|
Borç kimin ve ne yapmalı?

Türkiye’nin kendi öz krizleri diye adlandırabileceğimiz 1995 ve 2001 yılı krizleri kamu kaynaklıdır. Devletin aşırı borçlanma ve borçlarını çevirmekle ilgili riskler üzerinden süreç gelişmiştir. Türkiye’nin kamu kaynaklı bu tarz bir krize karşı gayet dayanıklı olduğu rakamlar ile sabittir: AB tanımlı genel yönetim borç stoku 2001 yılında %75,5 iken son açıklanan 2020Ç3 ise %42,6 olarak gerçekleşmiştir (Kaynak: Hazine Maliye Bakanlığı). Kıyaslayacak olursak; Avrupa Birliği ortalaması 2020 yılı son verilerinde %95 iken; Yunanistan’da %187, İtalya’da %140, Portekiz’de %126, Belçika’da %115, Fransa’da %114, ve İspanya’da %110’dur.

Borç yükü kimin sırtında?

Aşağıdaki grafikte 2010 ile 2020 yılları arası Türkiye’nin toplam borcunun GSYH (milli gelire) oranı görülmektedir. Bu grafiğe baktığımızda hane halkı ve devlet borcunun; sırasıyla, %1,9 ve %2,9 ile çok sınırlı arttığını görmekteyiz. Salgın dönemindeki bütçe açıkları da bu artışa dahil olmasına rağmen tablo gayet makuldür.

Tabloyu incelediğimizde ortaya çıkan temel sorunun reel sektör borç/GSYH’nın (Milli Gelir) %39,7’den %76,5’a çıkması olduğu görülmektedir.

ISO 500’den kaç şirket borsada işlem görüyor?
İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı 2019’da üretimden satışlara (net) göre Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinde
sadece 65 şirket Borsa İstanbul’da işlem görmektedir.
İşler güzel, faizler ucuz ve para bol iken şirketini borç ile yüzdürüp kısa vadeli düşünen şirketlerimiz gün gelip para bolluğu ortadan kalkıp faizlerin yükseldiği şu ortamda bir de kurun yükselmesiyle yandım anam demektedir. Elbette, bu duruma üzülsek de “Ağustos Böceği” olarak vakti zamanında borsaya açılma seferberliği ilan edilirken şirketlerini kimse ile paylaşma erdemine sahip olamadıklarını hatırlatmamıza da engel değildir. Borçları olmazsa hadi tercihleridir derdik. Ancak
yüksek borçlulukları ile şirketler onların da değil kreditörlerin idi, sadece onlar farkında değillerdi!
O günlerde rahatça borsaya açılıp borçlarını tamamen kapatıp bir de kurumsal yapıya geçme şansları varken şimdi borç yükü altında devletten medet umar duruma gelmişlerdir.

Buna rağmen reel sektörün taleplerine duyarsız olmayan hükümet 2017’den itibaren KGF ve Nefes Kredileri ile sonrasında salgın döneminde yeni kredi dalgası ile yoğun desteği özel sektöre sağlamaktan da geri durmamıştır. Bunun da kıymeti yeterince biliniyor mu? Şüpheliyim…

2021 yılı ve ötesinde kredi yükünün çoğunu taşıyan büyük şirketlerimizin tek çıkış yolu Borsa İstanbul’dur.
Şirketlerini halka açarak sağlanan finansman ile de
borçların kapatılması öncelikleri olmalıdır!
Bu konuda SPK gerekli önlemleri almalı ve borcu yüksek olan şirketlerin sağlanan kaynağı borcun kapatılmasında kullanmasını ön koşul olarak belirlemesini beklerim. Borsa İstanbul’da iki milyon yatırımcıya ulaştığımız bu dönemde kalıcılığı sağlamak için
küçük yatırımcıyı zarara sokacak her türlü iş ve işlemden de uzak durulmalıdır.

Kutsal kitapların tamamında yasak olarak ilan edilen faiz yerine Borsa İstanbul’dan helalinden ortak bulmanın çok daha bereketli olacağını da belirtmeden geçemeyeceğim.

Kaynakça: Hazine Müsteşarlığı, TCMB, Eurostat

#Borç
3 yıl önce
Borç kimin ve ne yapmalı?
Ekonomi kurumlarının yeniden mimarisinde daha güçlü Merkez Bankası
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir