|
Tahrikle beslenen ölüm çocukları

Malatya''da İncil basan öğrencilerin ellerinin bağlanarak ve başlarının kesilerek öldürülmesi hepimizin kanını dondurdu ve insanlığımızdan utandık. Geçen yıl Rahip Santoro öldürüldü, 19 Ocak 2007''de Hrant Dink katledildi. Şimdi ise, İncil basan gençler… Bütün bu yüz kızartıcı cinayetler, karanlık odakların marifeti olduğu kadar, aynı zamanda ülke adına bir utancın göstergesi…

Yüzyıllarca bir medeniyet iklimiyle beslenmiş bir coğrafyanın bu tür cinayetlerle kirlenmesi ne utanç verici… Peki nedir, bu toprakları böylesine acımasız bir vahşetin kucağına iten?

Maalesef, yıllardır bu ülkenin başına bela olan “içe kapanmacı” bir zihniyet, farklı olan her şeyi “düşman” göstererek, bugün yaşadığımız hunharlıkları besleyen bir iklim oluşturmaktadır.

Hepimiz biliyoruz ki, bir süredir bilerek ve isteyerek köpürtülen “ulusalcı” ve “milliyetçi dalga” üzerinden bu ülkede tehlikeli bir kamplaşmanın temelleri atılıyor.

Demokrasi temelinde, daha fazla özgürlük ve insan hakları talebinde mi bulunuyorsunuz, siz Avrupalılara satılmış ''hainler''siniz…

Kıbrıs''ta açılım için yeni önerilerde mi bulunuyorsunuz, siz ''vatan haini''siniz…

İnanç temelinde, herkesin inancını özgürce yaşamasından yana mısınız, siz ''rejim düşmanı'' hainlersiniz…

Kürt sorununun çözümü için, barış temelinde farklı önerilerde mi bulunuyorsunuz, bölücü ve hainsiniz…

Malatya''da cinayet işleyen gençlerin ceplerinden, “Vatan için yapıyoruz, ülke elden gidiyor. Şimdi de topraklarımız elden gidiyor” notları çıkmış… Şimdi hep birlikte, bu katliamı lanetleme yarışındayız.

Oysa biz bu sözleri bir yerlerden hatırlıyoruz. Son yıllarda bütün ''ulusalcı'' mitinglerde, gösterilerde ''vatan elden gidiyor'' sloganları yankılanıyor. Daha geçen hafta 14 Nisan Cumhuriyet mitinginde, buram buram Avrupa düşmanlığı kokan, “vatan elden gidiyor, sahip çıkalım” nutukları atılmadı mı?

Her fırsatta, vatanın elden gittiğini söyleyeceksiniz, Avrupa Birliği tarafından bölünmek üzere olduğumuzu ve ülkenin Amerikalılara peşkeş çekildiğini haykıracaksınız. Daha da önemlisi, sokaklardaki bu işsiz güçsüz gençleri, “gelin vatanı kurtaralım” idealiyle kışkırtacaksınız, sonra da cinayetlerin ardından ağıtlar yakacaksınız…

Asıl, bu karşılıklı milliyetçilik yarışını, ülkeyi tam bir ''cinnet ortamı''na sürükleyen ''ulusalcı'' şiddeti tartışmalıyız…

Bu ülkede gerek etnik, gerek inanca ilişkin farklılıkların bir arada yaşamasından rahatsızlık duyanların, farklı düşünenleri ''hain'' ilan edenlerin nihai amacı Türkiye''yi bir provokasyon iklimine sürüklemekse, doğrusu bunu başarmak üzereler…

Çünkü, dünyaya açılan, gelişen, istikrar içinde kalkınan Türkiye, bu hunhar cinayetlerle bütün dünyada koyu bir yalnızlığa doğru gidiyor…

Uzun süredir, Türkiye''nin Avrupa Birliği sürecine karşı geliştirilen bütün oluşumlar, tepkiler hep bir ''nefret'' üzerine bina ediliyor.

''Ulusalcı'', ''kuvvacı'' derneklerin bayrak ve Kur''an üzerine ''ölme-öldürme'' yeminleriyle başlayan ''nefret'' gösterileri, miting meydanlarında ''ülkemiz işgal altında'', ''vatan elden gidiyor'' sloganlarıyla devam ediyor.

Kim ne derse desin, kontrolsüz bir öfkeyi tetikleyen bu nefret sloganları maalesef faşizmin ayak seslerinden başka bir şey değildir.

17 yıl önce
Tahrikle beslenen ölüm çocukları
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!