|
İngiliz"in kursağında kamyon birebir

İki kardeş, önce eşyaların isimlerini değiştirmeye başlayarak, kendi aralarında özel bir iletişim kuruyor.

Ekmek yerine çekiç diyorlar mesela; odun yerine bulut kelimesini seçip kullanıyorlar... Bu, zamanla öyle ilerliyor ki bir müddet sonra iki kardeşin yanına gelen herhangi birisi, onların konuşmasından hiçbir şey anlayamıyor.

Çünkü lambanın yerini taş almış, tablonun yerini kulak; bardağa semer diyorlar, kitaba tırnak...

Tabii, fiiller de tamamen farklılaşıyor zamanla, sıfatlar da...

Gelmekten gelmeyi anlamıyorlar artık, gitmekten gitmeyi... Sarı artık sarı değil, büyük de büyük değil... Kendi aralarında kurdukları yeni lisana o derece kaptırıyorlar ki kendilerini, ayrı bir dünyadan gelmişçesine yaşıyorlar.

Bu yüzden onlara birisi gelip "Arabayı parkedecek yer bulamadım" deyince küplere biniyor, çok sinirlenebiliyorlar. Yahut "Defterimi kaybettim, bulmama yardımcı olur musunuz?" diyen birisi karşısında gülmekten kırılıyor, yerlere yatıyorlar...

*********

Çok garip karşılamayın.

Bugün ülkemizde olan-bitene bakınca, aklıma bu hikâye geldi. Kime aitti hatırlamıyorum. Dikkat ederseniz, dünyanın her yerinde "demokrasi" denince insanların aklına gelen şeyle bizdeki çok farklı.

Yine aynı şekilde "laiklik" denince de biz çok başka şeyler anlarız diğer ülkelerden; "hürriyet" deyince de...

Ülke olarak o iki kardeşe gittikçe daha çok benzemekteyiz.

Adalet denince, hak-hukuk denince de biz farklı şey anlıyoruz, diğerleri farklı...

Bir gün bize birisi gelip "Sanayileşmenizi tamamlamanız için şunlar şunlar gerekir" diycek ve biz bu söz karşısında gülmekten kırılacağız... Ve belki ona şöyle bir cevap vereceğiz:

- İngiliz''in kursağında kamyon birebir, yeşil rendesi gazozlar uçarsa gül baba.

Bir başkası "Ülkeniz çok güzel. Turizminizi geliştirmeniz lazım, önemli bir döviz kaynağıdır" deyince, adamı eşek sudan gelene kadar döveceğiz... Belki!

Nasıl reform?

Reform kelimesini çok ucuzlattılar. Hükümet habire reform yapıyor. Eğitim reformu, sağlık reformu, ekonomik reform, sosyal reform, vergi reformu...

Başbakan Ecevit ve diğer yetkililer, kendilerine reforma iyice kaptırmış gidiyorlar. Neredeyse, Meclis koridorlarında karşılaşınca birbirlerine şöyle diyecekler: "Gel şurada ayaküstü bir reform daha yapalım!.."

Bunca reform lafına rağmen, ülkenin haline bakınca sanki hiçbir şey olmamış gibi. Bir ülkede gerçekten bu tür reformlar yapılsa, pencereden bakarken bile bir iyileşme görebilirsiniz. Oysa biz pencereden bakınca, trafik kazaları görüyoruz, eğitim kazaları, sağlık kazaları vs... (Pencereden en iyi bakanımız Orhan Pamuk bile, memleket adına reformlardan kaynaklanan bir iyileşme göremiyor.)

Öyleyse, sonuca bakarak, bu reformların sadece lafta kaldığını söyleyebiliriz. Ve şunu da sormak hakkımız:

- Beyler, reform mu yapıyorsunuz, laf salatası mı?

Beyaz Saray boşaltılıyor

30 Yıldır Beyazıt''ta kitapçılar çarşısı olarak hizmet veren Beyaz Saray, mal sahibi Mesut Yılmaz ve diğer ortaklar tarafından boşaltılıyor.

Beyazıt''taki Beyaz Saray''ı boşalttırmak marifet değil Sayın Yılmaz, elinizden geliyorsa Washington''daki Beyaz Saray''ı boşalttırın!..

Ne doktorlar var

Bir doktor bozuntusu... İsmi de var doktorun ama, anmaya değmez. Zeytinburnu''nda bir tıbbi tahlil laboratuarı açmış, aklınca işletiyor.

Yanında çalıştırdığı elemanlara başlangıçta öğle yemeği vereceğini söylemesine rağmen, sadece ikişer tane poğaça veriyor öğle vakitlerinde.

Söz verdiği halde sigortalarını yaptırmıyor. Verdiği maaş da düşük; piyasanın çok altında.

Sözü de hazır doktor müsveddesinin, "Beğenmeyen çeker gider" diyor. Nitekim öyle de oluyor. Elemanlar birer birer ayrılıyor.

Son olarak yanında kalan bir hemşireye hem sekreterlik yaptırıyor, hem temizlik, hem de hemşirelik. Buna rağmen öğle yemeklerinin menüsü değişmiyor. Sigorta yine yok. Üstelik, arada bir azarlama, bağırma vs.

Daha önce yanından ayrılanlar, henüz alamadıkları ücretlerini istemek için geldiklerindeyse beşer-onar milyon lira verip gönderiyor.

Hemşirenin eşine tahlil yapıyorlar bir gün. Adamcağızda "Hepatit-B" çıkıyor. Üzüntülerinin boşuna olduğu bir müddet sonra ortaya çıkıyor. Çünkü aletlerde arıza varmış. Hemşirenin eşi bir başka yerde tahlil yaptırınca "temiz" olduğu anlaşılıyor. İşte bütün bu sebepler yüzünden biz o doktora "müsvedde" diyoruz, "doktor bozuntusu" diyoruz.

Yoksa yanılıyor muyuz?


25 yıl önce
İngiliz"in kursağında kamyon birebir
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle