|
Büyük ayıp

Çok ayıp ettik çok!.. Üç gün önce Amerika Birleşik Devletleri''nin "Bağımsızlık Günü"ydü ve biz resmen uyuduk.

Halbuki bazı büyük gazetelerin kocaman yazarları öyle mi yaptı?..

Biz hem gazete olarak es geçtik bu konuyu, hem de Şekerlik ekibi olarak 4 Temmuz gününe karşı yokmuş gibi davrandık.

Bendeniz hatayı kabul ediyorum. Sinan Bey, Karga, Osman Bey, Çekirge ve Hocası, diğer arkadaşlar, kısacası buraya katkısı bulunan kim varsa hepsi de payına düşen hatayı kabul etmek zorundadır.

Hiçbirinin ben masumum demeye hakkı yok!..

Hişşt!... Aile var...

Yine böyle sıcak bir yaz günüydü. Teyze oğluyla buluştuk...

Uzun zamandır görüşmemişiz, Boğaz''da rüzgâr alan bir yerde oturup çay içelim, hasret giderelim istiyoruz.

Okulundan (o zamanlar öğrenciydi henüz), işlerden, memleketten konuşalım diye düşünmüşüz.

Bir çay bahçesine gittik. Kıyıda beğendiğimiz bir masaya oturmak üzereydik ki "patrik kılıklı ihtiyar garson" geldi, oraya oturamayacağımızı söyledi.

- Neden?

- Beyefendi burası aile yeri.

Aile yeri dediği kısımda oturanlara baktık ki, içlerinde "aile"ye benzeyen bir masa bile yok!

Delikanlı vatandaşlarımız, bavul ticareti, çanta ticareti ya da başka türlü bir ticaret için dışarıdan gelen "turist" pasaportlu sarışın hatunlarla oturmuş, biraz Türkçe, biraz Rusça veya Rumence konuşmaktalar...

Boynundaki zincir, kolundaki künye ve parmaklarındaki yüzüklerden kuyumcu kalfası olduğunu tahmin ettiğim birisi de galiba ortaokulda öğrendiği İngilizcesiyle, yanındaki kadına ülkemizin "sosyal meselelerinden" bahsediyordu.

Gelir dağılımını falan ele aldı mı almadı mı bilmiyorum ama, kulağıma çalınan "Fak Fuk Fon" sözlerinden anladım sosyal meselelere değindiğini.

- ''Bunlar mı aile dediğiniz?'' diye sorduk müdahil garsona.

- Kural böyle efendim.

Ülkemizin ekonomik durumu yabancı bir turist kadını niye ilgilendirir, Fakir Fukara Fonu olarak bilinen ve kısaca "Fak Fuk Fon" diye anılan fondan, esmer delikanlı niye bahseder anlamadım ama, orada oturmamamız gerektiğini anladım. Dip masalarda oturmayı da kabul etmedim.

- Yürü Ali çıkalım dedim, burası bize göre değil.

Hayatta belki tecrübe kazanıyoruz ama, masumiyetimizden de çok şey kaybediyoruz.

Catherine Deneuve

Film

TGRT, Subay ve Centilmen filmini yayınladı geçen akşam.

Eskiden olsaydı, sadece "Subay" kısmını yayınlardı.

Avukata bir soru

Kargamız, bir derdini gazetemizin avukatına ulaştırmamızı istedi. Şöyle diyor özetle:

Sayın avukat, müşkülüm büyük... Derdimi ancak siz çözersiniz.

Ben ara sıra Said-i Nursî''yi düşünüyorum. Acaba bu suç olur mu? Suç olursa kaç yıl ceza verilir? Beni aydınlatın. Ocağınıza düştüm sayın avukat!..

Karşı olma hissi

Rudolf Bahro''nun bir sözünü aktarıyor arkadaşımız. Ama önce kim olduğundan kısaca bahsetmek istemiş. Bahro, Doğu Almanların eski sosyalistlerinden. "Yeşil Sosyalizm" akımının en önemli temsilcisi ve teorisyeni. Ölümünden çok kısa bir süre önce ateizmden dönmüş. Çevrenin kurtuluşu için maneviyatın gerekli olduğunu savunmuş. Yeşiller partisini, sosyalizmi ve Batı''yı çok ciddi biçimde eleştirmiş. Diyor ki Rudolf Bahro:

"Madem ki insanda bir şeylere karşı mücadele hissi var, o zaman bunu önce kendisine karşı kullanmalı, kendisiyle başbaşa kalmalı ve ruhunu temizlemeli."

Nasıl?

Neredeyse kelimesi kelimesine aynı sözü Gazali de söylüyor. Biri Batı''dan, diğeri Doğu''dan. İsteyen istediğini beğensin.

Türk bakkallar

Avrupa''nın birçok ülkesinde, Türk bakkallar, Türkler''den çok Avrupalılar''ın rağbet ettiği satış yerleriymiş. Sebebine gelince... Çünkü Türk bakkallar, fiyatları yüksek de olsa, Avrupalı müşterileriyle konuşuyorlarmış. Arkadaşımız Serdar Yegül, şöyle yorumluyor olayı: "Bu da bize, birbiriyle konuşmayı unutmuş bir toplumda, bakkalların ne kadar hayatî bir işlevi olduğunu gösteriyor." Bir de berberlerimizi bilseler...



25 yıl önce
Büyük ayıp
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî