|
Dünyanın en uzun 45 saniyesi

Ülkenin yarısını sallayan ve fakat her köşesini sarsan deprem sırasında uzaktaydım. Biraz dinlenmek için gittiğim Alanya''da "tatilin faideleri" üzerine düşünmeye fırsat bulamadan, kötü haber geldi. Marmara''da deprem!..

Hemen telefona sarıldım ama nafile!.. Apar topar yola koyulduk. Kablolu telefonların çalışmamasını bir parça olsun anlayabiliyordum da, cep telefonlarının kilitlenmesini aklım almıyordu. Bir anda yüz sene öncesine dönmüştük sanki.

Akşam karanlığında Yalova''ya gelince, manzara karşısında nutkum tutulmuştu. "Aman Allahım, Aman Allahım..." diyordum sadece. Savaş alanından beterdi. Çiftlikköy''de daha birkaç gün önce çay içtiğimiz, Şahin Amca ile sohbet ettiğimiz kahvehane yerle bir olmuştu. Binalar çökmüş, caddeler kapanmıştı. Labirent içindeki fare gibi ara sokaklardan dolaşarak ulaştık eve. Çok şükür hasar yoktu ama, ortalıkta hiç kimse gözükmüyordu. Gerilim filmi gibiydi. Komşularımızın evleri yıkılmıştı. Koskoca ilçede toplam on kişiye ancak rastlamıştık. Sahilde yaşlı bir teyzeye sorduk "Nereye gitti onca insan?"

Gaz sızıntısı sebebiyle anons yapılmış, herkesin Çiftlikköy''ü terketmesi istenmiş.

- Yalova''ya gittiler evladım.

- Siz niye gitmediniz?

- Ne diye gideyim yavrum... Buraya gelen gaz, oraya da gider nasılsa!..

Yalova da perişan durumdaydı. İskele meydanına ve stadyum çevresine toplanmıştı çaresiz insanlar. Elektrik yoktu. El fenerleriyle dolaşıyordu insanlar. Kimileri bir yakınının adını bağıra bağıra karanlıkta dolaşıyor, oğlunu, kızını, annesini, babasını, kardeşini bulmaya çalışıyordu.

- Osmaaan!..

- Medihaaa!..

Teyzeee nerdesin?..

İnsanların çaresizliğini, yerle bir olan binaları gördükçe "Yarabbi yardım et..." diyordum. Tanıdıklarımızdan ölenler olduğunu haber aldık.

Şahin Amca hayattaydı ama Adapazarı''ndaki evinin yerle bir olduğu söyleniyordu. "Ev gitsin... Ev gitsin... Ev giderse gitsin..." diyordu, "Cana bir şey olmasın da..." Fakat nice canlar enkaz altında kalmıştı!..

Kalabalığın arasına karışıp çimenlerin üzerine oturduğum sırada, birden gazeteci olduğum aklıma geldi. İzinde olduğumu falan unutup oradaki durumu hemen gazeteye bildirmek istedim. İstedim ama, istemek yetmiyor kimi zaman. Telefonlar çalışmıyor, telgraf mümkün değil. Laptop olsa bile ne yazar! Böyle durumlarla karşılaşacağını hesap ederek, hiç değilse bir iki tane posta güvercini bulundurmalı gazeteci dediğin.

O koku

Bir hafta boyunca deprem bölgesindeydim. Memleketin her köşesinden yardım aktı. Planlı ya da plansız, büyük bir dayanışma örneği verdi insanlarımız. İstanbul, Bursa, Antep, Maraş, Adana, Denizli, Sivas, Kütahya, Çanakkale plakalı ambulanslar dört dönüyordu. Helikopterler durmaksızın yaralı taşıdı. Ambulans sirenleri korkunç bir filmin fon müziğini oluşturuyor gibiydi. Ama o koku yok mu o koku... Yıkıntıların altında kalan ve henüz çıkarılamamış cesetlerin genizleri yakan kokusunu unutmak da mümkün değil, kelimelerle tarif etmek de... Ya o kulaklarımızdan gitmeyen feryatlar!..

Şakanın sırası değil!..

Sadece basit bir şemsiye görüntülü çadırlarıyla Kızılay, bu deprem felaketinin en önemli mizah unsurunu oluşturmaktaydı. Ama galiba farkına varamadılar ki şakanın hiç de sırası değildi!..

Teklif

Arama Kurtarma Ekibi AKUT Başkanı Nasuh Mahruki''yi Kızılay''ın başına getirelim.

Yahut, Kızılay''ı AKUT''a bağlayalım.

O da mümkün değilse, şu yukarılarda uyuyanları ve milleti de uyutmak isteyenleri sağlam bir iple birbirine bağlayalım.

Altı bozukmuş

Yalova, Çiftlikköy, Karamürsel, Halıdere, Değirmendere, Gölcük, Hisareyn, İzmit, toz duman olmuştu. Adapazarı ve Avcılar''ı televizyondan gördüm. Enkaz, enkaz, enkaz... En kazlardan birinden şöyle bir ses geliyordu:

Ne yapalım, altımız bozuk!

"Ben hayatımda böyle deprem görmedim" diyordu birisi. Dönüp baktım, onbir oniki yaşlarında bir çocuk! İlahi çocuk!..
Neler öğrendik?

Bu deprem sonrasında, geniş kitlelerle beraber biz de yeni birşeyler öğrenmiş olduk. "Fay hattı", "artçı deprem", "çadır kent" bunlardan bazıları. Fakat asıl öğrenmemiz gereken daha başka şeyler var galiba!

Depremde hayatını kaybedenlere Cenab-ı Hak''tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Türkiye''nin başı sağolsun.

25 yıl önce
Dünyanın en uzun 45 saniyesi
Bu bir tesadüf mü?
İsrail ordusunun yabancı askerleri
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı