|
"Hortumlamak" ve "sifonlamak"

Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu da "hortumlama" kelimesini telaffuz ettiğine göre, artık bu sözcük de "resmi sözlük"lere girecek demektir.

Ancak, "Dil Kurumu"nun bazı görevlileri de "hortumlama suçlamaları" ile Adliye''de bulundukları için, bu kelimenin resmileştirilmesi, uzun zaman alabilir..

Türkçe sözlüklerde "hortumlama" kelimesi bulunmadığı için, dış basın, "Türkiye gerçeği"ni ele alan haber-yorumlarında önce zorlandı.. Sonunda onlar, "hortumlama"nın karşılığı olarak, "sifonlamak" kelimesini kullanmaya başladılar..

Örneğin "The Financial Times", Türkiye''de bankaların hortumlanmasını ve banka-medya ilişkilerini anlatan haber-yorumlarda, hep "siphoning''e yer veriyor..

Yani bu "globalleşme"ye uyumlu olmak istiyorsak, yavaş yavaş biz de "hortumlamak"tan, "sifonlama"ya geçmeliyiz..

Sözlükte "sifon"un karşılığı şöyle:

-Bir kabı devirmeksizin, içindeki sıvıyı başka bir kaba aktarmaya yarayan ve bir kolu daha uzun olmak üzere, ikiye bükülen boru..

Tabiî ki, bir "kabı devirmeden", içindeki sıvıyı "sifonlayarak", daha alt düzeydeki bir başka kaba aktarmak işlevi, öyle göründüğü kadar basit değildir..

Bilmeseniz bile, "sifonlama"nın arkasında, "hava"nın kanunlarını saptayan Toricelli''den (1608-47), "basınç" kanunlarını koyan Pascal''a (1632-62), uzanan, nice dahi bilim adamları vardır..

Bizdeki "hortumlama"da ise, hiçbir kanunun hesaba alınmaması önemlidir. Yanılmıyorsak, bu "hortumlama" da, zaten bir kamu bankasının boşaltılmasından suçlanan, Kemal "Horzum"un soyadından türetilmiştir.. "Horzumlama", sonunda "hortumlama"ya dönüşmüştür..

Eğer bizim hortumcular, biraz dünyaya açık insanlar olsalardı, içini boşalttıkları kapların (bankaların) devrilmesine ve sonunda tüm ekonominin boşalıp devrilmesine sebep olmazlardı..

Çünkü, neticede tüm ekonomik düzen, bir sifonlamadır.. "Üretim-kazanç" ilişkisi, servet veya değerin, bir kaptan başka kaplara aktarılması olayıdır..

Önemli olan bunun "hortumlama" şeklinde yapılmaması ve kapların devrilmemesidir.

Yasalara, kurallara ve ahlaka uygun biçimde yapılan "sifonlama" ile, hem herkes kazanır, hem de toplum zenginleşir.

"Modern dünya", bu "hortumlama"yı kabul etmiyor artık..

Bakın işte.. Dün, Filipinler''in geçen yıla kadar Başkan''ı olan Estrada, "hortumculuk" suçlaması ile tutuklandı..

Güney Kore''de, iki eski cumhurbaşkanı, "hortumculuk"tan hapse mahkûm oldular.

Endonezya''da, eski Başkan Suharto''nun bütün ailesi, polisle adliye arasında gidip, geliyor..

Yugoslavya''da, bir dönemde "ulusal kahraman" görülen eski Başkan Miloseviç, "hortumlama" iddiaları yüzünden cezaevinde şimdi..

Bütün bu ülkelerdeki "hortumcu düzen", ekonomik ve siyasal krizler getirdi..

Bu yüzden, "IMF" gibi, "Dünya Bankası" gibi uluslararası kuruluşlar, "hortumlama"nın var olduğu ülkelere, mesafeli yaklaşıyor..

"Hortumlama ekonomisi"nin uluslararası sözlüklerdeki adı da "ahbap-çavuş kapitalizmi" şimdi.. Buna İngilizce''de "crony-kapitalizm" deniliyor..

Orgeneral Kıvrıkoğlu da, açık ve seçik "hortumlama olmasa ekonomik kriz olmazdı" dediğine göre, sonunda "Derin Devlet" de, olayın ciddiyetini anladı demektir..

Demek artık, emekli generaller, bundan böyle ahbap ve çavuşların bankalarına, şirketlerine girip, hortumlamalarda, "bilgisiz iştirakçi" rolü oynamayacaklardır..

Hatta bundan sonra, bakarsınız savcılar da, hortumlamaların "siyaset ayağı"na kadar, olayları araştırır..

Çünkü hortumlamalarda baş-rolü oynayan "siyaset-ayağı" gerçekten, pis bir ayak gibi kokmuştur, kokuşmuştur.

ŞAKA

Alternatif değişim!..

Engin Ardıç, "Star"daki köşesinde, "olay"ı çok güzel belirlemiş..

Şöyle diyor..

-Değişim ha? Baksanıza, adam önümüzdeki günlerde partisinin kongresinde genel başkanlığa tek aday ve sloganı da, "tek başına iktidar"!..

Bir yıllık maaşıma bahse girerim ki, oybirliği ile kazanacaktır.. Değişim ha?

Engin Ardıç''ın bu saptaması doğru ise, biz "değişim" için bir alternatif yol üretelim..

Şöyle ki..

-Ecevit olduğu gibi kalsın, bütün Türkiye değişsin!..

KRİZ YÖNETİMİ

Gerçekçi dış politika şarttır!..

Gerçekçi olmayı deneyelim mi?

"Kriz yönetimi" bir bütündür..

Bir ülkede siyaset, toplum ve ekonomi krizin etki alanı içindeyse, "dış politika", bunun dışında tutulamaz..

Ayrıca "genel kriz"in kaynakları arasında "Güneydoğu Sorunu"nun, "Kıbrıs"ın "Türk-Yunan ilişkileri"nin de, yıllarca siyasi ve kalıcı çözümler dışında tutulmasının bulunduğunu biliyoruz..

Yeniden gündeme gelen ve Türkiye''nin en yakın müttefikleri ile ilişkilerini kopma noktasına getiren "Ermeni Sorunu" da, dağınık bir biçimde, saatli bomba gibi ortaya bırakılmadı mı?

"Türkiye krizi" kökten çözülecekse ve gerçekten "yeniden-yapılanma" isteniliyorsa, dış politikada da, "uzlaşmacı", "barışçı", "çözüm arayan" ve "dünyalı" bir çizgiye girmeliyiz..

Bunu, "onlar bize yardım karşılığında, siyasi taviz istiyorlar" mantığı içinde değil, "gerçekçi ve uzlaşmacı dış politika, bizim de ihtiyacımızdır" mantığı ile yapmalıyız..

Atina''ya gidip güvercin, Kıbrıs''a gidip şahin olmak, sadece kendimizi aldatmaktır..

Fransa''yla diplomatik bağları kopartıp, ekonomik bağları sıkılaştırmak, ciddi bir tutarsızlıktır..

Öyle değil mi?

23 yıl önce
"Hortumlamak" ve "sifonlamak"
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!