleyip odasına dönmüş. İşi gücü başından aşkın. Akşama kadar beklemiş bizimki.

Akşam çıkışta “Ne iyi ettin de geldin” deyip arkadaşının koluna girmiş, yürürken sohbet etmişler. Eski günleri anmışlar.

Köyünü özleyen Vezir, “Yaban tayları çayırda tepişiyor mu? Çilli horoz kedilerle dövüşüyor mu? Sarıkız minik buzağıyı sütten kesti mi?” diye merak ettiklerini bir bir sormuş. Ertesi gün yine gelmesini istemiş.

Ertesi gün de aynı… Akşama kadar bekletme, iş çıkışı kolkola girip çarşıdan geçiş.

Bizimkinin canı sıkılmış.

“Yahu” demiş “derdime çare bulursun diye geldim, sen iki gündür beni oyalıyorsun. Böyle mi olur yakın arkadaşlık? Hani biz kankaydık?”

Vezir gülmüş… “Arkadaş, iki gündür sen koca vezirin kolunda çarşıdan yürüyerek geçiyorsun. Herkes seni tanıdı. Yakın ahbabım olduğunu gördü. Şimdi hangisine gitsen, bedelini sonra ödemek şartıyla istediğin kadar mal alabilir, ticarete atılabilirsin.”

Dediği gibi yapmış olma ihtimali yüksek. Bizi o tarafı ilgilendirmiyor bugün. Maksat, söz yerini bulsun.

*

Bu yüzden Ekrem Bey ile büyükelçilerin ne konuştuklarının önemi yok.

“Dıştaki karar vericiler” sıfatıyla, bir işaret vermiş oluyorlar bu görüşmelerle.

Tabii, gerçek başka türlü değilse.

Başka türlü ne olabilir?

Büyükelçiler, Kemal Bey’in adaylığı önünde Ekrem Bey’in engel olmaması, arıza çıkarmaması için ikna etmeye çalıştılar, bunun için buluştularsa?

Ne var yani? İnsanlık hâli…

Karar vericilerin, ne türlü karar vereceklerine biz mi karar vereceğiz?

#İngiltere
#ABD
#Anadolu
#elçi
2 yıl önce
Romantik ilişkiler
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Yaşama Sanatı ve Sinema
Nureddin Topçu ve Milli Eğitim davamız
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti