|
Kemal Bey, çaresizliğinin farkında mı?

Öğrenilmiş çaresizlik diye bir kavram... Bugüne kadar duymayan varsa, ne kadar şanslı olduğunu düşünsün ve kıymetini bilsin.

Ne yazık ki çok kişinin haberdar olduğu aşikâr.

Esefle bahsediyorum, çünkü depresyonun diğer adı olarak geçiyor.

Kırk yıl evvel, bir bilim adamı (Martin Seligman) köpekler üzerinde deney yapmış.

Köpekler ve fareler olmasaydı, bilim adamları ne kadar zora düşecekti?

Deney kısaca şöyle:

Hayvancıklara sürekli ve kısa aralarla şiddetli elektrik veriyor.

Köpekler, maruz kaldıkları ve engelleyemedikleri bu durum karşısında çaresizlik geliştiriyorlar.

Elektriksiz bölgeye kaçmaları mümkün iken böyle bir teşebbüste bulunmaya bile çalışmıyorlar.

*

Benzer deneyler, balıklar, filler ve pirelerle de yapılmış ki insanların durumu da farklı değil.

Nerede ve hangi şartlarda yaşarsa yaşasın, toplum içinde insanın depresyondan tamamen uzak kalması pek mümkün görünmüyor.

Günlük olaylar, sosyal çevreyle yaşadığımız çeşitli sorunlar bizi sürekli olarak sıkıntı ve üzüntüye sokabiliyor.

Neticede oluşan birikim, depresyon belirtilerini tetikliyor.

*

Bilim adamlarına göre, Batı insanı depresyonun kendi içinde çekirdeklendiğini düşünme eğiliminde...

Asya toplumları ise sıkıntı uyandırıcı duygusal durumların dış dünya kaynaklı olduğuna inanıyor.

Açıkçası depresyon, toplum yapısına göre farklı algılanabiliyor.

Bireyselciliğin yaygınlaştığı toplumlarda depresyondan şikâyetçi olan kişiler içlerindeki çaresizlik, umutsuzluk, suçluluk ve kendine güvensizlik hislerine vurgu yaparken, daha az bireyselci toplumlar yorgunluk, iştah kapanması, hareketlerin yavaşlaması gibi davranışa yönelik belirtiler gösteriyor.

Bir tarafta duygular, diğerinde davranışlar etkileniyor.

*

Öğrenilmiş çaresizliği, sanıyorum ''Elden ne gelir ki'' sözünü kullanma sıklığıyla da açıklayabiliriz.

Ve kendimize bakarak, davranışlarımızı tartarak, Batı toplumu muyuz, Asya toplumu mu sayılmalıyız, yoksa ikisinin arasında mı kalmışız, karar verebiliriz.

Madem ki konuyu açtık, bir fikir belirtmeden geçmeyelim.

Hem Batı, hem Doğu diyebiliriz; biraz ondan, biraz bundan.

Bu tanım, aynı zamanda ne Batı, ne Doğu anlamına da gelir.

Bir köprü, hangi yakaya aittir?

*

Gündeme yaklaşacak olursak...

Zaman hızla daralıyor.

Cumhurbaşkanlığı için adaylar yakın zamanda açıklanacak.

İktidar kanadında kimin aday olacağı henüz netlik kazanmadı.

Muhalefet kanadı ise daha flu.

Her iki kanatta da peşpeşe toplantılar, görüşmeler, fikir alışverişleri, danışmalar bütün hızıyla devam ediyor.

Kurumlara danışılıyor, kurullara danışılıyor, sivil toplum örgütlerine danışılıyor...

Bir yandan da kamuoyu araştırmaları yapılıyor.

Bütün bunları takdir toplayan hareketler olarak görmek gerekir.

Kimseye danışmam, kendi bildiğimi okurum yaklaşımında olan kimse yok gördüğümüz kadarıyla.

Çünkü siyaset, artık o şekilde yapılmıyor.

Ne kadar çok danışılırsa, ne kadar fazla araştırma yapılırsa o kadar iyi demektir ki sonuç o ölçüde sağlıklı olur.

*

Yapılacak seçim, bir genel seçim olsaydı...

AK Parti yüzde 45-50 arası, CHP 25-30 arası, MHP 15-20 arası oy alırdı.

Genel seçim değil de Cumhurbaşkanı seçimi olunca ne değişecek?

İktidar partisi oylarının yarısı CHP adayına kayabilir diye düşünülebilir mi?

Bu derece hayalperestlik hiçbir ölçüye sığmaz.

Bir tarafa kazanmak için sadece bir iki puan lazımken, diğer tarafın daha fazlası ihtiyaç duyduğu ortada.

Ve asıl irdelenmesi gereken BDP-HDP oyları var ki seçim sonucunu belirleyecek konumda.

Bir zamanların anahtarı olan Milli Selamet Partisi gibi.

Zaten zikrettiğimiz klasik oy dağılım oranı kolay değişim arz etmeyeceği için ''Çatı aday formülü'' devreye girdi, Kemal Bey o yüzden her gün üç beş görüşme gerçekleştiriyor.

Demirel''in Abdullah Gül ile Cemil Çiçek''i tavsiye ettiğini öğrenince, karnımı tutarak gülmektense, ''öğrenilmiş çaresizlik kuramı'' üzerinde durmanın daha mantıklı olacağını düşündüm.

*

Kılıçdaroğlu-MÜSİAD görüşmesinden sonra ''İsimler üzerinde durulmadığına dair'' bir açıklama yapıldı.

Allah aşkına, bir seçim söz konusu ve kimin aday olacağına dair görüşme yapılırken, isimler üzerinde durmuyorsanız, ne üzerinde duruyorsunuz?

Anladığım kadarıyla Kemal Bey, henüz ne kadar çaresiz durumda olduğunun bile farkında değil.

Biz buna öğrenilmemiş çaresizlik diyebiliriz.

Eğer aksi durum söz konusu olsaydı, CHP adayının seçimi alacağı garanti görünseydi, kendi aday olurdu.

10 yıl önce
Kemal Bey, çaresizliğinin farkında mı?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî