|
Esad ile diyalog zorunlu hale mi geldi?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, belli periyotlarla partisinin milletvekilleri ilegruplar halinde buluşup kapalı toplantılar yapıyor.

Bu vesile ile vekiller, hem temsil ettikleri bölgelerin, hem de memleketin genel meseleleri hakkındaki görüşlerini, halktan gelen şikayetleri doğrudan Cumhurbaşkanı’na iletiyorlar.


Bu yöntem Erdoğan’a, hem parti tabanının, hem de halkın nabzını doğrudan tutmak için elverişli bir imkan da sağlıyor.

Mesela, geçen hafta içinde değişik illerden 80 kadar milletvekili ile yapılan görüşmede, özel hastanelerin hastalardan aldıkları yüksek ücretler halktan vekillere iletilen ortak şikayetler arasında yer alınca, Erdoğan konuyla yakından ilgilendi, notlar aldı.

Bu buluşmalar, tek taraflı dertleri dinleyip not alma formatında geçmiyor tabii.

Cumhurbaşkanı da değişik konularda partisinin milletvekillerini bilgilendiriyor, kendi görüşlerini iletiyor.

Son toplantıda, Erdoğan konuşurken milletvekillerinin dikkat kesildikleri konulardan biri de, Afrin Harekâtı ve operasyonun hedefleri konusunda anlattıkları oldu.

SURİYELİLER İÇİN KALICI KONUTLAR

Zeytin Dalı Harekâtı'nın hedeflerinden birinin, Kuzey Suriye’nin PYD/YPG eliyle bozulan sosyolojisi ve demografisini, yani doğal insani dokusunu geri getirmek olduğunu biliyoruz.

Doğal insani doku dediğim, savaş öncesi oralar nasıl idiyse o halin tekrar oluşturulması.

Cerablus’ta, El Bab’da bu oldu, oluyor.

Savaş öncesi Afrin ve civarının nüfusunun yüzde 35’i Kürtlerden, yüzde 65’i de Araplar, Türkmenler ve diğer azınlıklardan oluşuyordu.

2012’den sonra PYD’nin Stalinist yönetim anlayışı yüzünden bu doku bozuldu.

Operasyon başarıya ulaştıktan sonra, buralardan kaçıp giden insanların yani Afrin’in gerçek sahiplerinin geri dönüşünü kolaylaştıracak politikalar devreye girecek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletvekilleriyle yaptığı toplantıda, konuyu buraya getirdikten sonra, operasyon sonrası geri dönecek Suriyeliler için o bölgelerde yeni yerleşim birimleri kurulmasından söz ediyor.

Bu projeyi geçmişte Almanya Şansölyesi Angela Merkel’e de anlattığını, Merkel’in bu fikri heyecanla karşıladığını, hatta maddi destek sözü verdiğini ama devamını getirmediğini anlatıyor.

“GÜVENLİ BÖLGE İÇİN TÜRKİYE KENDİ GÖBEĞİNİ KENDİ KESİYOR”

Güvenli bölge fikrinin 4,5 seneden beri Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dillendirildiğini biliyoruz.

Tabii ABD, 2012’den sonra Suriye politikasını bütünüyle ‘Türkiye’ye kaybettirmek’ angajmanıyla yürüttüğü için buna hiçbir zaman yanaşmadı.

Böyle olunca, Türkiye Rusya’ya yöneldi, Moskova ile iş tutmaya başladı, bu şekilde mesafe de almaya başladı.

Şimdi Erdoğan’ın aynı toplantıda söylediği gibi Türkiye güvenli bölge için kendi göbeğini kendi kesiyor.

Türkiye’nin, 2016’dan itibaren devreye giren yeni Suriye politikasının çerçevesini, kendi sınırlarını korumak için sınırın öbür tarafındaki PKK/YPG oluşumunu devre dışı bırakmak, sonra da buralardan Türkiye’ye yönelecek tehditleri kalıcı şekilde sona erdirmek biçiminde özetleyebiliriz.

Kalıcı sükuneti sağlamanın en iyi enstrümanlarından birinin de güvenliği sağlanan sınır bölgelerinin demografik yapısını müzahir hale getirmek olduğunu söyleyebiliriz.

ANKARA ESAD İLE YENİ BİR İLİŞKİ TESİS EDECEK Mİ?

Yeni Suriye denkleminde önemli bir soru daha karşımıza çıkmış durumda.

Türkiye, Esad rejimi ile temasa geçecek mi?

Afrin Harekâtı'nın amaçları açıklanırken
“Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı”
vurgusu yapıldığına göre bunun için bir an evvel Esad ile diyaloğa geçilmesi öneriliyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumartesi yapılan partisinin 36. Olağan Kurultay’ında açık bir çağrıda bulunarak,
“Esad ile derhal temasa geçin”
dedi.
Şu sözlerle:
“Hükümete açık ve net bir çağrı yapıyorum. Suriye hükümetiyle derhal temasa geçin. Suriye’de toprak bütünlüğü sağlanacaksa Suriye devletiyle ilişki kurmak gerekiyor.”
Kılıçdaroğlu’nun Esad’a ne kadar ‘
kalpten bağlı olduğunu’
savaşın başından beri hiç değiştirmediği
‘mezhepçi yaklaşımı’
nedeniyle biliyoruz.

Kimyasal saldırılar olduğunda, Suriyeli bebeler sudan çıkmış balık gibi çırpına çırpına can verdiğinde bile yüreği kıpırdamayan birisinden başka bir şey beklenemez.

Ama Suriye meselesinde, Afrin Harekâtı devam ederken bile, onun önerdiği biçimde Ankara’nın Esad ile derhal temasa geçmesini zorunlu kılacak bir ihtiyaç yok.

Neden mi?

Şundan dolayı:

Esad, Rusya’nın kuklası haline geldiği için, Ankara, Moskova üzerinden yürüttüğü müzakerelerle istediğini elde edebiliyor.

Geçen ay Putin’in Hmeymim Üssü’ne yaptığı gezi sırasında Esad’a nasıl ‘maraba muamelesi’ çektiğini hatırlatmak isterim.

Kaldı ki, Erdoğan böyle bir girişimde bulunsa bile Kılıçdaroğlu’nun alkış tutmayacağı, aksine, yakın zamanlarda dediği gibi
“İşte adamın burnunu böyle sürterler”
gibisinden şımarık cümleler kuracağı besbelli.
#Ankara
#Suriye
6 yıl önce
Esad ile diyalog zorunlu hale mi geldi?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle