|
Kandil"in ipi kimin elinde?

Öcalan yakalandığında çok önemli bir itirafta bulunmuştu. Demişti ki özetle: "Bizi Türkiye"ye karşı yabancı ülkeler kullandılar." O ülkelerin tek tek isimlerini de zikretmişti.

Öcalan yakalandığında çok önemli bir şey daha söylemişti. "İnkar biterse isyan biter" demişti. İnkar bitti, ama isyan bitmedi. Kandil hala silahlarını Türkiye"ye yöneltmiş durumda.

Üstelik Türkiye eski Türkiye olmadığı halde.

Dahası ve en önemlisi, PKK"nın dağda kalmasını gerektiren hiçbir amacı olmadığı halde... Böyle diyorum, çünkü Öcalan yakalandığında PKK"nın kuruluş felsefesini, dağa çıkış amacını oluşturan sosyalist temelde "Birleşik Kürdistan!" idealini de tasfiye etmişti. "Ayrı devlet, etnik temelde federasyon ve otonomi!" taleplerine hayır demişti. Kürt kimliğinin kabulü ve eşit yurttaşlık temelinde demokratik bir cumhuriyet anlayışını benimsediklerini açıklamıştı. Kandil"dekiler de "tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek Türkiye ulusu" temelindeki bu "demokratik cumhuriyet" söylemini aynen benimsediğini söylemişti.

O gün inkar devam ediyordu.

Ama Ak Parti"yle beraber inkar tarihe uğurlandı. O gün asimilasyon ve zora dayalı politikalar geçerliliğini sürdürüyordu.

Ama AK Parti iktidarıyla beraber asimilasyon ve cebir politikaları tarihe gömüldü. Devletin ırkçı, inkarcı, asimilasyoncu paradigması değiştirildi. İmralı sakini PKK"nın kuruluş felsefesini ve dağa çıkış amacını tasfiye etmişti ama Kandil görünürde kabul etmiş görünse bile buna ayak diredi.

Değişime ayak diredi. Bugün çözüm sürecinde tünelin ucundaki ışık göründüğünde bir kez daha Kandil"in masayı devirip tekrar silaha sarılmış olması gösteriyor ki Kandil sadece Öcalan"ın "demokratik cumhuriyet" tezini değil, Öcalan"ın kendisini de İmralı"ya gömmek istiyor. Evet, Kandil Öcalan"ı tasfiye etmek istiyor.

Bunu da Öcalan"ı yücelterek yapıyor. Gezici HDP, Kandil"in zihniyetini gezici bir zemine oturtmuş bulunuyor. Gezinin, 17-25 aralık süreçlerinin arkasındaki güç odakları Kandil üzerinden AK Parti hükümetini alaşağı etme senaryolarını devreye sokmuş görünüyorlar.

O dış ve iç güçler bugün Kandil"in arkasında ve yanında duruyorlar. Kandil"in paralelcileri sorun üreten eski Türkiye"nin payandası konumuna PKK"yı düşürerek diyet ödüyorlar besbelli.

Kandil"in ipleri kimin elinde? sorusu elbette çok anlamlıdır. Kandil"le eşzamanlı olarak IŞİD"ın Irak üzerinden başını hegemonik bir silahlı güç olarak uzatması da tesadüfi değildir. Bu da ayrı bir bahis konusudur.

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde PKK"nın geziye çıkartılması veya PKK"nın gezici zihniyete bürünerek tekrar silah konuşturmaya kalkışması düşündürücüdür. Biliniyor ki Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye"nin kader seçimidir.

Erdoğan"ın aday olması halinde ilk turda Çankaya"ya başkan olarak çıkacağı ve bunun kaçınılmaz olarak eski Türkiye"nin siyasal sisteminin tasfiyesi anlamına geleceğini söylemek bile gereksiz. Eski Türkiye"nin anti-demokratik siyasal sisteminin tasfiye edilmek istendiği bir süreçte PKK"nın silahları üzerinden statükonun korunmaya çalışılması Kandil"in ipini elinde kimlerin tuttuğunu da apaçık bir biçimde bize gösteriyor. Erdoğan liderliğinin Türkiye için farklı bir anlamı var. Türkiye ekonomisiyle ve demokrasisiyle göz dolduran bir ülke... Erdoğan karizmatik liderliğiyle sadece Ortadoğu"daki halkların değil dünya mazlumlarının lideri konumunda siyaset belirleyen bir konumda.

Türkiye"nin Erdoğan liderliğinde bölgesel ve küresel ölçekte bir aktöre dönüşmesi, malum dış güçleri fena halde ürkütüyor. Türkiye"nin eski siyasal sistemini toptan değiştirmeye çalışması da içerdeki statükocu güçleri rahatsız ediyor. Dolayısıyla dış ve iç güçlerin Erdoğan düşmanlığı kaçınılmaz olarak kirli bir ittifakı beraberinde getiriyor. Dinsel kılıklı paralel örgütün devreye sokulması bu anlamda manidardır.

Dinsel kılıklı Türkçü paralel örgütün yanına sosyalist kisveli Kürtçü örgütün eklenmesi ayrıca manidardır. Ergenekoncu-ulusalcı-statükocu paralel tüm unsurların çözüm sürecini sabote etmek için Erdoğan düşmanlığında birleşiyor olmasına bakınız, bir de Kandil"in Erdoğan düşmanlığına...

Hepsinin amacının da, üslubunun da aynı olduğunu görürsünüz. Kandil, çözüm sürecini sabote ediyor açıkçası. Bu süreç aynı zamanda Öcalan"ın da PKK"nın içindeki statükocular tarafından tasfiye edilmek istendiği bir süreçtir.

Öcalan ne diyorsa Kandil tersini yapıyor. Öcalan silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesini emrediyor. Kandil ise bu emri türlü bahanelerle geri püskürtüyor. Öcalan provokasyonlara gelinmemesi gerektiğini ihtar ediyor. Kandil ateşin üstüne benzinle gidiyor. Öcalan HDP heyetine son temasında "Yeni bir başlangıç için umutluyum. Provokasyonlara gelinmesin" diyor. Ama Kandil tam tersini yapıyor. Belli ki Kandil"in iplerini elinde tutanlar Öcalan"ın iktidar tarafından devşirildiğine inanıyor ve Türkiye merkezli bir çözümün kendi işlerine gelmeyeceğini görüyorlar. O yüzden çözüm süreci bağlamında Erdoğan"la beraber Öcalan"ın da tasfiye edilmek istendiği apaçık bir gerçek.

Kim mi bu dış güçler?

Bir kez daha belirtiyorum işte: Gezinin, 17-25 Aralık süreçlerinin arkasında hangi ülkeler var idiyse onlar. 30 Mart seçimleri öncesinde dinsel kılıklı Türkçü paralelciler kasetler üzerinden siyaseti belirlemeye çalışıyorlardı.

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde sosyalist kisveli Kürtçü Kandil ise silah üzerinden siyasete rota çizmeye çalışıyor.

Ha kaset, ha silah, farketmez. Her iki paralel örgütün yöntemi de amacı da aynı. Ortak düşmanları da aynı: R. Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti. Yürekli Kürt annelerin Kandil"i ve dağ gerçeğini sorgulaması PKK"nın kimyasını bozdu. Oysa PKK"ya o birilerinin ihtiyacı vardı. Öcalan, Başbakana gönderdiği mektuplarından birinde, "Devlet ve PKK içindeki bir grup sizi ve beni tasfiye etmek istiyor." demişti. Lice"deki olaylar ve bayrak indirme operasyonu devlet ve PKK içindeki malum güçlerin harekete geçtiğinin ifadesidir.

10 yıl önce
Kandil"in ipi kimin elinde?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!