Cumhurbaşkanlığı seçimi ve bağlantılı olarak da genel seçimle ilgili olarak yapılan siyasi yorumları okurken doğrusu hayretler içinde kalıyorum. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının başladığı ilk günlerde, bazı ''demokrasi özürlü'' çevreler önce Başbakan Tayip Erdoğan dahil herhangi bir AK Partilinin Çankaya''ya çıkmasına karşı kampanya başlattılar.
Ardından aynı çevreler, özellikle Başbakan Erdoğan''a yönelik akıl ve izan sınırlarını aşan senaryolar düzenlediler. Askeri oyunun içine dahil etmekten ''sanal'' kasetlere kadar bütün ''siyaset dışı'' yöntemleri kullanmaya çalıştılar. Ancak, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Anayasal ve yasal kurallar belli. Yani Anayasal kurallara ''hile'' yaparak bir yere varmak mümkün değil.
Yavaş yavaş demokrasi dışı yöntemlerle AK Partili bir cumhurbaşkanının Çankaya''ya çıkmasının önünü kesemeyeceklerini görmeye başlayan bazı çevreler, şimdi kafaları karıştırmak için ikinci bir perdeyi açıyorlar. Bunun için de ilk olarak, Tayip Erdoğan Çankaya''ya çıkarsa AK Parti''de ''kaos'' olur ya da seçimlerde oy kabına uğrar tezini işlemek.
Ne matematiksel olarak, ne de siyasi olarak hiçbir reel temeli olmamasına rağmen, mesela bazıları ısrarla, “AK Parti bugünkü anketlerde açık ar önce ve tek başına iktidara yürüyor ama 16 Mayıs''tan sonra ülkede çok şey değişir, toplumun siyasal tercihlerinde de ciddi kırılmalar olur” diyerek umutsuz beklentilere bel bağlıyorlar.
Elbette herkesin, siyasette yeni beklentilerinin olması son derce doğaldır. Ancak beklentilerin reel bir karşılığı varsa anlamlıdır, yoksa sadece bir hayal olur… Kısacası, iflas etmiş bir şirketin karşılıksız çeki üzerine beklenti oluşturulmaz.
Şimdi, görüntüyü biraz daha netleştirelim ve siyasetin yakından bir fotoğrafını çekelim. Ortada 4,5 yıllık bir iktidar var, bugüne kadarki yaptıkları ve performansıyla bütün anketlerde açık ara önde çıkıyor. Ve birileri diyor ki; cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra öyle şeyler olur ki, iktidarın oyları düşer ve Türkiye yeni bir koalisyon hükümetiyle tanışabilir.
Nasıl yani…
4,5 yılda ekonomide ve siyasette istikrarlı bir Türkiye oluşturan iktidar nasıl büyük bir ''hata'' yapacak ki, oy kaybedecek, ya da bugüne kadar hiçbir varlık gösteremeyen muhalefet nasıl bir başarıya imza atacak ki, iktidara gelecek…
Bunun adına, ''koalisyon rüyası'' görmek denir. Evet, rüyalar güzeldir ama, sadece rüyadır…
Şimdilik pek yüksek sesle dillendiremeseler de, bazılarının canı CHP-MHP koalisyonu istiyor. Bu konuda en küçük bir ışık görseler, memleketin anasını ağlatmak için aslında her şeyi yaparlar. Ancak halkın gözü açıldı, artık bu ülkede hiçbir sağduyulu vatandaşın yeni maceralar yaşamaya ve seçimin hemen ertesinde ''kabus''la uyanmaya niyeti yok.
Ayrıca bu partilerin, hiçbirinin Türkiye''nin geleceğine ilişkin ciddi projeleri de yok, takatleri de… Mesela CHP, daha işin başında sandıktan çıkarak iktidar olma umudunu kaybettiği için, demokrasi dışı güçlerin himmetine muhtaç durumda.
MHP ise, gözünü ''ulusalcı dalga''ya dikmiş, ''radikal milliyetçi'' bir rüzgar bekliyor… Öyle ki, zaman zaman bazı ''nifak'' odaklarının piyasaya sürdüğü ''sanal kasetler''den bile medet umar halde.
