|
Baykal, Mumcu ve Ağar"ı "darbe" mutlu eder mi...

Genelkurmay''ın geceyarısı bildirisinin ardından, ''demokrasi cephesi'' ile ''darbe'' yanlısı güçler arasındaki saflar netleşmeye başladı. Özellikle muhalefet liderleri Baykal-Mumcu-Ağar üçlüsü, bir yandan Anayasa Mahkemesi''ni tehdit ederek, bir yandan da ''demokrasi dışı ima''larda bulunarak Türkiye''ye aba altından sopa gösteriyorlar.

DYP''yi ve Anavatan Partisi''ni yedeğine alan CHP lideri Deniz Baykal, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu''nun kendisine aktardıkları güçten öylesine mutlu ki, şimdi rahatlıkla çıkıp, “Eğer Anayasa Mahkemesi 367''ye gerek yok kararı alırsa bu Türkiye''yi çok tehlikeli bir noktaya götürecektir” diyerek yargıya ''müdahale'' yetkisini bile kendisinde bulabiliyor.

Kaderin cilvesine bakın ki, geçmişte Menderes ve Özal''a karşı ''siyaset dışı'' yöntemler dahil, her türlü tehdit yollarını deneyen CHP, şimdi bu iki partinin devamı olan partilerin liderlerini de yedeğine alarak milleti tehdit ediyor.

Ancak CHP lideri Baykal, DYP lideri Ağar ve Anavatan lideri Mumcu''nun sınırsız desteğine rağmen, anlaşılan yine de pek mutlu değil. Anlaşılan yıllardır Türk halkıyla kavgalı olan CHP, seçimlerden de umudunu kesmiş olmalı ki, dünkü basın toplantısında Baykal, ''erken seçimin de çözüm olmayacağını'', merkez sağ ve merkez solun birleşmesi gerektiğini söyledi.

Aslında CHP lideri Baykal, cumhurbaşkanlığı seçimi ile CHP, DYP ve Anavatan arasında oluşan ''fiili ittifak''ın ''resmi'' hale dönüşmesini istiyor. Doğrusu son derece de haklı, çünkü Ağar ve Mumcu tercihlerini ''demokrasi''den yana değil, CHP dayatmacılığından yana yapmış bulunuyorlar.

Nitekim Anavatan lideri Erkan Mumcu dün düzenlediği basın toplantısında, demokratik sistemi tehdit eden bir üslupla, “Kum saatinde kum tükeniyor. Önümüzdeki 36 saat ülkenin 36 yılı kadar önemlidir. Bugün yapacağımız şey, Meclis''i açık tutmaya çalışmaktır” gibi, demokrasi dışı cağrışım ''iması''nda bulunmuştur.

Eğer Mumcu''nun ''demokrasi dışı'' oluşumlar konusunda bir bildiği varsa, bunu kamuoyuna açıklamalıdır. Aksi taktirde, bu ifadelerden Mumcu''nun da ''siyaset dışı'' beklentilere bel bağladığı gibi bir anlam çıkar ki, bunu kabul etmek mümkün değildir.

Doğrusu Türkiye siyaset yapan bir siyasetçinin, özellikle de Mumcu gibi sağlam demokrasi geleneğinden gelen bir siyasetçinin, ''siyasi aklı'' neredeyse yok sayan bir üsluba teslim olmasını anlamak mümkün değil.

Demokrasiye inanan, ''millet iradesi''yle parlamentoya girmiş bir siyasetçi şu sözleri nasıl söyler….

Mumcu aynen şunları söylüyor: “Siyaseti söz sahibi kılmanın yolu Abdullah Gül''ün adaylıktan çekilmesidir. Anayasa Mahkemesi hangi yönde karar verirse bundan herkes büyük zarar görecek. Hükümete son kez sesleniyoruz. Meclis''i açınız ve Sayın Gül''ü adaylıktan çekiniz.”

Hayrola Sayın Mumcu, ''darbe'' geliyor da bizim mi haberimiz yok… Siz bir siyasetçisiniz, ''darbe sözcüsü'' değil…

17 yıl önce
Baykal, Mumcu ve Ağar"ı "darbe" mutlu eder mi...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle